Memlekete faydalı işler yapanlar değil, iyi yalakalanabilenler adam(!) oluyor bugünlerde.
Donanıma bakılmıyor mevki verilirken. Sadece kişisel menfaatlerin örtüşüp örtüşmediği tartılıyor. Parti içindeki güç dengelerinin kimin lehinde kullanılacağı hesaplanıyor. Basit bir müdürlük, bir özel kalem müdürlüğü için parti değiştirip saygınlığını mevki ile sürdürmeye çalışanlar çok.
Vekiller deseniz seçilince ne yapacaklarını düşünmüyorlar. Seçilince hangi işlerini yoluna koyacaklarını düşünüyorlar. Hele bir de bakanlık alırlarsa ohh! değmeyin keyiflerine... Anlayacağınız yasama görevini sürdürmek için meclise girmek üzere aday olan kişiler, aslında bir yasama memuru gibi memleket yararına çalışmak ve sorumluluk almaları gerektiğini unutabiliyorlar çoğu zaman. Hele iktidar partisinden iseler sorumluluklarını iyice unutup, toplum içinde kendilerini 'Allah' ilan edebiliyorlar. Toplum çıkarlarından ziyade kendi çıkarlarına düşüyor, etraflarında biriken kişileri de bu uğurda kullanılmaya hazır kişiler arasından seçebiliyorlar.
Mecliste yaptıkları konuşmalar bile popülizm kokuyor buram buram. Halkın arasında gezerken sadece seçilmişlikleri ile üst düzey saygı bekliyorlar. İşin garibi bu saygıyı haketmediklerini hatta haketmek için hiç bir şey yapmadıklarını unutuyorlar. Hal böyle olunca da dengeler bozuluyor.
Adeta halkın ve devletin selametini bir kenara koyarak kişisel ve zümresel çıkarların ince hesaplarını yapıyorlar. Bu düşünce biçimi öyle bir sisteme oturtuluyor ki sistemin kendisi bundan ibaret bir hal alıyor. Anayasa ve yasaların kurguladığı sistemin bir maskesi haline dönüşerek yapılan adaletsizlikler ve yolsuzluklara kılıflar hazırlanıyor.
Uyutulan halk söyleyecek söz bulamıyor. Konuşmaya kalkınca susturuluyor. Yasama ve yürütmenin başındakiler ise her daim ciddi, her daim pişkin bir havada oluyorlar.
Partilerinden sağlayabilecekleri çıkarların tükendiğine karar veren vekiller, karşı partiden gelen teklifleri değerlendiriyorlar. Hatta tekliflere açık olup, başka partilere de geçerek oralardan kişisel çıkar sağlamaya devam ediyorlar.
***
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu yeni oyunları Kabare Kıbrıs'ı Mecliste oynamalı. Belki onlar Lefkoşa Belediyesi'nin mütevazi salonuna gelemeyebilirler. Kendi yarattıkları lüks ve halkı hiçe sayan yaşam biçimini halka rağmen sürdürebilen vekiller(elbettetümü değil) o salona gelemiyorlarsa, belki oyun onlara götürülebilir. Gerekirse, Mavi Salonda oynanabilir. Bize, sıradan kişilere, tutulan dev aynasını onlara da tutmanın anlamı çok büyük olur bana göre. Hiç değilse düşünebilenler ve içlerinde biraz etik algısını koruyabilen vekiller, olan bitenleri görüp değerlendirebilir.
Gösterebilimin ne olduğunu onlara anlatmak gerekecek oyundan önce. Vurgulanmak istenen imgelerin algılanması ve yorumlanabilmesi için iyi bir başlangıç olur en azından. Bu sayede artık sokakta olan bitenleri de yorumlamak için sağduyu ve algı yetenekleri açığa çıkarılabilir.
Ateşi pembe gravatı takan adamın kim olduğunu anlar, yarattıkları o gravatlıları görüp tanıyabilirler. Poposuna tekmeyi yemeden bir türlü rahatlayamayan vatandaşı yakından tanıma şansını yakalarlar belki. Külliye, imam hatip açarak toplumun taşınacağı pozisyonu görürler. Hep bir ağızdan konuşan, düşünüp üretmekten yoksun yeni bir nesilin nereye doğru gideceğini algılarlar. Mecliste görev süresince uyuyan vekili görür, sadece oy kullanıp elini kaldırmak suretiyle seçilmişlik görevini icra eden vekili iyice tanıma şansı bulurlar.
***
Dün de yazmıştım. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nun oyunu çok cesurca yazılmış, uyarlanmış ve sahnelenmiş bir oyun. Hatta tiyatroyu kendilerine tehdit gören siyasetçiler artık daha çok saldırganlaşacaklardır. (Biliyor musunuz, yarın, öbür gün Belediye Tiyatrosu kapatılacak olursa bu oyun efsaneleşecektir.)
Coşkulu, kahkaha dolu ve bir o kadar da düşündürten bu oyunu tüm Kıbrıslı Türklerin izlemesi ve yorumlaması gerektiğine yürekten inanıyorum.
Lise ve üniversitelerde de oynanmalı. Ardından tartışmalar söyleşiler yapılmalı. Medyada yer bulmalı. İçi dışı tartışılmalı oyunun. Bu oyunla ilgili konuşulmamış sahne, tartışılmamış gösterge, yapılmamış yorum kalmamalı. Kalmamalı ki ıncığını cıncığını görelim. Yaşadıklarımızı eleştirebilelim. Açılan imam hatibe karşılık kapatılan sanat ve müzik okullarını, kapatılmaya çalışılan Lefkoşa Belediye Tiyatrosunu, susturulan yurttaşların öyküsünü anlamlandıralım.