On, onbeş gün evimden uzak çok farklı diyarlara gittim, bir çok güzellikleri sizlerle değerli okuyucularımla paylaşmaya çalıştım.Bu zaman diliminde bütün olumsuz haberlerden kendimi uzak tuttum ve tamamen soyutladım. Evime adımımı atar atmaz televizyonumun kanalları ile oynamaya başladım. Görmemek, duymamak, etkilenmemek mümkün mü? Kendimi bildim bileli vatanıma ve Türkiye'ye karşı müthiş bir sevdam var. En ufak bir olumsuzluğun karşısında içim, yüreğim sızlar. Ne büyük acıdır ki kalemim gördüklerim ve duyduklarım karşısında yeniden gözyaşlarına boğuldu. Yazarken güzellikleri, olumlu olayları aktarmaktır amacı. Bugün çok önemsediğim ve mehmetçiğin yüreğimde bir başka yeri olan mehmetçikleri anmak, anlatmak, dua etmektir amacım.Bütün eller duaya kalksın Mehmetçik için ordu için. Bu nasıl bir kader bu nasıl bir alın yazısı. Tekrar tekrar ağlıyoruz dağlanan yüreklere, kararan ocaklara karşı durmak bilmiyor. Gözyaşları bu kaçıncı verilen şehitler, gencecik pırıl pırıl gençler geride kalan buruk yürekler. Kim dur diyecek bu acımasızca hainliğe, kim yok edecek bu dehşet yüklü kötü zamanı. Ey gökyüzü, deniz mavisi gözlüm uyan. Uyan Mehmetçik kan ağlıyor. Sen ki yedi cihana sulh getirdin, sen ki yoku var ettin. Gel gelde acılar bitsin gözyaşları akmasın, ocaklar sönmesin, yavrular öksüz kalmasın,analar babalar ağlamasın, selvi boylular boynunu bükmesin... Yaratıcı güç uyan, uyan ki yeniden barış yüklü zeytin dallarını ağaçlarını yedi yardan, yedi diyara kök salasın, terör denilen kangreni yok edesin. Bu ne bitmez çile nasıl bir mantık. Boş yere sırtından vurulan bu kadar büyük acımasızlık karşı tarafane kazandırır! Kendi insanını seven, insanını ateşe gönderir mi? Mehmetçiği sırtından vurmak nereye kadar. Bir orduyu yok edebilir mi?
Ah! bu acımasızlıklar ve mantıksızca yapılan, atılan adımlar, toplumları yok etmeye mahkumdur. Tarihlere bakarsak orda yatıyor. Bütün gerçekler çıplaklığı ile gözümüzün önünde. İnsan ilişkileri çok çok önemlidir. Karşı tarafa ne diliyorsa insan aynı dilekler zamanı gelir. Kendide yaşar ve görür. Ülke ilişkileride öyledir. Komşusunu seven ve iyi geçinmeye çalışan ülke her zaman huzurlu ve mutlu olan ülkedir. Huzursuzluğun ve mutsuzluğun bedeli gün gelir ödenir. Bu acımasızlığın karşısında tarih beni çok gerilere götürdü. Bin dokuz yüz altmış üçten bin dokuz yüz yetmiş dörde kadar Barış Gücü Kıbrıs'a sulh getirmek için vardı. İki tane dev asası üstü Ağretur ve Dikelya orada bir yığın. Barış Gücü askeri sözde görev yapıyorlardı. Bu zaman diliminde yakılan, yıkılan Türk köylerini ve sırtından vurulan Kıbrıslı Türklerin karşısında o kadar çok duyarsızdırlarki, bana şimdi Nato bu acımasızlığın karşısında ne yapıyor sorusu geliyor aklıma. Geçmişte olduğu gibi uyanmalı. Türk insanı kendine gelmeli. Koltuk kavgalarını bir kenara bırakmalı ve tek yürek olmalı, sevda ile kucaklamalı. Günümüzde bir çok ülke dibe oturdu, ekonomi sıkıntıları Tanrı tarafından vurulan afetler, genç nesillerin yok olması ve daha onlarca, yüzlerce sıkıntı. Dünyada bu kadar sıkıntılar yaşanırken kim isterki Türkiye'nin, Türklüğün refahın, müslüman müslümanı, kardeş kardeşi sırtından vurursa haince davranırsa ellermi Türk Milletini görecek. Amaç ortada uyanmanın, kucaklaşmanın zamanı geldide geçti. İçimizden kavgaları bir tarafa bırakalım. Bu dünya kimseye kalmadı. Atatürk'ün bize burakmış bağışlamış olan güzelliklerle yüklü Cumhuriyetimize sıkı sıkı sarılalım. Başka başka Mehmetçikler şehit olmasın. Ocaklar kararmasın, yavrular öksüz kalmasın. Analar ağlamasın Allah hiçbir insana evlat acısı vermesin. Zamansız giden şehitlerimizi Allah rahmet eylesin! Nur içinde yatsınlar, mekanları cennet olsun. Acılı ailelere Allah sabırlar versin.
Sizi Seviyorum