BÜYÜK HAN

Geçmişten bugüne en anlamlı ve en kalıcı eser

Geçmişten bugüne en anlamlı ve en kalıcı eser


Geçmişten günümüze kültür miraslarımızı gelecek kuşaklara aktarmak için hazırladığımız bu haftaki yazımızda Lefkoşa’nın tarihçesine şöyle bir bakıp Lefkoşa sokaklarında geçmişe bir gezintiye çıkmaya ve ardından Büyük Han da bir kahve içmeye ne dersiniz… Lefkoşa’nın güney batısında ayia praskevi tepelerinin bulunduğu yörede i.ö 7. yüzyılda kurulmuştu Ledra kenti.

ancak i.ö 200 yılında Mısır'lı pıtolemaios soter'in oğlu Lefkon yıkılan Ledra kentini bugünkü Lefkoşa'nın bulunduğu alana inşa eder ve kentin adını Ledron koyar.gelebilecek saldırılara karşı ise şehrin etrafını yüksek ve kalın duvarlarla çevirir. 1211 yılında Kıbrıs'ı ziyaret eden oldenburg kontu wilbrant kentden cossia diye söz etmekte wilbrant ziyareti sırasında şehirde büyük bir kale yapıldığını ve ayrıca burada yaşayan insanların zengin olduğunu evlerindeki iç süslemelerin Antakya evlerindeki süslere özdeş olduğunu kralın sarayında bir devekuşu gördüğünü başpiskoposluğun merkezi olan kentin Girne’den 5 mil uzaklıkta bulunduğunu yazmaktadır.
Lusignan dönemimde 1340 da suchen kilisesi rahibi ludolf kentten Nycosia diye söz etmekte kral'la çevresindeki yaşam üstüne geniş bilgiler vermektedir. Bu kentte prenslerin soyluların baronların şovalyelerin yaşamakta olduğunu Kıbrıs'ta dünyanın başka yerinde bulunmayan muflonlar bulunduğunu bunların yalnızca leoparlarla yakalanabildiğini yazmaktadır. Kıbrıs'taki soylular Dünyadaki en zengin olanlardı birinin geliri 3 bin fılorindi bütün bu geliri de av için kullanırlardı öyle müsrif davranırlardı ki bu bolluğun hiçbir zaman bitmeyeceğini düşünürlerdi. Nitekim her soylunun yaklaşık 10 ile 15 arasında değişen şahincisi 5 yüzden fazla av köpeği bu hayvanlara bakan yeterince hizmetkar bulundururlardı. Ancak her güzelliğin bir de sonu vardı
bu bolluk yaklaşık 50 yıl sürdü ve ardından Lefkoşa'nın görkemi yavaş yavaş yok oldu. 1880 yılında berlin'de yayınlanan yapıtlarda Lefkoşa'da 1491 de olan depremlerin ardından 21 nisan 1491 gününde kenti ziyaret eden dietrich von schacten bir çok kilise ile evin yıkıldığını yalnızca Lefkoşa kentinde bu sayının 4 bini bulduğunu yazmaktadır. Kent te var olan en eski yapılar i.s 1192-1489 tarihleri arası Lusignan yapıları idi ancak hepsi zarar görünce 1566’dan sonra venedikliler bu yapıların taşlarını hendekli surların yapımında kullandı. Venedik askeri yönetimi Lefkoşa'ya düzeltilmeyecek kadar zarar verir 15.yüzyılın sonunda Lefkoşa'da 250 civarında kilise ile 50 bin nüfus kalır bu nüfusun çoğu İtalyan, Fransız, Rum,Maronit,Ermeni,Kıpti,Nesturi, Jacobinler,ve Latinlerden oluşurdu.kentin çevresi binalar bahçeler meydanlar ile iç içe idi. Lefkoşa'nın zenginliği 1426 da Mısır memlükleri Leymosun'a saldırılarından sonra sonlandığı görülmektedir.
memlükler kral janus'u hirokitya daki savaşta yenerek tutsak ederler Lefkoşa'daki sarayla kenti bir bir soyarlar... Adanın yönetimi 1489 yılında Venediklilere geçince kentin surları genişletilir.ardından Osmanlının adayı alma olasılığı belirince Venedikli mühendisler 1567 de kent çevresinin 3 mile indirilmesini salık getirirler bu dairesel bir tasarım içersinde 11 burçtan ve 3 ana giriş kapısından oluşacak bir inşaa ta girişirler. Hisarlar yapılırken zengin Venedikliler ve Fırenk soyluları önemli miktarda para yardımında bulunurlar. Surlar Venedikli mühendislerin isteğine göre dönüş kısımları stratejik savunmaya uygun duvarlar kaim,geniş,taştan yapılmış iç kısımları toprakla doldurulmuş toplara dayanıklı yapılar üzerine kuruluydu... Ancak birtaraftan sur inşaa eden venedikli mühendisler bir yandan da şehrin tarihi dokusunu değiştirdiklerinden haberleri yoktu yeteri kadar taş bulamayan venedikli mühendisler lusignan yapılarını yerle bir ediyor kıraliyet şatosu olan ve içinde Lusignan hanedanlarına ait mezarları yıkıp taşlarını surların yapımında kullanıyorlardı...
22 Temmuz 1570 yılında Osmanlı tarafından başlatılan kuşatma 9 eylül 1570 yılına kadar rürer ve aradından kent düşer. 1571 yılında fetihten sonra Osmanlı Venedik yıkımından geriye kalan yapıların görevlerini değiştirerek yeniden kullanmaya başlar ayrıca Osmanlı'ya özgü yapılarıda bu tarihten sonra inşaa ederler.
