Yiyeceklerle ilgili tüm bildiklerimizi temize çekme vaktidir.
Her ne kadar bu konuyla ilgili olarak söylenenlere pek itibar etmemiş ve gelenekselden şaşmamış olsam da, bu sabah bugüne kadar zararlı bildiğim birşeyin tam tersine çok faydalı olduğunu öğrendim. Onun ne olduğunu açıklamadan önce yemenin içmenin de modası olduğunu, o moda doğrultusunda beslendiğimizi söyleyeyim.
Çocukluğumuzun ve mutfağımızın olmazsa olmazları tereyağının, yumurtanın, reçellerin ve etin çıkarıldığı o kısa dönemde de ben çıkarmamıştım hayatımdan.
Zaten annem tarafından uzun yaşayan sülalenin neyle beslendiğini bildiğimden bir an bile zararlı olduklarını düşünmedim o gıdaların.
Hala keçi peyniri yerim, kaymak tüketirim.
Yağlı mı evet. Ama biliyorum ki vücudun yağa da ihtiyacı var.
Zararı fazla tüketilmesinde. O her şey için öyle.
Birde tahta kaşıklar... “Mikrop barındırıyor” gerekçesiyle bazılarının çok da itibar etmediği şimşir kaşıklar, yine anneannemden ötürü hep oldu mutfağımda.
Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın “uzun yaşamın sırları” nı ben kendi ailemden okuyabilirim. Anne tarafıma bakıp, yapmam gerekenleri yapıyorum.
Bizden önceki kuşakların daha sağlıklı yaşamalarının ve uzun ömürlü olmalarının sırrı kuşkusuz daha sağlıklı ve doğal beslenmeleri kadar gündelik hayatlarında kullandıkları eşyalarda da gizli. Eskiden mutfak eşyaları için kullanılan en yaygın malzeme ahşap olduğundan yer sofralarından, tel dolaplara, oklavaya, her yemek için ayrı şekil ve büyüklüklerde üretilen kaşıklara kadar neredeyse hemen her şey ağaçtan yapılırdı.
(Ki anneannemin tel dolabı hala durur.)
Sonrasında modern malzemeler, şık tasarımlar estetik açıdan gözlere hoş geldi ama sağlıklar bozulunca bizden önceki nesilleri gözden geçirme gereği hasıl oldu.
Oysa yöresel yemeklerin pek çoğunun özelliği de doğal mutfak araç, gereçleriyle yapılıyor oluşu. Toprak kapta yapılan güvecin tadını ankastre mutfaklara pek yakışan çelik tencerelerde tutturmak mümkün değil.
***
Gelelim esas konuya; Sabah, suda bekletilmiş, hatta filizlenecek kadar suda bırakılmış bakliyatın vücuda çok yararlı olduğunu öğrendim. Doktor, “bu bir yenilenme sürecidir. Yeniden oluşum sürecidir. Filizlenen nohut, mercimek bunu vücudunuzda da sürdürür” diyor.
Patatesin yanında yeninde çıkan o uzantılarda faydalıymış. Oysa bize söylenen patatesin soğanın üzerinde süğenlerin kanser yaptığı, suda unutulup filizlenmiş bakliyatın ise asla tüketilmemesi gerektiğiydi.
Öyle değilmiş, öğrendik. Bir başka öğreti ise tek başına stresin kanser yapmadığı. Yine sabahki doktorun söylediğine göre tayınını kıstığımız vücudun bağışıklık sistemi çöküyor. Bu sistem çökünce de en ufak bir stres bile hastalık yapıyor.
Anladığım kadarıyla az ama her şeyden yemek gerekiyor sağlıklı bir vücut için. Zaten kilonun sebebinin yemek değil, yediğini yakamamak olduğunu söylüyor uzmanlar.