Kıbrıs’ın Gerçekleri

Bugün Kurban Bayramı’nın ilk gün. Öncelikle herkesin bayramı kutlu olsun. Umarım bu bayram onca ayrılık ve kırgınlığın yaşandığı bu coğrafyada az da olsa yeni başlangıçlar için bir umut olur.

Bugün Kurban Bayramı’nın ilk gün.
Öncelikle herkesin bayramı kutlu olsun.
Umarım bu bayram onca ayrılık ve kırgınlığın yaşandığı bu coğrafyada az da olsa yeni başlangıçlar için bir umut olur.

Bu sadece bir temenni.
Bir bayram mesajı.
En klasik ve en basitinden.
Yaşadığımız ortama bir bakarmısınız.
Bu toprakların kaderi yüz yıllardır sadece iktidar kavgası ile şekilleniyor.
Bu topraklarda yaşayan insanlar her dönem ayrıldılar.
15.10.2010 tarihinde “Kıbrs’ta ayrılıklar” başlığıyla yazdığım yazımın bir kısmını hatırlayalım;
“Kıbrıs denen bir ada, bu adadan bizim payımıza düşen bir yarım ada, hatta ve hatta her işi yarı buçuk ada ve bu adada yaşayan insanlar.
Yani Kıbrıslı Türkler, tarihte hiç olmadığı kadar birbirinden ayrılmış, toplumsal düşünceyi, toplumsal beraberliği unutmuş, yalnızlaşmış, bireysel çıkarları her şeyin önüne koymuş bir toplum.
Son günlerin en çok tartışılan konularından biri hükümetçe yapılan işten durdurmalar ve bu durdurmalarla boşalan yerlere yeni çalışanların yeni umutların eklenmesi.
Son seçimlerde ve seçim sürecinde akıllarda kalan ve bana göre akıllardan hiç çıkmaması gereken olaylar, parti sempatizanları arasında yaşanan ve kişisel çatışmalara dönen olaylardır.
Bu süreçte insanlar, siyasi tercihlerine göre ayrıldılar. Daha geriye gidersek, Kıbrıs Türk insanı “ANNAN” planı döneminde barış isteyenler, barış istemeyenler diye ayrıldı.
Aslında Kıbrıs’ta ayrılık, tarih boyunca var oldu. Kıbrıs’ta yaşayan insanlar hiçbir zaman birlik içinde olmadı.

Kıbrıs adasında birlikteliğin sağlanamamasında yabancı güçlerin de katkısı olmuştur muhakkak. Osmanlının adayı, İngilizlere bırakmasından sonra ilk ayrılık yaşandı.
İlk başta adayı, ABD’ye kaptırmaktan ve Kıbrıs’ta sahip oldukları toprakları kaybetmekten korkan İngilizler, iki toplum arasındaki çatışmaların hızlanmasını sağladılar ve bundan faydalanmaya çalıştılar.
İki toplum arasında yaşanan gerginlikler, olaylar, İngilizlerin adada kalıcılığını sağladı.
Önce Müslüman, Hıristiyan, Türk, Rum diye bir ayırım oldu. Ve sonrası kalıcı ayrılığa dönüştü. Ada ikiye bölündü. Daha sonra Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanlar, kendi içlerinde, kendi kurdukları düzende, kendi aralarında ayrılmaya başladılar.
Türkiyeli, Kıbrıslı, Türkiye’yi isteyen, Türkiye’yi istemeyen, UBP’li, CTP’li, barış isteyen, barış istemeyen, özel sektör çalışanı, devlet çalışanı bu toplum ayrıldıkça, ayrıldı.
Bu ayrılmalardan kazanç elde edenler oldu elbette. Bunlar sizi istemiyor, bunlar sizi satacak ya da ne parasını ne askerini istemiyoruz, şeklindeki bir takım yaklaşımlar yıllarca propaganda malzemesi yapıldı.

Hatırlayınız 2009 erken genel seçimi öncesi, Göçmenköy de birbirini bıçakla yaralayan gençleri, Zümrütköy de yine UBP, CTP kavgasına tutuşup birbirlerinin başına içki şişeleri fırlatan gençleri.
Bizzat biliyorum, parti kavgaları yüzünden birbirleri ile konuşmayan, adeta birbirlerini düşman gören aile fertleri var.
Ve bu gün, birileri siyasi tercihleri yüzünden işini kaybedebiliyorken, birileri siyasi tercihleri yüzünden başkasının ekmeğini sahiplenebiliyor. Bunların sonucunda, kuzey Kıbrıs’ta yaşanan ayrılıklara yenileri ekleniyor”.

Evet, iki yıl kadar önce bunları yazmıştım.
Ve şimdi yaşananlara baktığım zaman içinde bulunduğumuz dönemde ayrılma anlamında değişen bir şey olmadığını görüyorum.
İktidar kavgası şimdi bizzat aynı amaç için aynı çatı altında toplananları ayırmaya başladı.

Hatta ayırdı.
Ulusal Birlik Partisinin kurultayından kazanan çıkmadı aslında.
Sadece kaybedenler var.
İrsenci ve Kaşifçiler var.
Sonuç olarak da ortadan bölünmüş bir iktidar var.
Bu ülkenin bir başka gerçeği de bugün bir kez daha aklımıza düştü.
Hemen yanı başımızda.
Kıbrıs’ın güneyinde bugün bir futbol maçı var.
AEL-Fenerbahçe.
Bu sıradan ve sadece bir organizasyonun parçasıdır.
Ama bizim dışımızdakiler için.
Bizi pofpoflayan, ayrı devlet, ayrı demokrasi diye avutanlar bu durum için neden suskun?
Kıbrıs Cumhuriyeti dünyaca tanınan bir devlettir.
Bu bir gerçektir.
Bu maçı bayrak muhabbeti ile sınırlayan ve gündemi başka yerlere çekmeye çalışan televizyon maymunları yine iş başında.
Erman Toroğlu sorguluyor bayrak sevgimizi, buradaki insanları ayırdığımızı söylüyor.

Dikkate alıyor muyum?
Asla ama birileri sustukça biz konuşmaya mecburuz.
Ya gözünüzü açın ve ne kendinizi ne de bizi kandırmaktan vazgeçin ya da açık açık gerçekleri kabul edin.
Bu ülkenin bir tarafından, bir diğer tarafına bayrakla bile gidemezsiniz.
Üçüncü ülkelerden gelip, Kıbrıs’ın kuzeyinden güneyine geçemezsiniz.
Bu ülkeye gelip yaşayan, hayat kuran, aile sahibi olan nice insanlar vardır ki mezar taşları bu topraklarda değildir.
Çoluk çocuğu geri de kalırken bu bayram gününde eşlerinin, babalarının kabrini bile ziyaret edemezler.

Çünkü burada olması gereken mezar taşının doğduğu yerde olması uygun bulunmuştur.
Bunlar Kıbrıs’ın ayrılıklarıdır.
Bunlar Kıbrıs’ın gerçekleridir.

Bu gerçekleri kabul etmediğimiz sürece ne bizi yönetmeye çalışanlardan, ne de yönettiğini zannedenlerden bir farkımız kalmaz.
Bu haber 625 defa okunmuştur

:

:

:

: