İnsanın insanca yaşaması için tüm değerlerin yok olmaya başladığı Kuzey Kıbrıs’ta basına çok ama çok önemli görevler düşmekte. Özellikle son yıllarda (2004’ten sonra) değişen rant piyasası Kuzey Kıbrıs basınını da mutasyona uğrattı ne yazık ki. Özellikle yazılı basın kendi ideolojisi ve çıkarları uğruna ülke gerçeklerini göz ardı ederek, toplumu, insanı ilgilendiren haberlere at gözlüğüyle bakmaya başladı. Çoğu yazılı basının yayın hayatına başladığı ilk günden bugüne çıkarları doğrultusunda çizgisinin zig zag çizerek değiştiğini görüyoruz. Bazı yazarlar hariç onları tenzih ediyorum kimi yazarlar sermayenin koltuğunda seyahat ediyorlar. Eee haksız da değiller yani, doğruyu yazan, halkın yanında yer alan, toplumsal haberlerde kelle koltuk gidenler, aldıkları maaşlarla ancak karnını doyurabilirler. Ya diğerleri, o otel senin bu otel benim, bir akşam bir işadamıyla yemekte diğer akşam, milletvekili veya bakanla yemekte. Hal böyle olunca muteber gazeteciler toplumsal bir olayda, halkın özgürlükleri ve insan haklarını ilgilendiren bir olayda çıkarlarına ters düşen bir konuda kalemlerini dahi kımıldatmıyorlar. Eee haksız da değiller yani... Yoksa nasıl olur son model arabalara binip, hediye uçak biletleriyle, Türkiye’nin güzide otellerinde kalabilirler. Bunlardan mahrum olmamak için bu düzenin, daha doğrusu her düzenin içinde kendilerine bir yer bulabiliyorlar.
Basın etiği mi, gazetecilik etiği mi, boş verin bunları. Ama Dünya özgür basın gününde, gazeteciler günüde en güzel yaldızlı sözleri söyleyip günü geçiştirirler. Siyasetin kirlenmesinde, doğruların çıkarlar doğrultusunda göz ardı edilmesinde, basının çok önemli payı olduğunu kimse inkar etmesin. Ama onlar da haklılar değil mi? Gazeteciler bir otel yangınında dayak yer ertesi gün kimi gazeteler gazetecilere kamera önünde dayak atan personelin çalıştığı o otelin para karşılığı reklamını içeren broşürleri gazetelerinin içlerinde halka sunarlar. Kimi gazeteler Karpaz’da beş yıldızlı bir otelin işçisine, yine o otel yöneticisinin talimatıyla yaptırılan insanlık dışı işkencelerini muhabirleri kendilerine haberi göndermesine rağmen yayınlayamazlar. Eee nasıl yapsınlar, sonra o patronlar kendilerine reklamı keserler, Türkiye’den gelen anlı şanlı sanatçıların gecelerine davet edilmezler, ilişkileri bozulur daha neler neler…. Daha çok değil bir ay evvel yaptığım bir plaj haberi yüzünden reklam anlaşması devam etmesine rağmen o şirketin patronunun talimatıyla anlaşma fesih edildi. Geçen yıl da bir pestisit firması gelişi güzel etrafa zehir atıyor diye gazeteye bastım, meğer gazeteme reklam veriyormuş, o da reklamı kesti. Yani anlayacağınız şirketimi reklamlardan mahrum ettim. Hani halkın yanında olduğunu söyleyen yazılı ve görsel basın nerede? Yapamazlar, halka rağmen o patronla aralarını bozup reklamdan vazgeçemezler. Sonra da halkın yanındayız derler nutuk atarlar. Daha evvelki gün Esentepe göleti üçüncü kez suyu çekilerek kurutuldu, hangi basın yazdı bunu? Onu da yazamazlar sonra aforoz edilirler birçok reklamları kesilir, davetlere çağrılmazlar. Eee onlarda haklı yani, bu düzende reklamlar kesilirse çalışanların maaşlarını nasıl öderler?
Ha bir de şu devletin basın danışmanları konusu var. Devletten maaş çekerler, yani bir çeşit geçici de olsa devletin memuru sayılırlar. Görevleri danışmanlıktır onların. Sabah erken işe gelirler, gazeteleri tarayıp bağlı oldukları bakanlık veya bakanları hakkında yazılıp çizilenleri bakanlarına dosya içinde sunarlar. Bakanlarının gezilerine katılır, yanlarından hiç eksik olmaz yandaş basınlarına servis yaparlar, özel günlerde şarkı söyleyip eğlendirirler. Bakanlarının icraatları hakkında basına haber geçerler, buraya kadar tamam. Yaptıkları bu işler için de maaşları tas tamam ödenir. Peki ya devlette ikinci bir iş yapma yasağını kim koydu? Basın etik yasası konusunda konuşan bazı bakanların sözleri nerede? Artık bu konuda bir şeyler yapmanın zamanı geldi geçiyor. Ya basın örgütleri niye seslerini çıkarmazlar? Onların çok mu hoşuna gidiyor, bakanlarımızın çok değerli basın danışmanlarının, yazılı veya görsel basında programlar yapıp, yazılar yazıp oraya buraya sataşmalarına. Sizce ne kadar etik bu? Nasıl basın etiği bu hem devletten maaş alacaksın hem de özel basında propaganda yapacaksın? Yeni basın etiği yasasının hazırlandığını duyduk, umarız bu konuya da el atarlar ve yeni basın etiği yasa tasarısında gerçekten etik davranırlar. Ya devletin bakanının danışmanı olacaksın, ya da oradan ayrılıp adam gibi gazetecilik yapıp ekmek paranı kazanacaksın. Böyle orantısız gücü arkana alıp, atıp tutmayacaksın. Biz bunları çok gördük, bundan önceki hükümetlerde görev alanlar, düzene göre dama taşı gibi yine bakanlara yapışıp yağcılıkla, muhalefete laf atmakla görevlendirildiler. Çok değil Annan planı zamanında CTP’ye yağ çekip Sayın Talat’ın peşinden ayrılmayanlar, düzenin değişmesiyle koyu UBP’ci oldular. Yarın iktidara TDP gelirse bu sefer oraya dönerler hiç ama hiç şaşırmayın sakın. Ama yağma yok halk ve dürüst siyasetçiler artık bunları çok iyi tanıyorlar. Bu tiplere rağbet etmeyeceklerini öğrendiler artık. Her devrin gazetecisi olup iş yapanlara prim vermeyecekler artık heyhat.
Ne demişler doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Yukarıda yazdıklarımda gerçeklik payı yoksa biri beni uyarsın. Varsa, yazdıklarımdan rahatsız olanlar varsa ki onlar kendilerini bilirler, ne derler eskiler, “ kızan yerlerine buz koysunlar”. Etikse etik davranalım, yoksa susalım konuşmayalım bari konuştukça batıyoruz arkadaşlar gerçekten dürüst davranalım olmaz mı?