Toplumun birçok kesimi yanında sektör temsilcilerinin de devamlı olarak vurguladığı en önemli husus özel ve reel sektörün rekabet edebilirliğinin artırılması ve istihdam açısından çekim merkezi haline getirilmesidir.
Sanayi odası ve esnaf birlikleri üretimin önündeki engellere devamlı vurgu yaparken Ticaret Odası ise başta rekabet edebilirlik olmak üzere yaptırdığı çeşitli raporlarla KKTC ekonomisinin gelişimine yönelik görüş ve önerilerini dillendirmektedirler. Özellike Ticaret Odasının son iki yılın rekabet edebilirlik raporunda ortaya koyduğu ana temalar bugünün ekonomik yapılanmasına büyük ölçüde rehber olmuştur. Bunlar sırasıyla “EKONOMİK YÖNETİŞİM” ve “SİYASET ODAKLI EKONOMİ DEĞİL EKONOMİ ODAKLI SİYASET” vurgularıdır.
Ekonomiyi geliştirmekle ilgili paydaşların iletişim ve birlikteliğini sağlama yanında siyaseti ekonomi odaklı yürütmeyi hedefleyerek hükümet 2013-2015 Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde AKİL olarak tanımlanabilecek üç kurulun oluşturulmasına karar vermiştir. Bu kurullar sırasıyla “Reel Sektör Danışma Kurulu”, “Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu” ve “Ekonomik Koordinasyon Kurulu” dur.
Bu kurulların nihai hedefi sürdürülebilir bir ekonominin dinamiklerini hareket geçirmek üzere hükümete danışmanlık ve motivasyon işlevi yapmak olacaktır. Bunun yanında daha spesifik olarak bu kurulların odaklanacağı noktalar “reel sektörün geliştirilmesi, bürokrasinin azaltılması, iş yapabilirliğin geliştirilmesi ve girişimciliğin desteklenmesi; kamu kurumlarının reel sektörü doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilecek vergi, harç ve benzeri düzenlemelerin belirlenmesi, KKTC’deki yatırım ortamının iyileştirilmesi, uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve ekonominin rekabetçi bir yapıya kavuşturulması, ve ekonomik alandaki bütünlük, uyum ve koordinasyonun oluşturulması” şeklinde belirlenmiştir.
Sonuç olarak Başbakanın başkanlık edeceği “Ekonomik Koordinasyon Kurulu” ekonomik yapılanmanın temel aktörü rolündedir. Bu yapılanmada ilişkinin yönü aşağıdaki şemada özetlenmektedir.
Ekonomide sürdürülebilir bir yapıya ulaşmada paydaşların demokratik yapı içerisinde katkı koyması yukarıda ortaya konan akil kurullar yaklaşımı ile mümkün olabilecektir. Ancak, bu nevi oluşumların arzulanan sonucu vermesi için önemli olan her kesimin (kurul içinde temsilcinin) ekonomik rasyonalite, verimlilik ve etkinlik ekseninde hareket etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, ilgili paydaşların günlük çıkarlarını kabul ettirme ısrar ve baskıları kurulların esas vizyonu olan sürdürülebilirlik ve rekabet edebilirlik easlarını bertaraf edebilecek ve halen yıkılamayan statükonun zaferiyle sonuçlanabilecektir. Dolayısıyla, kuruldaki her temsilcinin sektörün salt palyatif çıkarlarını gözetmeden populizmi terk etmesi ve sürdürülebilirlik ve rekabet edebilirlik vizyonu ile örtüşmeyen her türlü düşünceden uzaklaşması gerekmektedir.
Ekonomik paydaşların kurullardaki hareket tarzına ilişkin olarak nutuk atanların topluma mesaj vermek için sık sık kullandıkları aşağıdaki ifadeleri hatırlatmak istiyorum.
Kurtuluş yok tek başına - ya hep beraber ya da hiçbirimiz (Bertolt Brecht )
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine (Nâzım Hikmet)
İnsanın en büyük buluşu ateş, tekerlek, motor ya da maddi dünya ile ilgili her hangi bir şey değildir. İnsanın en büyük buluşu, anlaşarak ekip halinde çalışmaktır (B SENNING)