“Halk kendi gücünü farkında değil”

Hayatın her anlamıyla siyasetten ve siyasi tercihten geçtiği bu yarım yamalak memlekette değişmeyen tek bir şey kaldı. Her fırsatta övündüğümüz, sıkıştıkça sığındığımız “Tarihimiz”.

Hayatın her anlamıyla siyasetten ve siyasi tercihten geçtiği bu yarım yamalak memlekette değişmeyen tek bir şey kaldı. Her fırsatta övündüğümüz, sıkıştıkça sığındığımız “Tarihimiz”. Bu memleketin insanları özellikle 1974 sonrası yaratılan ortamın ve bu ortamın devamını sağlamaya yönelik sistemin sorgulamasını yapıyor şimdilerde. Bu sistemin yaratıcılarının ve savunucularının gücü yetse inanın tarihimizi de değiştirirler. Değişmeyen hiç bir şeyimiz kalmadı diyoruz ya değişmeyen bir şey var aslında. Adına siyaset denen sadece adı ile var olan ama işlevde hizmet için değil sırf çıkar için uygulanan düzencilik.


Hukuk’un, adaletin, uluslar arası normların, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin olmadığı bu coğrafyada her iktidar kendi adaletini yarattı. Geldiğimiz nokta bütün çıplaklıkların yaşandığı artık kralların çırılçıplak olduğu noktadır. Geldiğimiz nokta üzerimize yıkılan yapının, bizzat bu yapının mimarları tarafından tamir edilmeye çalışılmasına tanık olmaya başladığımız noktadır.

Bu ülkede ileriye dönük daha sağlam daha güvenilir bir düzen için neler yapılaması gerektiğini, nelerin değişmesinin kaçınılmaz olduğunu Aydınlık Yarınlar Hareketi Başkanı Sayın Anıl Kaya’ya sordum;

“Hepimiz bir binanın içindeyiz. Bu bina çöküyor. Bu binayı kim yaptı? Sen mi, yoksa ben mi. Bir gün bunun sorumlusu aranacak. Bir Cumhurbaşkanının, bir Başbakanın anayasadan şikâyet etmesi kabul edilemez. Elinizde düzeltme yetkisi var. 2005 yılında CTP-DP hükümeti bozulurken Ferdi Sabit Soyer bir beyanat verdi ve dedi ki “Biz kamu reformu konusunda DP ile anlaşamadık. Koalisyonu bozuyoruz”. CTP-DP koalisyon hükümeti bozuldu. CTP-ÖRP hükümeti kuruldu. Üstüne Eroğlu hükümeti, onun üstüne de İrsen Küçük hükümeti kuruldu. Ama kamu reformu hep orda durdu ki hala duruyor. Ve çok basit bir başka örnek; Müşavirlik konusu. Bütün siyasi partileri ziyaret ettik. Herkes hem fikir herkesin şikâyeti var. Herkes bu konunun düzeltilmesini istiyor. Peki, neden yapmıyorsunuz? İşte bu noktada bir oyun var. Söylemlerinizle yaptıklarınız örtüşmüyor. Halka yalan söyleniyor. Ben çocuğuma istediği bir şeyi almanın sözünü veriyorum. Sözümü yerine getirmeden eve gittiğimde bana küçük bir çocuk soruyor istediğimi neden almadın? Yani beş yaşında bir çocuk yerine getirilmeyen bir sözün hesabını soruyor da bir halk verilen sözlerin hesabını sormayacak mı? Bir kamu reformu yapılamaz mı, biz ilk araştırdığımızda 114 olduğu söylenen müşavirlerin şu anda 300 kişi olduğu söyleniyor. Bir müşavirlik konusu bu kadar zor mu?

Tüm bunların yanında bir seçim ve halk oylaması yasası, bir siyasi partiler yasası bunlar neden değişmiyor? Çünkü herkes aslında muhalefette iken itiraz ettiği statükodan iktidara gelince aman ne tatlıymış diye faydalanıyor. Ama ortada ezilen bir tek halk var”.

Hemen Sevgili Anıl Kaya’nın sözünü kesip soruyorum; Halk bunların neresinde?
Devam ediyor Aydınlık Yarınlar Hareketi Başkanı Sayın Anıl Kaya; “İşte mesele bu. Halk kendi gücünü farkında değil. İkinci bir mesele bu binanın yıkılacağını ve enkazın altında kalacağını hissedenler el çabukluğu ile üste çıkmaya çalışıyorlar. Bugünkü sistemi yaratanlar şimdi sistemden şikâyet ediyor. Bu sistemi yaratan sensin. Bu sistemden faydalanan sensin. İnsanların elektriği kesiliyor. Siz sistemden şikâyet ediyorsunuz. Hadi gelin bu sistemi değiştirelim. KKTC biraz daha maaş ödeyemeyecek. Gelinen nokta budur. Belediye maaşları ödendi. Haziranda verileceği söylenen hayat pahalılığı artışını belediyeye verdiler. Ki haziran ayı sonunda bu artışın yapılacağını söylediler. Günü gelince yine verilen sözlerin tutulmadığını göreceğiz”.

Son üç yılda mı bunları fark ettik? Şeklinde ki sorumla devam ediyor sohbetimiz.
“Bu güne kadar Türkiye her istediğimiz de maddi yardımı verdi. Artık öyle değil. Bu ülkede demokratikleşme yok, reform yok. Belçika da bir yıldır hükümet yok. İşler tıkırında gidiyor. Ülkede yargılanan, hesap veren yok. Bürokratik görevlere atanan insanlar bilgileri, donanımları, becerileri veya tecrübeleri ile atanmıyorlar belirli yerlere evlerinde, arabalarında, seçim zamanları ellerinde taşıdıkları bayrağın rengine göre görev alıyorlar. Böyle sistemde bu insana hesap soramazsınız ki”.
Ve son sorum; Aydınlık Yarınlar Hareketi ve Anıl Kaya siyasetin ve değişimin neresinde?

“Siyasetin hiçbir yerinde değilim. Ben değişimin içinde bulunmaya adayım. Ama herhangi bir siyasi parti içinde değil. Biz güçlü bir sivil toplum örgütü olarak fark yaratmak istiyoruz. Demokrasinin gerçek anlamda güçlenmesi için, güçlü bir sivil toplum örgütü olması gereklidir. Sadece hükümetler değil, sivil toplum örgütleri de güçlenmeli. Benim umudum var. Dört yıl oldu hareketimiz kurulalı. Ve hiçbir siyasi yapılanmaya yakınlığımız yok. Dünyayla içi içeyiz. Dünyanın her yerine temas ve ziyaretlerimiz var. Üçüncü ülkelere davetli olarak gidiyoruz. En büyük eksikliğimiz birlikte bir hareket tarzı oluşturamıyoruz. Siyasi sistemin yenilenmesi gerek. Ama Başkanlık sistemi değil. Doğru yaptıktan sonra parlamenter sistemin nesi var? Burası bir Belediyelik yerdir. Siyasi parti Başkanları güçlü ve tek adam olmak için değişime karşıdır. Artık cenazeye, düğüne giderek ömür boyu vekil olma durumu ortadan kalkmalı”.

Aydınlık Yarınlar Hareketi gerçek anlamda aktif bir sivil toplum örgütüdür. Toplumsal sorunlara zamanında ve elle tutulur öneri ve görüşler sunuyor. Mümkün olduğunca halkın içine inmek gibi de bir gibi öncelikleri var. Kıbrıs sorununun çözümü yanında, öncelikle Kıbrıs’ın kuzeyinin kendi içini düzenlemesine gerektiğine inanıyorlar. Önemli yurt dışı temasları oldu. Bu temaslar halen devam ediyor. Sevgili Anıl Kaya yurt dışı temaslarında gördükleri ilgiyi ve kendilerine sorulan “Bunca zamandır nerdeydiniz? Neden yöneticileriniz bizlerle temasa geçmiyor?” sorularına çok üzüldüğünü söylüyor. Ve Kıbrıs Türk siyasetinin dikili taştan öteye gitmesinin artık kaçınılmaz olduğunu dile getiriyor. Bu satırların yazarı olarak bu söylemlere katılmamak mümkün değil. Görünen o ki önümüzdeki süreçte sivil toplum örgütlerinin üstleneceği rol kat ve kat artacak. Herkese şimdiden kolay gelsin.


Bu haber 736 defa okunmuştur
  • turk veya rum yani   - 24.05.2012 ''Kibrisin insani kibrista yasadigi icin cok sansli, ama ayni zamanda da cok sanssiz..'' Kibrista gorev yapmis emekli bir ingiliz komutanin sozleri..
  • Halk Kendi Gücünün Farkında Değil Ayşe Mustafa  Girne - 24.05.2012 Halk kendi gücünün farkında değil çünkü 'bana ne' der. Maalesef aşırı bencil, burnunun ucundan uzağını görmeyen, dünyadan çok uzak bir halk olduk. Tüm yeniliklere, gelişmelere karşı ama teknolojinin en yenisini hak ettiğine inanan, çalışmayıp veya en az çalışıp en çok parayı lüksü bolluğu isteyen bir toplum. Devleti tanımamalarına rağmen yüksek maaşlar alan, nankörlüğü marifet sayan sendikaların yönettiği bir tanınmamış bir ülke ve elini taşın altına koyacak kimsenin olmadığı bir zaman. Kıbrıslı Türkler olarak ne zaman kendimizi başkaları ile 'eşit' göreceğiz ve 'eşit' olarak hareket edeceğiz.

:

:

:

: