Ve tanrı insanı yarattı...

Günlük koşuşmalarımız içinde biraz durup kendimize bakmayız, nereye koşuyoruz, diye... Evrende varoluş nedenimizi hiç sorgulamayız.

Günlük koşuşmalarımız içinde biraz durup kendimize bakmayız, nereye koşuyoruz, diye... Evrende varoluş nedenimizi hiç sorgulamayız. Aslında ilk bakışta buna gerek yok gibi de görünüyor. Ne var ki her şeyin bir sebebi var ama... Üstelik her şey karşıtıyla ve tamamlayıcısıyla var hem de... Canlı cansız nesneler, hayvanlar, bitkiler ve insanlar... İnanılmaz bir denge ve güzellik taşıyor. Mucize gibi bir şey… Evren de hepsine ayrı ayrı ev sahipliği yapıyor.
HAYAT
şu hayat var ya şu hayat
inadına kamaştırır dişlerimi
tadına bakmadan edemem
bir bardak su gibi
serinletir içimi
saksıda karanfil
coşkusunda baharın
gözlerim pırıltısında
zamanın…
sırtımı dönemem
yüreğimde sevgiler
doğurgan kadınlar gibi…

Ama nedense insanoğlu kendini, hepsinden üstün sayıyor ve durmadan her şeye hükmediyor. Bu sahipleniş o kadar inanılmaz boyutlarda ki; yaşamdaki her şeyin dengesini bozuyor. Yaptığı her işin, her davranışın doğayı alabildiğine yozlaştırdığını, dengeleri alt üst ettiğini farketmiyor. Ya da farketmek işine gelmiyor demek daha doğru belki...
YAĞMUR- ÇOCUK- GÜNEŞ
yağmur: Çiçeğe bayıldı
öptü alnına koydu…

güneş: Evreni kucakladı
bengisu karıştı denizlere…

çocuk: Başını kaldırdı
“ Yaşamı seviyorum” dedi…

Bencilliğinize göz yumsak bile, kendinize ait yaşamınıza zarar verdiğinizi anladığınızda iş işten geçmiş oluyor. Küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi v.s. Bildiğiniz şeyler aslında... Ama gereken önemi ve hassasiyeti göstermediğiniz için her geçen saniye ağırlaşan yaşam sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalıyoruz...
GÜN
gün
pırıltıdır kımıltıdır
yüreğimde
bitmeyen senfonisi gökyüzünün
çeker götürür enginine…
guguk kuşunun
yaşama çağrısı
pencerelerdedir…

bir başka güzel ebemkuşakları
yağmur sonrası
açılır avuçlarım YARATANINA…

Bunları bir yana bırakıp insanın ruhsal yapısına bir göz atalım isterseniz. Her geçen gün benciller dünyası halini alan çevremiz ve BİZ... Rafa kaldırılan güzel özellikler: Sevgi, saygı, dayanışma...

GÖLGE
derdimiz
yemek içmek eğlenmek
başka kaygımız yok
ara sıra ölümler de olmasa
yaşamımıza hiç gölge düşmeyecek…

Öyle ki sanki bunları ailelerimizden öğrenemediğimiz için, farkındalığımızı artırmadığımız için yardım aranıyoruz. Birileri yaşamın felsefesini anlatınca ilk kez duymuşuz gibi gözlerimiz açılıyor. Nedeni de kendimizi, ruhumuzu bedenimiz kadar beslememekten doğan eksiklik...
EVLER
evler
hem birbirine benzer
hem de hiç benzemez…

rahmetli
evlerin bacalarına takmıştı
bir bildiği vardı elbette
yoksa durmadan
“ baca tüter, tüter ama nasıl tüter?
onu tüttüren bilir…”
der miydi?

Yaşamın olumsuzluklarına inat kavgayı sürdürmektir, yüreklilik… İnatla üstüne gitmektir zorlukların… Başarmak için çırpınmaktır ve sonuna kadar gitme cesaretini göstermektir… Yaşam onunla mücadele edeni daha çok sever…

KAPILAR
kapılar açmalıyım
gecelerden gündüzlere
kocaman kapılar…

kapılar açmalıyım
gözlerden gönüllere
çıkarsız yalansız…

kapılar açmalıyım
gönüllerden gönüllere
aydınlık, sevgi dolu…

Ruhu besleyen en önemli kaynak da SEVGİ... Her neye ya da kime olursa olsun duyulan yoğun sevme duygusu... Leonardo da Vinci “ İnsanoğlunun ruhu büyüdükçe, karşısındakini daha derin sevmeye başlar.” der. Ailemizle, çevremizle, eşimizle, çocuklarımızla, dostlarımızla ama en çok da kendimizle uzlaşmanın yolu sevmek... Varolmak, gelişmek ve uzlaşmak... Önemli ve bir o kadar da düşündürücü kavramlar...
DÜNYA
dünyada ne varsa
paylaşılmış
kıyasıya bir kör döğüşü
mal, para, mevki hırsı
kör etmiş gözleri
her şey satılmış da
geriye
anası kalmış dünyanın…

Kendimizle işe başlayalım isterseniz.
Ben ne kadar benim?
Ben kimim?
Kendimi nasıl tanıyorum ve dışımdakilere kendimi nasıl tanıtıyorum?
Benim gözümle ben şöyleyim ama dışımdakilerin tanıdığı ben nasıl biriyim?
Hani derler ya siz bir şey anlatırsınız. Anlattığınız her neyse, sizin anlattığınız değil; karşınızdakinin onu anladığı kadardır. İnsan davranışları, yaratıklar içinde en karmaşık olanıdır şüphesiz. Sanırım karmaşık hale gelmesi için de bazılarımız inadına kapalı davranır. Net olmak, açık olmak, bir bakıma şeffaf olmak; anlaşılmak ve anlaşmak adına en kolay ve doğru olandır.
“ YAŞAM BİR KERELİĞİNE AVUÇLARIMIZA BIRAKILMIŞ BİR ARMAĞANDIR…”
ŞİRKET
mutluyum demişsin
duvarda
düğün fotoğrafın asılıymış
hem de en büyüğünden…
emin misin?

gözlerinin pırıltıs
sesinin rengi kalmamış, dediler…
desene sizinki de
AİLE ŞİRKETİne dönmüş…
Tüm ilişkilerde olumlu bir tutum sergilemek ve iyimser olmak en kestirme yoldur kanımca. Çünkü iyimser insanlar, diğerlerinden yalnızca daha sağlıklı değil, daha başarılı, daha iyi evlilikler yapan, daha olumlu çocuklar yetiştiren insanlar oluyor. En önemlisi de daha uzun yaşıyorlar. Stresten uzak oluyorlar. Stres elbette her yönden düşmanımız…
DEĞİŞİM
her şey değişti diyorlar
eski baharlar
eski yazlar kalmamış
öyle ya
eski değerlerin olmadığı
onurun gururun
para ile değiş tokuş edildiği dünyada
mevsimler değişmiş
çok mu?

Yaşamın uzunluğu ya da kısalığından çok kaliteli yaşam çok önemli... Geçen zamanın iyi değerlendirilmesi, sevilen işlerin yapılması, bizi sevenlerle birlikte olmak... Paylaşılan her şeyde sevgi ve iyi niyeti bulabilmek… Neden hep olumlu düşünenlerle olmaktan hoşlanırız? Neden biz de onlar gibi değiliz? Bu içsel yolculuklar ve sorular bizi doğruya ulaştırır.
KİMBİLİR
kim bilir?
daha ne kadar çok
zamanlar var yaşanacak
kalpleri kırmaya
gönülleri incitmeye…

kim bilir?
Ne kadar zaman var
Öfkeye kızgınlığa…

Kim bilir?
Ne kadar az zaman kaldı
Sevmeye sevilmeye…

Her olaya, her insana gülümseyerek bakabilmek pek de kolay değildir. Ama aslında marifet zor olanı becerebilmek değil midir?
BUGÜN YÜZÜNÜZ GÜZEL
Bugün
Yüzünüz güzel
Duygularınız da…
Besbelli
Cıvıl cıvıl gözleriniz
Işıl ışıl gülüşünüz…
Bugün
Yüzünüz
Her zamankinden daha güzel
Sevgiler sığmıyor yüreğinize
Kucağınızda dostluk çiçekleri
İyilik melekleri omuzlarınızda…

Besbelli
Bulutsuz göklerinizde
Yağmurlara yer yok
İçinizde…



Yaşam amaçlarımızın en önemlisi mutluluktur. Nedense onu yaratmak yerine durmadan başkalarından bekleriz. Oysa mutluluğun kapısı her zaman dışa doğru açılır. Kimse size altın tepsi içinde mutluluk veremez. Boşuna beklemeyin...
ÇIĞLIK
boşuna haykırışlar
boşuna çırpınışlar
bütün kulaklar sağır
bütün yürekler susmuş
sen bağır bağırabildiğin kadar…

“ Biraz Mutluluk Alır mısınız?” isimli kitabımda aslında mutluluğun küçük şeylerde gizli olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Küçük şeylerde... İçinizdeki yaşama coşkusunu her fırsatta beslemelisiniz. Sevginizi herkese vermelisiniz, hatta dağıtmalısınız…
YAŞAMAK
güzelim yüreğimi
martı kanadında uçurdum
masmavi göklere…
akşamüstlerinin yorgun esintisi
yaşanmışlıklarımda…
çınar ağaçlarının asırlık şarkıları
kulaklarımda…
ruhum sonbaharında ömrümün
uzak diyarların yabanıl kokusu
bir duadır dudaklarımda YAŞAMAK…

Suna Tanaltay: “Sevgi veriş alıştır.” der. Verirseniz size katlanarak döner. Geri dönüşümünü düşünmeden verebilmek... Karşılıksız verebilmek önemli... Bunu yaparken de yürekten, içten gelerek, cömertçe ve gülümseyerek vermek...
Bence yaşamın özünde yatan en önemli sözcük sevmek...
BİRAZ DAHA
ne olur
biraz daha kal akşam güneşi
kızıllığında görkemini
doya doya seyredeyim…

biraz daha kal
bahçelerdeki bahar
sonbaharında gönlüm
neşesini yaşasın…

biraz daha kal ey sevgili
gönül soframda katık
içimde sımsıcak
çağlayan bir sevgi ol…

ne olur
biraz daha benimle kal yaşamak
bir tas dolusu olsa da
razıdır bu yorgun gönül
son ışıklarına ömrün…

Tanrı hepimizi ne kadar mükemmel yaratmış!... Duyan, düşünen, yargılayan, düzenleyen ve en önemlisi de yüreğiyle hisseden... Seven hem de taparcasına bağlanabilen bir yürekle seven... İNSAN böyle bir şey bence... Öyleyse olabileceğimizin en iyisini olmak, sevebileceğimiz kadar çok sevmek...
SEVGİLERİ YARINA BIRAKMA
sakın
sevgileri yarına bırakma
ürkek korkak davranma
doğru bildiğini savun…
ellerin
sevgiyle uzanmalı ellere
bakışların pırıl pırıl
güller açmalı yüzünde…

sakın
sevgileri yarına bırakma
soldurma ümitleri
boynu bükük kalmasın
gönüllerde umut çiçekleri…

serin serin esmeli
ferahlamalı için
yüreğini açsana
sevgi rüzgarlarını
kucak kucak saçsana…


Bunları yaparken de içime bakmak, kendime ayna tutmak, hatalardan alabildiğince kaçmak ve affedici olmak... Tanrı’yı yüreğinde duyan her insan mükemmeldir bence. Çünkü yaratanımız O...
Ve Tanrı insanı yarattı. SEV, dedi... Yerlere, göklere yazdı... Taşı, kuşu sev... Börtü böceği sev... İnsanı sev... Unutma!.. Benden geldin, gene bana döneceksin...
Bu haber 2905 defa okunmuştur

:

:

:

: