Aynı noktada birleşememe

Herkes hemfikirdir ki Türkiye’nin önünde her anlamda engel olarak duran iki önemli sorunu var. Özelde Türkiye’yi zorlayan bu sorunlar, genelde başka sorunları da tetikliyorlar.

Herkes hemfikirdir ki Türkiye’nin önünde her anlamda engel olarak duran iki önemli sorunu var.
Özelde Türkiye’yi zorlayan bu sorunlar, genelde başka sorunları da tetikliyorlar.
En başta gelen terör ve elbette Kıbrıs sorunu.
Türkiye hükümeti terör sorununu çözmek için ciddi ve cesur adımlar atıyor.
Türkiye de gündemi belirleyenler bu durumu “Kürt realitesini” kabullenmek olarak tanımlıyor.
Ve bu gelişmelere şöyle eleştiriler getiriyorlar;
Başbakan Erdoğan başkanlık sistemi için İmralı-Kandil arasında pazarlık yapıyor.
Savaşın iyisi, barışın kötüsü olmazmış.
Bu süreç desteklenmeli.
Silahla yol alınmadığı ortada.
Artık yaşanan amacını aşan bir iç savaş.
PKK ile görüşme yapmak Kürt realitesini kabullenmekle eşleştirilmemeli.
“PKK Kürt halkını temsil ediyor” düşüncesi ne kadar doğru?
Aslında farklı merkezlerin farklı düşünceleri ile beslenen bir olaydır yaşanan.
Uzlaşı olur mu, silahlar bırakılır mı?
Bunun bedeli ne olacak?
Bu soruların cevabı çok çetrefilli bir süreçten sonra ortaya çıkacak.
Türk tezleri açısından Kıbrıs sorununun çözümünde de etkili taraf Türkiye’dir.
Kuzey Kıbrıs’taki iradenin göstereceği etki oldukça sınırlı.
Tüm sorumluluk Türkiye de mi?
Elbette hayır.
Konunun başka tarafları da var.
Kıbrıs’ta garantör olarak imzası olanların sorumluluk dereceleri aynı.
Bu noktada amaç için gerekli olan cesaretli bir iradedir.
Son zamanlarda özellikle güneydeki seçim sonuçlarından sonra Türkiye yetkilileri iyimser anlamda önemli açıklamalar yapıyor.
Bizim yetkililerimiz ise bu iyimser açıklamaların tam tersini yapmakta.
Üstelik ezbere ve sıradan sözlerle.
Kimisi “Anlaşma olmaması da anlaşmadır” derken;
Kimisi de “Rumlar kuzu postu içinde dünyaya mesaj vermeye çalışıyor” diyor.
Bunlar sadece sözden ibaret mi?
Yani bildik, bugüne kadar söylene gelmiş sözler mi duyduklarımız?
Kıbrıs sorunu ne zaman konuşulmaya başlansa bu sözler duyuluyor.
Ne kadar etkili olduğu ise elbette tartışılır.
Öncelikle açık ve nettir ki;
Kıbrıs sorunu çözümsüz kaldığı sürece bu durumun zararını en çok Kıbrıs Türkü yaşayacak.
Kıbrıs Cumhuriyetine taraf olanlar kendi aralarında bile ilişki ağı oluşturabiliyorken kuzey Kıbrıs Türkiye ile bile sağlıklı ilişki kuramıyor.
Bunun ne kadar ciddi bir durum olduğunu zaten yaşadığımız süreçte görüyoruz.
Bize ait çok önemli bir sorun daha var.
“Aynı noktada birleşememe sorunu”.
1974 20 Temmuzu Rum toplumunu bir araya getirip, kenetlendirirken bizde aynısı olmadı.
Onlar kaybetmenin acısını yaşarken, bizler onlardan kalanları paylaşmanın ötekileştirmesini körükledik.
En başta söylediğim konuya dönersem Türkiye yetkilileri Kıbrıs sorunuyla ilgili görüşler ortaya koyup Kıbrıs’ın güneyine mesaj gönderirken bizde tamamen içsel bir rekabet yaşanıyor.
Ve açıkça fark ediliyor ki güneydeki irade de bizi çok ciddiye almıyor.
Adada atılacak adımların karşılığında Türkiye’den karşılık istiyorlar.
Neden?
Çünkü biz bu yapıda hep kazanan, hep en önde, hep iktidarda olma savaşındayız.
Biraz ağır olacak ama geldiğimiz noktada kendimize bile hayrımız yok.
Bizim için dünya dikilitaşın etrafında dönüyor.
Her şey ilk seçimde kazanan olmaya odaklanmış.
Amaç hep aynı “gelecek nesiller değil, gelecek seçimler”.
Bu haber 706 defa okunmuştur

:

:

:

: