Ne öyküler yazıldı, ne senaryolar kurgulandı, ne masallar anlatıldı, ne filmler çekildibir avuç insanlık için. Yanık yanık türküler yakıldı ağıtlara, kavallara harmanlandı. Zifiri karanlıklar çöktü soğuk yağmurlu gecelere çoluk çocuk ne olduğunu anlamadan.
Ne öyküler yazıldı, ne senaryolar kurgulandı, ne masallar anlatıldı, ne filmler çekildibir avuç insanlık için. Yanık yanık türküler yakıldı ağıtlara, kavallara harmanlandı. Zifiri karanlıklar çöktü soğuk yağmurlu gecelere çoluk çocuk ne olduğunu anlamadan. Yarı tok, yarı çıplak , nefes nefese sığındılar komşu köylere. Tarih 21 Aralık kıyamet günü... Yıl 1964. O günlerde Kıbrıs Türkleri için acıların en büyüğü, en acımasız korkunç tarihti kanlı noel tarihi... Yakılan, yıkılan, köyler savunmasız. Yediden yetmişe zavallı halk çaresiz. Kıbrıs'ın dört bir yanında yaşayan Türkler ateş altında. Her bir evden yakılan ağıtlar yeri gökü inletti. Yağan yağmur akan gözyaşlarına karıştı sel oldu. Diri diri gömdüler üç günlük bebekleri. Doksanlık nineleri, dedeleri sel olan gözyaşlarıyla yıkandı. Bedenler toprak altında ağıtları kimse duymadı. Dünya noeli kutlama derdinin telaşına düştü. Haykırışlar yükseldikçe yükseldi. Tamıtamına koskocaman on yıl neredeydi. Dünya insanı neden hiç birinden ses yoktu. Bir yığın soru işaretleri???. Aralık ayı öyle bir ay ki acılarla yüklü her Kıbrıs Türkünün evinde yaşanmış çok büyük acılar unutulmayacak. Kalemler yazmalı herbir acılı yaşanmış hikayeleri yönetenler ev ev gezip halkın ağzından aktarmalılar sinemalarda. Yaşatmalılar bu korkunç Kanlı Noel'i yaşanmışları. Yalın ayak yürüyen, aç yatan çocuklar okullarda olan öğrenciler elektrik yok her taraf zifiri karanlık. Su yok ve en büyük acı öksüz kalan çocuklar. Tekerlekli sandalyelere mahkum olanlar, şehit olanlar birbirini kovalayan bir yığın acılarla yüklü yaşanmış öyküler... İnsan içini acıtan yaşanmış öyküler.
Her Aralık ayı geldiğinde dünya insanı bir şekilde bir yerlerde ya acı çeker veya içi sızlar. Huzursuz olur 21 Aralık 2012için dünya insanı, aylar önce huzursuz oldu, mutsuz oldu. Binlerce yorumlar yapıldu. Aslında insanlık kıskanlığa büründüğü günden itibaren dünyamız her gün afetler yaşıyor . Eğer bir gün kıskançlıklar durursa inanıyorum ki afetlerde durmuş olacak yoksa bu gidişle maya takvimi değilde bizler dünyamızı batırıp yok edeceğiz. Ne olurdu insanlık sahip olduklarının değerini bilseydi. Enerjisini kendine sahip olduklarına ve sevdiklerine harcasaydı, şükretseydi. Bir başka olurdu herşey. Sonsuz enerji döngüsüdür hiç durmadan enerji alır , enerjiveririz.Enerjimizi güzel düşüncelerle harmanlamalıyız. Kötü düşünceler, kötü enerjiler yaratır. Kişi dalında başarılı olabilir. Kıskançlık enerjisine büründüğü an hiç beklemediği anda zarara uğrar. Devletlerde öyle başkalarının topraklarına, haklarına göz diktikleri için bir şekilde bedel öderler ve olan o ülkenin insanına olur. Kötü enerji yüklü düşünceleri, kıskançlıkları evren asla affetmez. Atalarımızın dediği gibi ne ekersekonu biçeriz. Fransız Fenolonun dediği gibi tüm savaşlar iç savaştır. Çünkü tüm savaşlar kardeştir. Yani dünya insanı kardeştir. Bütün bu ayrıcalıkları yaratan kötü düşünceli enerjilerdir. İnsanlık keşke sakin, mantıklıolabilseydi ve her sinirlendiğinde ve kızdığında sıcak kakao içseydi. Biliyorsunuz kakao Amerika'dan dünyaya yayıldı. Haliyle kakao Mayalılar keşfetti. Maya takvimi ile ilgili yapılan reklamlar “Dünyamızı güzelleştirelim” reklamı yapılsaydı. Şu bir kaç ayda inanılmaz güzelliklerle karşılaşacaktık. Ah nerde o barış kokulu günler, kansız noeller, ağlamayan, aç yatmayan çocuklar, zeytin dalları ile uzatılan eller, karbeyazı açılan kocaman bir sayfa dünya insanını sarıp, sarmalayan, saygıyı aşılayan...
Sizi Seviyorum