Halkımız da bir yılgınlık var,umutsuzluk var, beklentiler tükenmiş ve en önemlisi saygılı olma özelliğimizi yitiriyoruz. Peki ama niye oluyor bunlar, nedeni var mı? Yoksa ciddi bir değişimin arifesindeyiz de, bundan kimsenin haberi yok mu?
Bu kadar tahribat, hakketmiyor KKTC halkı biz doğru gördüğümüzü yazmak zorundayız.
Halkımız da bir yılgınlık var,umutsuzluk var, beklentiler tükenmiş ve en önemlisi saygılı olma özelliğimizi yitiriyoruz. Peki ama niye oluyor bunlar, nedeni var mı? Yoksa ciddi bir değişimin arifesindeyiz de, bundan kimsenin haberi yok mu?
Bu kadar tahribat, hakketmiyor KKTC halkı biz doğru gördüğümüzü yazmak zorundayız. Ben kimseyi suçlamıyor, kimsenin yanında yer almıyorum. Ancak bir UBP li olarak da gelinen durumdan da rahatsızım. Kim başkan olacak, nasıl bir siyaset izlenecek çok önemli, kuşkusuz katılıyorum.
Katılmadığım şu, belki beni anlamak istemeyen çok kişi olacak, ama söylediğimin de arkasındayım. Siyaset kişiler üzerinden değil de kurular üzerinden şekillenmeli, böyle olunca da halk bunu daha iyi benimser ve savunur. Yani siyasetin beşikleri olan siyasi partilerimizi, kurumsal yapılar olarak çok daha iyi çalıştırmalıyız. Ülkenin kuvvetler dengesine göre de yazılı kurallara uyulması konusun da hassas olmalıyız.
Şu yazacağımı inanın yazmak bile beni rahatsız ediyor, ancak gördüğümüzü de yazmak, benin boynumun borcu. Belki de 1974 barış harekatından bu güne kadar, en çok bu dönemde KIBRIS’LI- TÜRKİYE’Lİ ayrımını körükleyen olaylar oluyor. Neden oluyor bu gibi aymazlıklar, kim tetikliyor, bir amaç mı var yoksa cahillik aldı başını gidiyor. Ben yaparım olur anlayışını çoktan geride bırakmış olmamız gerekirdi. Bu ayrımı niye kışkırtıyorlar, birde TÜRKİYE’Lİ yeni bir parti kurma çalışması var, en azından kulağımıza geldi.
Değerli okurlar RUM siyaseti bu KIBRIS’LI –TÜRKİYE’Lİ ayrımını başarmak ve ondan sonrası onlar için kolay. Bunu başardıkları taktirde de ki 40 yıldır ayni siyaset “TÜRKİYE burada işkal kuvveti” diye siyasetini güçlendirmek. Bu günlerde biz KIBRIS TÜRKLERİ vatandaşlarımız ile anlaşabiliriz, siyaseti hız aldı yeter ki TÜRKİYE karışmasın. Kıbrıs da var olan petrolü de paylaşırız yeter ki TÜRK askeri ve TÜRKİYE’Lİ göçmenler adadan ayrılsın. Bu anlayışı, yürüttüğümüz ulusal davamızda en büyük tehlike diye değerlendirmekteyim. Bu konuda çok hassas olmalıyız.
Eğer yönetimden kaynaklanan hatalar ile bu anlayış yaygınlaşır ise o zaman vay halimize, yandığımız gün deriz. Ondan bu konu, en üst düzey yöneticilerde derhal değerlendirilmeli.
UBP için de kendi atadığı üst kademe yöneticilerine de ciddi bir saldırı var, etkiler mi pek tabiî ki etkiler çünkü bu arkadaşlarımız, devleti yönetmektedir. Vatandaşın hizmetinde olan yönetici, ve karar alma organları bu kadro. Eğer bu atanmış olan bürokratlar ötelenirse, yaptığı hizmete bakılmaksızın eleştirilirse, görevden alma sinyalleri verilirse, iş yapamaz hale gelir karar almada çekingen olur, buna kimsenin hakkı olmamalı. Eğer işini ihmal ediyorsa, vatandaş şikayetçi ise tabiî ki gereken derhal yapılmalı.
En son da meşhur UBP davası ve sonuçları, ben bir sonuç okurum mahkeme tüzük uygulansın diye hükmetti. Tüzüğü de parti yetkili kurullar uygulasın, açık ve net ne yazıyorsa, onun ışığın da hareket edilmeli. Türkçesi bu, farklı yorumlar olacak ancak sonuç da bir tane.
Mahkeme kararına uyulmaz ise ne olacak, o noktaya gelmiş isek ve devletimizin üç kuvvetten, yargı gücünü tanımaz bir noktaya gelirsek! Kendimizle çelişiriz, gibi bir sonuç ile ortada kalırız. Bu devleti ağabeylerimiz kurdu, siyasi parti olarak da zamanında UBP başı çekti.
Bu gün geldiğimiz bu sonuç ile bakın neler yaratmış oluyoruz. Arada kışkırtanlar ile devlet yok sayılıyor. KKTC’YE umut ve inanç ile de bağlanmak hayal gibi oluyor. Bu şekilde davranmak RUM tarafının aleyhimize yürüttüğü siyasete çanak tutmuyor mu? Rumun dediği sahte devlet aymazlığını bizde mi, yaptığımız hatalarla öne çıkartacakmıyız.