Eşek ve Fil

Bir avuç toprakta iktidar kavgasına devam ediledursun dünyanın bir başka merkezinde tüm dünyayı ilgilendiren bir seçim yaşanıyor. ABD 45. Başkanını seçiyor.

Bir avuç toprakta iktidar kavgasına devam ediledursun dünyanın bir başka merkezinde tüm dünyayı ilgilendiren bir seçim yaşanıyor.
ABD 45. Başkanını seçiyor.
Belki de bu yazı sizlere ulaştığı zaman kazanan belli olmuş olacak.
ABD’de Başkan 4 yıllığına ve sadece iki dönem üst üste seçilebiliyor.
Yani bizdeki gibi demokrasi var ömrün yettiğince seçil vekil, başkan, bakan ol gibi bir anlayış yok.
Nede olsa demokrasileri bizim kadar gelişmiş değil(!)
Yürütülen kampanyalarda sert sözler söylendi.
İki aday Obama ve Romney bir birlerine eleştiriler yönelttiler.
Başa baş bir yarış bekleniyor olsa da Barack Obama kazanmaya daha yakın bir durumda.
Adaylar saklanmadı.

Televizyon ekranlarında, tartışma ortamlarında karşılıklı fikirlerini yarıştırdılar.
Kampanyalar sürdürdüler.
Kimse ben ABD’yi daha fazla seviyorum yarışına girmedi.
Kimse diğerine partizanlık yaptın, 1200 kişi işe aldın, arsa verdin, kredi sağladın diye basit, çirkin ve sokak kavgası gibi suçlamalarda bulunmadı.
Üstelik ayni siyasetin temsilcileri değiller.
ABD gibi bir ülkeyi yönetmeye aday oldular.
Cumhuriyetçilerin adayı Mitt Romney ve sembolleri “Fil”.
Demokratların adayın Barack Obama ve onların da sembolü “Eşek”.
Bu yarış aynı zamanda eşek ve fil sembollerinin de yarışı.
Ama KKTC olduğu gibi filler ile eşekler kavga ederken çimenler ezilmiyor.
Bu seçim sadece ABD değil tüm dünya için önemli.
Bu kadar önemli bir seçim de yaşanan olgunluk, kültür ve demokrasinin gerçek aynasıdır her halde.
Ve Kıbrıs’ımın kuzeyi.
Bitmek bilmeyen kazanma, koltuk ve siyasi çıkar kazanı.
Sanki dünyayı yönetecek bir başbakan seçilecek.
Ne bitti ne gitti.
Tüm kurultay süreci boyunca sorduğum şu soruyu bir kez daha seslendireyim.
UBP başkanı ve KKTC başbakanı Sayın İrsen Küçük ya da Sayın Ahmet Kâşif olduğunda bu ülke insanı için ne değişecek.
Çok uzağa gitmeye gerek yok.
Lefkoşa’nın bir bölgesinde altı yedi yaşlarında çocuklara KKTC’nin başbakanı kim diye sorduğunuzda aldığınız cevap;

Recep Tayip Erdoğan’dır.
Lefkoşa Türk Belediyesi çalışanlarından bir emekçi dün haykırıyordu;
“Duy bizi başbakan, duy bizi Recep Tayip Erdoğan”.
Bir tarafta dünyayı yönetenler.
Bu taraflarda ülke yönettiğini zannedenler.
Bir siyasi partinin kurultayı sürecinde onca söylenen onca yaşanan sanki hiç olmamış gibi bir hava var.
Herkes ağzına geleni söyledi.
Çanta dolusu paralar geldi-gitti denildi.
Paraları ben taşıdım diyenler oldu.
Bunların suç değeri yok mu?
Neden suç duyurusu olarak hala bugün kabul görülmedi?
Yoksa nasıl olsa unutulur mu?
Bu ülkenin değişik bir bağı var.
Uzakta oldunuz mu özlersiniz.
Mesafe veya zaman olarak uzaklık hiç önemli değil.
Özlersiniz.
Bu toprağı, bu şehirleri, bu sokakları ve de insanları özlersiniz.
Her ortamda her konuşmada memleketinizden bahsedersiniz.
Onca olumsuzluğu bilmenize rağmen yüzünüze vurulduğunda kabullenmezsiniz.
Hemen savunmaya geçersiniz.

Bu ülkede yaşayan insanlar olarak genel durumumuz hep bir savunma halindedir.
Hep suçlu arama sorumluluğu kendinden atma telaşındayız.
Herkesin sorumluluk alıp benim de günahım var dendiği zaman sorunların yarısı bitmiş olacaktır.
Her siyaset aynı olmamalıdır.
Krizlerden fırsat yaratarak bunu siyasi kazanca çevirmeye çalışmak sadece sisteme hizmet etmektir.
Yine LTB olayına dönersek;
Çalışanlara destek vermeye gelen Cumhuriyetçi Türk Partisinin belediye önünü miting alanına çevirmesi en başta kendi destekçileri tarafından tepki gördü.
Keşke bayraklarını bırakarak gelselerdi ve yanınızdayız mesajını öyle verselerdi.
Bir insan topluluğunu, bir şehri, bir ülkeyi sırf siyasi nedenlerle ateşe atmak, umursamamak ve adına da ülke yönetiyoruz demek sözden öteye geçmez.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki keyfiliğin son kurbanlarından“Sayıştay Mağdurları” seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Aylardır bitmeyen, çözülemeyen memleket sorunu.
Sesleri bir şekilde duyulmayan gençlerden sahiplerine mesaj var;
“Cuma günü, bir yerel gazetemizde muhtarlar birliği başkanı Hüseyin Barbet’in yapmış olduğu trajikomik açıklamayı hepimiz okuduk. Neydi bu haber? İrsen Küçük’ün kurmayı bakanlık müdürü, kurultay öncesi delege avına çıkmış, elinde hazine ve muhasebe daire müdürü, personel dairesi müdürü ve pek tabi ki başbakanlık müsteşarının imzalarının olduğu kızının işe alınma kâğıdı ile muhtarın oyunu satın almışlar fakat kurultay sonrası, kızını işe almamışlar, muhtar da gazeteye çıkıp, oyumu aldılar fakat kızımı işe almadılar, bizi kandırdılar, onurumla oynadılar diye isyan etmiştir.
Bu haberle birlikte, aslında neyi gördük, öğrendik biliyor musunuz? UBP hükümetinin, devlete istihdamları nasıl partizanca ve hukuk dışı gerçekleştirdiğini gördük. Mevki sahibi bürokratların nasıl kâğıtlara imzalar atıp, suç işlediklerini gördük. Görevlerini kötüye kullanma suçu işlediklerine şahit olduk ve devlet memuru olarak siyaset yapma yasağını ihlal ettiklerini gördük.
O zaman sorarım size. Bizde başsavcılık denen bir kurum var mı? Peki, bu kurumun başında başsavcı diye oturan biri var mı acaba? Bu devletin belini büken en büyük sorun olan partizanca ve hukuk dışı, suç teşkil eden istihdamları neden göremiyorlar? İlk baştaki görevi hukuku korumak ve savunmak olan bu kurum ve kişiler neden hukukun çiğnenmesine, ayaklar altına alınmasına seyirci kalıyorlar?

Kime hizmet ediyorlar?
İkinci olarak değineceğim husus, kamu kaynaklarının gözcüsü ve koruyucusu olduğunu iddia eden Sayıştay başkanlığına. Bilmeyenler için söyleyeyim; kamuya yapılan her istihdamda, ilgili kişiye, maliye bakanlığı tarafından maaş ödemesi yapılabilmesi için Sayıştay’ın uygunluk onayı vermesi gerekmektedir. Peki, bu Sayıştay başkanlığına sormak lazım değil mi; UBP hükümeti tarafından binlerce hukuk dışı, partizanca yapılan istihdamlara neden koşulsuz olarak onay vermiştir. Ve hala vermektedir? Devletin bağımsız mali denetçisi olarak, partizanca istihdam edilen binlerce kişinin maaşı, Uganda Cumhuriyetinin kasasından mı çıkmaktadır da seslerini
Çıkaramamaktadırlar? Aile boyu Avrupa turu yapan siyasiler, verilen iftar, kurultay yemekleri vs.vs... Bunlar hangi devletin kasasından çıkmaktadır ey efendiler? Ve tekrardan sormak istiyorum. Sayıştay da aslında kime hizmet etmektedir?”
Bu haber 670 defa okunmuştur
  • HA GAYRET İSMAİL  MESARYA - 07.11.2012 Ha gayret sn şahmaran özellikle şu bahsettiğiniz tüm yolsuzlukların üzerine gidip yazılarınızla sürekli canlı tutun. inanın kurtuluşumuzun başlangıcı hesap sormadan geçer. devam edin ha gayret.

:

:

:

: