İşin Esası; İstikrarı Yeni Dönemde Refaha Dönüştürmek!...

KKTC ekonomisi açısından 2009 yılına kadar kötüye olan gidişin tersine çevrildiği ve istikrarın yakalanmaya başlandığı bizler gibi Türkiye yetkililerince de dillendirilmektedir.

KKTC ekonomisi açısından 2009 yılına kadar kötüye olan gidişin tersine çevrildiği ve istikrarın yakalanmaya başlandığı bizler gibi Türkiye yetkililerince de dillendirilmektedir.
Her ne kadar Türkiye yetkililerinin istikrara dönük ifadeleri Kurultay sürecine müdahale diye algılansa da veriler istikrarı doğrulamaktadır. Bunun temel göstergeleri 2009 sonrası bütçe açığının düşmesi, yaklaşık % 10’luk büyüme kaydedilmesi ve özellikle turizm göstergelerinin tavan yapmasıdır.
Ancak önemli olan ve her türlü seçimde etken olabilecek temel faktör istikrardan öte REFAH’tır. Peki refah nedir?

REFAH İLE İLGİLİ YAPILABİLECEK TANIMLARDAN BİRİ “ ADAM BAŞINA TEMİZ HAVA, İÇİLEBİLİR SU, BESLENME, GİYİNME, BARINMA, ULAŞIM VE YAŞAMA İLİŞKİN TÜM FİZİKİ KRİTERLERDİR. AYRICA İNSANIN KENDİNİ NASIL HİSSETTİĞİDİR.”

Yani birey için önemli olan reel olarak alım gücündeki ve yaşam kalitesindeki değişim yani refahtır. Başka bir ifade ile ESAS OLAN BÜYÜME DEĞİL KALKINMADIR. Artıştan ziyade refahta düşüş hissedilen bir dönemde istikrarın vatandaş ve hatta kurultay delegesi için pek anlamı yoktur.

Peki 2009 sonrası dönemde KKTC halkının refahı ne yönde değişmiştir?
Refah için ön şart olan KKTC’nin milli geliri 2007 yılndan itibaren düşmeye başlamış, 2009 yılında minumum saviyeye ulaşmış ve bu yıldan sonra tekrar yükselişe geçmiştir. Ancak 2011 yılındaki milli gelir maalesef 2006 ve 2007 yıllarındaki GSMH’nın gerisindedir.

 

 

 

 

Refah için temel gösterge olan kişi başı milli gelir açısından KKTC halkının refahı 2006 yılndan itibaren düşmeye başlamış ve 2009’da en düşük seviyeye ulaşmıştır. 2009 yılndan sonra ise tedricen her yıl artmaya başlamıştır. Ancak, 2011 yılındaki kişi başı milli gelir (alım gücü veya refah) 2006 yılının oldukça gerisindedir.

 

 

 

 

 

Her ne kadar 2009 yılından itibaren mutlak olarak kişi başına milli gelir artmış olsa dahi gelir dağılımı açısından bazı kesimlerin milli gelirinin aksine düştüğü ortadadır. Bu kesim hiç kuşkusuz “ORTA DİREK” diye adlandırabileceğimiz asgari ücretli, devlet çalışanı ve emeklidir. Tartışmasız şekilde genelde seçmenin ve kurultay delegesinin ekseriyetini bu kesim oluşturmaktadır.
Bu dönemde başta akaryakıt olmak üzere tasarruf tedbirleri çerçevesinde artırılmayan mutlak maaşlar dikkate alındığında orta direğin alım gücünde ve dolayısıyla refahında düşüş meydana gelmiştir. Bu olgu, orta direğin finansal sorunlarını (mazbata) artırırken yaşam kalitesini de olumsuz etkilemiştir. Bunun yanında, yaşam kalitesini doğrudan etkileyen diğer unsurlar çevre, sağlık, eğitim ve trafik gibi olgulardır.

Maalesef halen dahi yaşanmakta olan petrol dolum tesisi ve LTB çöp sorunu gibi etmenler toplumun yaşam kalitesini ve bu yöndeki geleceğe dönük beklentilerini olumsuz etkilemektedir.

DEMEK Kİ, ÖZET OLARAK HÜKÜMET EDENLERİN YENİ DÖNEMDEKİ TEMEL GÖREVİ HALKIN REFAH VE YAŞAM KALİTESİNİ ARTIRMAK OLMALIDIR.

Bilfiil sürecin içerisinde yer alarak katkı koyan biri olarak 2013-15 Ekonomik Programında KKTC halkının rerahını ve yaşam kalitesini artırmaya dönük yeterince önlem bulunduğuna dair bilgi ve inancımı tekrar ifade etmek istiyorum.

Bu haber 1332 defa okunmuştur
  • ........ tan teyyare selam söyle o yare zarrago  manchester - 29.10.2012 1.5 milyar dolar ithalat 200 milyon dolar ihracatı olan , nüfusu bile tartışmalı ve kesin bilinmeyen bir yerde , hangi gelir i kaç nüfusa bölerek hesapladyıp da yukarıdaki grafikleri çizdiklerini biri bize anlatsın .

:

:

:

: