Son günlerde kalemim sadece güzelliklere imza atan çok değerli insanlarımızdan söz etmek istiyor. Neden ise gözle görülen, el ile tutulan hiç bir olumlu unsur olmadığı içindir, üzücü ama bu bir gerçek. İlerlediğimiz yollarda kendimizi o kadar yalnız ve çaresiz hissediyoruz ki... Her sabah uyanmalarımızda “bu gün hangi acı haberle sarsılacağız” diye güne başlıyoruz. Kıbrıs Kıbrıs olalı bu kadar acılarla sarsılmadı. Her gün hırsızlıklar, bıçaklanma olayları, kurşunlamalar, gasp, kavgalar, tecavüzler ve bunun gibi ard arda sıralanan çirkinlikler. Sevgi, saygı, acıma duygusu sanki insanlarda kalmamış gibi. Aklı başında insanımız çok endişeli. Gençlik ekmeğini Avrupa ülkelerinde aramaya başladı. Yüzyüze konuşmalarımızda bu ülkelerde disiplin ve insan hakları olduğundan bahsediyorlar. Ne kadar da doğru. Her insanın insan gibi yaşamaya elbette hakkı vardır. Korkusuz, endişesiz hiçbir gelecek korkusu olmadan yaşamak, tertemiz bir çevrede, şehirde veya köyde huzurlu ve mutlu yaşamak... İnadına hoyratça kirletilen çevremiz, sokaklarımız nasılda yemyeşil örtüsüne büründü. Canım Kıbrıs'ımın dağlarında rengarenk açan laleler, ovalarda sapsarı papatyalar hiç mi sızlamıyor yürekleri bu mecliste oturanların? Bir koltuk uğruna bu kadar acımasızlık neden? Nerede o verilen yeminler? Bu güzergahtan kimler geldi, kimler geçti! Tarih kimilerini yazdı, yaşattı, kimilerini unuttu. Başkalarının inançlarına, yarattıklarına saygı göstermeyen halkına, ülkesine gün gelir yalnızlığa mahkum olur veya bir şekilde Tanrı tarafından cezalandırılır...
Kalemim sanat yolunda yürüyen insanımı anlatırkenbir başka keyiflenir, bir başka yazar. Kendi içimizde, kendi kendilerine savaş veren o kadar çok değerli sanatçılarımız vardır ki, keşke yaratmış oldukları o ölümsüz eserlerini de sizlere yaşatabilme olanağım olabilseydi. Sayısız besteler, şiirler, kare kare fotoğraflar, resimler, öyküler, sahnelenen bir yığın roller... Mayasından mıdır nedir o kadar çok gerçek sanatçı ve sanatçı ruhlu insanımız vardır ki, gurur duymamak elde değil. Bütün bu olumsuzlukların içinde sahnelenen her hareket bizleri rahatlatır. Çünkü sanatta kavga, hilekarlık, bencillik, art düşünce yoktur. İnsanın ruhunu okşar, yüreğine su serper. Hele hele elinizde bir kitap denizin kenarında bir yandan dalgaların, denizin sesi, öte yandan lalerin mis kokusu, yeşilin güzelliği insan bir solukta okumaz mı kitabını! Bu kadar güzel bir coğrafyaya sahibiz de neden farkında değil mecliste oturanlar?Bu güzellikleri koruma altına almalıdırlar. Yağan yağmurlarla ağaç dikimlerini çoğaltmalıdırlar. Ana yollara yapılan bir çok çemberler halen taş yığını ile dolu. Özellikle Lefkoşa – Güzelyurt yolu. Çok merak ediyorum karayollarına mı, çevre dairesine mi yoksa belediyelere mi ait. Ağaç, bitki dikmek bu kadar zor mu? Yoksa orman dairesi çiftliklerinde ağaç, bitki kalmadı mı? Dünyanın hiç bir ülkesinde ağaçları, bitkileri önemsemeyen devlet adamı yoktur. Biz insanlar doğa, ağaçlar olmadan yaşayamayız. Doğa ve ağaçlar insanlar olmadan da yaşayabilirler. Bizim oksijene ihtiyacımız var. Bir ağacı dikmek yetiştirmek ülkeye verilen en büyük hizmettir. Tıpkı bir çocuk gibi yapılan yatırımlar bizlere geri dönecektir. Sizi Seviyorum