Her gün olduğu gibi yürüyüş kulvarında adım adım ilerliyorum. Gözlerim gökyüzündeki kapkara bulutlarda. Nasılda hüzünlü ağlamak istiyor. Zaman zaman çiseler
gibi yapıyor, duruyor. Bir yandanda o çok sevdiğim toprak kokusunu içime çekiyorum. Toprak, yağmur ve insan... Aşk şiirleri gibidir. İçine bazen deli deli esen bir
rüzgar gibi, bazen bir mum ışığının ateşi gibi, bazen çılgınlar gibi sevişen yağmur ve toprak gibi, bazende alev alev yanan ve hiç sönmeyen yanardağ gibi ve sonsuza
kadar kucak kucağa sarılıpta uyuyan insan ve toprak.
Saatim akşam yirmiyi gösteriyordu. Arabamı A.K.M. salonunun önüne park ettim. Salonun girişinde bir stant ve üzerine dizilen birbirinden değerli kitaplar. İki
güleryüzlü genç kendi aralarında sohbet ederken henüz benim varlığımdan habersiz 'Hay Allah! bu gecede kimse kitap almadı' dediklerini duydum. İçim burkuldu. Bu arada
da beğendiğim beş kitabın ücretini sordum. güleryüzlü pırıl pırıl iki gence dayanamayarak sordum ' kitap satışlarınız nasıl gidiyor?' diye genç ise 'hiç kimse almıyor
ki!' işte böyle kitap okumayan bir beyin ve yorum yok...
'Aşk Dediğin Haram Olur' yazarı Sezai Sarıoğlu,'Yaşasın! kalemi ve senfonisi'İlhan Selçuk, 'Kuş Dili' Zeki Ali, 'Yazma' Can Yücel, 'Fuzuli'nin Şiiri Üzerine
İncelemeler' Prof. Dr. Cem Dilçin. Kitaplarımı aldıktan sonra salondaki yerimi aldım.Herzaman olduğu gibi sarkan zaman diliminden sonra Lirik Şiir Grubu Koordinatörü
Hasan Çakmak'ın açılış konuşması ile gece Ahmet Sönmezler gitarının tellerinden yükselen nağmelerle gece başladı. Ah! bu şiirler nasılda insanı alır bir yerlere
götürür... İçinde tarifi imkansız fırtınalar, sabahlara kadar bıraktığı zifiri katran geceler, uykudayken pencerenin altında serenat yapan bir yürek, özlemek, özlenmek
diyebilmek,tertemiz duygularla rüyalarda, düşlerde buluşmak gibi.
Şiir okuyucularını büyük bir keyifle dinledim, zaman zaman gözlerimi kapattım ve yaşadım, yaşattım her bir dizeyi yüreyimde, beynimde. An oldu sanki kendim
yorumlamış gibi oldum. Dışarda bardaktan boşalırcasına ve fırtınalı yağmur yağarken şimşekler çakıyordu şiirlerin üstüne. Bir başka güzelleşiyordu şiirler ve şairler
ve sonrasında gitardan flütten yükselen nağmeler karıştıkça karışıyordu azgın yağmurların tınısına. Şimşeklerin ışığı aydınlatıyordu, güzelleştiriyordu. bir o kadar
salondaki var olan herkeside... Yıltan Taşcı bir edebiyat öğretmeni, söz yazarı, besteci, yorumcu, program yapımcısı. Şiiri okurken salon inliyordu. Bir usta bir
duayen olursa bir başka yorumlar, yoğurur şiiri. İlk şiir sevgili Filiz Naldöven'in kitabından okundu. Cemay Onalt Müezzin okudu ve çok etkilendim. Her bir sözcük
kalbime ok gibi saplandı. Aslında bizler Orhan Veli, Nazım Hikmet, Paul Elvad, Atilla İlhan v.s. şarilerle büyüdük. Oysaki kendi içimizde ne çok şairlerimiz,
yazarlarımız, bestecilerimiz vardır. Kaç tane insanımız bu kadar bilge yüklü insanımızı tanıyor, önemsiyor ve ürettikleri ile ilgileniyor. Şiirleri okuyan Şehbal
Hamzaoğulları'nın ses tonu beni çok etkiledi. Herbir cümleyi yaşayarak okudu, hayat verdi. Serkan Soyalan geceye hakimdi. Geceyi inanılmaz güzellikte idare etti,
Merter Refikoğlu ve dansları ile büyüleyen Dervişe Güneyyeli Kutlu ile Ersan Uyanık. Flütte Işıl Akküç bütün zarafeti ile bizleri ihya etti. Şiir okumak, dinlemek
asilliği, bilgeliyi, romantizmi ve aşkı simgeler. Öyle şiirler vardır ki sizi yerden keser bir pegasus gibi gökyüzünde yıldızlarla buluşturur. Ay ışığı ile aydınlatır,
yol gösterir. Şiiri anlatmak kainatı anlatmak gibidir. Sözler kelimeler yetmez şiiri yaşamak lazım. Hani şiir gibi yaşıyorum derler ya, işte öyle bir şey ama aşk
şiirleri bir başka yaşanır, bir başka söylenir.
Bu kadar güzel bir geceyi bize yaşatan emeği geçen herkese milyonlarca teşekkürler...
Kerem Aslı'ya İnat
Sensiz geçen günleri
İstemem
Dünya'yı yıldızları
İstemem
Güneşi sensiz
İstemem
Gel dünyam,
Yıldızım
Güneşim ol
Aşkım sevdam
Gel
Benim
Benim dünyam ol
Kerem'e Aslı'ya inat
Gel
Sen Kerem ol
Ben Aslı
Aşkım canımın canı
Gel
Aşkkokan şiirim
Gel
Sizi Seviyorum