BÜYÜK HAN: Tarih ve mimari değerler bakımından Lefkoşa’daki Türk eserlerinin başında büyük han gelmektedir. 1572 yılında adanın ilk Osmanlı valisi beylerbeyi Muzaffer paşa tarafından yaptırıldığı kabul edilir. Yapı dörtgen bir plan üzerine, iki katlı inşa edilmiş olup, geniş bir avlunun çevresinde sıralanan odalar, kemerli ve kubbeli bir sündürmeye açılmaktadır. Lefkoşa surlar içinde yer alan büyük han Kıbrıs'a ilk atanan beylerbeyi Muzaffer paşa tarafından kentin han gereksinimi karşılamak üzere 68 odalı olarak yapılır. Ayrıca dış cephesin de dükkan olarak kullanılmak için yapılan 10 adet odası bulunmakta. Büyük han dikdörtgen bir avlunun etrafında tamamen kesme taşlardan yapılmış kemerli iki kattan oluşan bir giriş bir çıkış kapısı olan bir handır. Yuvarlak sütunlara dayalı sivri kemerleri iki katlı biçimle avluyu çevirmektedir. Alt katta depo önde kubbeler yanlardaysa tonoslarla örtülü oturma odaları vardır. Hanın ısıtılması oda içindeki ocaklarla sağlanmaktaydı ayrıca bu ocakların sivri bacaları bulunmaktadır. Doğudaki odalar geniş ferah oldukları halde ötekilerin küçüklüğü bu ferahlığı sağlayamamaktadır. Hanın ikinci katına iç avlunun kuzeybatı ile güneydoğu köşelerinde bulunan her biri 21 basamaklı iki merdivenle çıkılmakta.
Büyük han’ın çeşitli yapılardan ve yerlerden alınmış taşlardan yapıldığı bellidir. Aynı şekilde avlunun ortasındaki mermer sütunlar üzerine yapılmış mescidi tutan sütunların da başka bir yapıdan alınmış olunması muhtemeldir. Altı köşeli, konik başlıklı taş bacalarla, bu kubbeli küçük mescit, hanın türk tarzı mimarisini tamamlayan önemli unsurlardır. Hanın zemin katındaki odalar dükkan, depo ve ofis olarak kullanılmıştır. Üst kattaki sekizgen bacalı birer şömineleri olan odalar ise yatak odalarıdır. Anadolu’da sık rastlanan benzerleri gibi olmasına rağmen, bir farklılığı da mevcuttur. bu tip han ve kervansaraylar genellikle tek bir ana kapıya sahip olmalarına rağmen, büyük han’ın bir girişi daha bulunmaktadır.
BÜYÜKHAN MESCİDİ: Büyük han'ın avlusunun ortasında sütunlar üstünde yükselen üzeri kubbeli altında çeşmeleri olan anadolu selçuklu kervansaraylarının köşk mescitlerine benzeyen bir yapısı vardır. Mescide giriş merdivenlerinin dibinde yer alan mezar ise büyük hanı yaptırmak için Kıbrıslılara 2 para ek vergi koyduğundan başı kesilen Muzaffer paşa denilsede aslında burada kimin yattığı bilinmemektedir. Ayrıca 2002 yılında halk dilinde “enseyakan”olarak bilinen ağaç kendiliğinden mezarın başında biti verir ve bu güne kadar serpilerek büyür... 1878 de Kıbrıs'ı Osmanlı'dan kiralayan İngilizler 1893 den 1900 kadar büyük han'ı hapishane olarak kullanır 1900-1925 yılları arasında tekrar han olarak kullansa da su sorunu yüzünden bunu da başaramaz.
Büyük han 1947-1953 yılları arası ise yoksul ailelere ev sahipliği yapar 181 kişinin burada yaşamasına izin veren İngiliz yönetimi bu işi de başaramaz çünkü bu insanlar okadar sağlıksız bir şekilde yaşamlarını sürdürürler ki İngilizler bundan da vazgeçerler ve hanı boşaltıp ardından 1962 yılında restore ederler ancak özgün yapısına uyulmadığından Büyükhan'ın tarihi dokusu bozulur....
Büyük han İngilizler için sorun olmaya başlayınca çareyi evkaf dairesinin sorumluluğuna vermeyi uygun görürler. Ta ki 1963 teki Rum saldırılarına kadar bu tarihten sonra Büyükhan’ın bir bölümü yıkılır ve han kapatılır... 1988 yılında alman elçiliğinin aracılığı ile hanın restorasyonu için undp 60 milyon dolar yardımda bulunur hanın büyük bir bölümü bu yardımla aslına uygun olarak restore edilir. Ancak 1991 de ödenek olmadığı için çalışmalara ara verilir ta ki 1995 de Türkiye cumhuriyeti yardım heyetinin sağladığı finansmanla büyük hanın restorasyonu aslına uygun bir şekilde bitirilir
Taştan inşa edilmiş olan bu hanın iç bahçesinde 68 oda ve 10 dükkan vardır..bu gün ise büyük han hatıralık eşya satılan dükkanları, restorantları, Kıbrıs şarabı sunan bir bar ve canlı müzikle insanların ilgisini çeken tarihi yerlerden birtanesidir... Büyükhan yakın tarihte Lefke otobüslerinin terminali olarak bilinirdi bu yüzden buraya Lefke hanı olarak adlandıranlar da vardı...
Bu haber 327 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER