Güneyde Bankacılık Sektörünün Büyüklüğü, Kuzeyde ise Banka sayısı Potansiyel Problem!...

Başta Avrupa Komisyonu olmak üzere kendilerine yapılan uyarılara rağmen sıcak paranın tatlılığı nedeniyle Güney Kıbrıs bankacılık sektörünün büyüklüğüne müdahale etmemiştir.

Başta Avrupa Komisyonu olmak üzere kendilerine yapılan uyarılara rağmen sıcak paranın tatlılığı nedeniyle Güney Kıbrıs bankacılık sektörünün büyüklüğüne müdahale etmemiştir. Ancak, milli gelirin 7.5 katı olan bankacılık sektörünün Güney Kıbrıs ekonomisini fevkalade kırılgan yapıya dönüştürdüğü gerçeği acı bir şekilde günümüzde yaşanmaktadır. Ama, maalesef son pişmanlık fayda etmemekte ve büyük bir düşmanlıkla Türk Bayrağını yakmak bu gerçeği değiştirmemektedir.

Güneyde yaşanan krizi de fırsat bilen TROYKA (AB Komisyonu, IMF ve Avrupa Merkez Bankası) sektörü disipline etme kararlılığını göstermiştir. Bir taraftan karaparaya karşı sistemin normalleştirilmesi hedeflenirken diğer taraftan 2018 yılına kadar Güney Kıbrıs’taki sektör büyüklüğünü AB ortalaması olan ülke milli gelirinin yaklaşık 3.5 katına çekilmesi öngörülmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

Güneyde bankacılık sektörünün büyüklüğü problem iken bizde durum acaba nedir? Bu durumu aşağıdaki grafikten takip edebiliriz. Bu grafikte bazı AB ülkeleri, Türkiye ve KKTC yer almaktadır.
















Grafikten de anlaşılacağı gibi KKTC ve Türkiye’de bankacılık sektör büyüklüğü AB ortalamasının oldukça altında bulunmakta ve bu açıdan ekonomiyi aşırı riskli kırılgan bir yapıya taşımamaktadır. Peki, KKTC bankacılık sektörü için potansiyel risk kaynakları yok mudur? Elbette vardır. Bunun için gelecek hafta yanıtlamayı tasarladığım aşağıdaki sorular bu konuda oldukça aydınlatıcı olacaktır.

 2006 KKTC Dünya Bankası raporunda finans sektörü için yapılan uyarılara gerektiği ölçüde kulak verildi mi?
 Nüfüs başına banka sayısı açısından Dünyada birinci olan KKTC bankacılık sektörü sürdürülebilir olabilir mi?

Bu hafta köşe yazımı fazla uzatmayarak Lefke Avrupa Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim elemanı Kaan Kutlay’a yönetmiş olduğum aşağıdaki sorular için yaptığı detaylı analizi sizinle paylaşmak istiyorum.

SORU: Güney Kıbrıs’ta krize giden süreci nasıl değerlendiyorsunuz?

YANIT (KAAN KUTLAY-LAÜ Öğretim Elemanı)
2013 yılı ile beraber Güney Kıbrıs’ta yaşanan ekonomik gelişmeler komşularımızı triskaydekafobik (13 sayısının uğrusuzluğuna inanmak) yapması son derece normaldir. 2008 yılında eski kıtayı etkilemeye başlayan küresel mali kriz sadece “Anglo-Sakson Kapitalizim’’ krizi olarak görülmesi sonucu domino etkisiyle adamızın güneyine kadar ulaştı. Güney Kıbrıs’ta karar vericiler nasıl olsa Yunanistan AB tarafından kurtarılır mantığıyla, Moral Hazard ( Bireyler ve kurumlar aldıkları hatalı kararların bedelini ödemek zorunda olmadıkları zaman normalde alacaklarından daha fazla risk alırlar) ile birlikte Yunanistan’da yaklaşık GSMH ları kadar bir miktarı batırdılar. 2012 yılının son çeyreğinde borç stokunun GSMH nın %127 sine yükselmesi için önlem alınmaması yanında finans sektöründeki takipteki borç (non-performing loan) sorunun uzun süre ötelenmesi sonucu acil olarak 17 milyar EURO luk bir kaynağa ihtiyaç duyuldu. Toplam mevduatın GSMH ya oranı yaklaşık %750 e yükselmesi ( ülkemizdeki bu oran %150, AB de %357, Euro bölgesinde %334) ve mevduatların önemli kısmı sıcak para olup reel ekonomiye katılmaması bu sonu hazırladı.

SORU: Rusya Federasyonu alınan tedbirlere olan tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

YANIT (KAAN KUTLAY-LAÜ Öğretim Elemanı)


Mevduatların önemli bir bölümü Rus Oligarklara (servet kaynağı karanlık olan. SSCB’nin dağılması sonucu kamu kaynakları ile haksız yere servet elde eden) ait olması sorunu daha çetrefilli hale getirdi.10 Milyar Euro’luk yardım için dayatılan ve ekonomi tarihinde benzeri olmayan servet vergisi Rusya, Güney Kıbrıs ve AB üçgeninde gerilim yarattı. Güney Kıbrıs’ta uygulanan kurtarma politikaları Moral Hazard’ı ortadan kaldırıp ceremesinin bir kısmında mevduat sahiplerine yüklemek ve Rus kara parasına darbe indirmeye yönelik olmuştur. Ekonominin lokomotif sektörlerinden kıyı bankacılığı tamamen biterken, denizcilik sektöründe kaybedilmesi muhtemel mukayeseli fiyat avantajı krizi tetikleyecek ve geriye sadece üretime dayalı olmayan turizm sektörü kalacaktır.

SORU: Uygulanacak politikaların olası sonuçları neler olacaktır?

YANIT (KAAN KUTLAY-LAÜ Öğretim Elemanı)


Uygulanacak sıkı para ve mali politikaların Rum ekonomisini 8–10 yıl geriye götürecektir.2012 yılı sonunda yüzde %11,8 olan işsizlik oranı bu yılsonunda %20 ye yükselmesi beklenirken bunun önemli bir kısmı gençler olacaktır. AB ekonomisinin sadece %0.25 olan Güney Kıbrıs’ta uygulanan radikal kararların birliğin diğer sorunlu ekonomilerinde güven bunalımına neden olacaktır. Güney Kıbrıs ve Akdeniz bölgesinde biriken mevduatların önemli bir kısmı başta Almanya ve Kuzey Avrupa finansal sistemine kayacaktır.

SORU: Avrupa Birliğinde sorunun tüm çabalara rağmen çözülememesinin sebebi nedir?

YANIT (KAAN KUTLAY-LAÜ Öğretim Elemanı)

AB mali krizindeki temel sorun ABD gibi bir mali birlikteliğinin oluşmaması. Örneğin, Kansas eyaletinde yaşanan mali krize merkezi hükümet kısa sürede müdahale edip çözebilirken, AB’de daha az sorunlu ülkelerinin, vergi mükelleflerinin varlıklarının sorunlu ülkelere sunulması kabul görmemektedir. Merkel ve kurmaylarının sadece daraltıcı politikalar ile sorunu çözmeye çalışırlarsa kısa sürede bu politikaları dayatacak ülke bulamayabilirler. Eylül 2013’de sandık başına gidecek olan Almanya’da Merkel’in seçime yönelik politikaları krizin seyrine direk etkisi olacaktır. AB’nin Dünya’da üretilen mal ve hizmetlerin %23 ünü üretmesi ve Euro’nun ABD Dolarından sonra en fazla kullanılan rezerv parası olması nedeniyle tüm Dünya ekonomisi etkilenecektir.

Bu haber 1286 defa okunmuştur
  •    - 01.04.2013 adam ne güzel demiş haklı tabii

:

:

:

: