Merhaba

Bugün günlerden pazartesi... Herkes için yeni bir güne başlamanın tatlı telaşı yüreklerde...

 Bugün günlerden pazartesi... Herkes için yeni bir güne başlamanın tatlı telaşı yüreklerde... Bu telaş aslında pazar akşamından başlar. Ertesi gün, haftanın ilk gününde her zaman gerçekleştirilmesi gereken çok iş olur.  Sizin de yapılacak ne çok işiniz var kimbilir? Olsun varsın. Programlamışsanız eğer, gün içinde birer birer sıraya dizilip gerçekleşecekler. Sabırsızlanıp acele edip birbirine dolaştırmazsanız eğer...

 

Gün öncesinde ya da gün içinde sakin olmak, rahat olmak çevremizdekileri de en az bizim kadar rahatlatır. Ailede birimizin öfke ya da sabırsızlığı herkesi etkiler. Yuvaya giden çocuğumuzdan, üniversiteli gencimize, ana-babadan dedelere kadar… Yaşamımızda ilişkiler hep zincirleme gider çünkü. Telaş, başkalarını da sıkıntıya sokar. Stres, tıpkı bulaşıcı hastalık gibidir...

 

Öyleyse rahatlamanın, sakin olmanın yollarını bulmalıyız. Şimdi, hemen, önce arkanıza yaslanıp gözlerinizi kapatın. Derin bir nefes alın, rahatlayın. Gününüzün güzel geçeceğini, yüreğinizden gelen inançla mırıldanın... Sonra gözlerinizi açın... İlk gördüğünüz, göz göze geldiğiniz kişiye içtenlikle gülümseyip ' Merhaba!..' deyin. Hatta hatırını sorun. Merak etmeyin bu iş, inanın ki çok zamanınızı almaz. Üstelik hem sizi hem karşınızdakini, yeni gün için motive eder. İkili ilişkilerde iletişiminiz iş ve yaşam başarınızı hayal edemeyeceğiniz kadar olumlu etkiler. Ummadığınız kazançlar elde edersiniz.

 

Öncelikle olumsuz düşünceleri kafanızdan kovalayın. Kovalayın ki sizi rahatsız etmesinler. Elbette tedirgin olduğunuz, “ ya olmazsa…”  dediğiniz bazı konular ya da durumlar olabilir. Yine de siz, aksilikler olmayacakmış gibi düşünün. Olursa da unutmayın, bu dünyanın sonu demek değildir. Bazen işleri oluruna bırakmak da iyidir. Olumsuzluk gibi görünen nice olay bir süre sonra bize yarar getirmiştir. Böyle durumlarda meyve ağacı örneği aklıma gelir hep. Hani olgunlaşmamış bir inciri koparmaya çalışırsınız kopmaz, ısrar ederseniz de sütü elinizi yakar ve tatsız bir meyve deneyimi yaşarsınız ve hatta yemeden atarsınız ya… Çok zorlanan konularda da böylesi durumlar yaşanır. Vaktinden önce yapılan işler, olgunlaşmadığı için size olumlu katkı yapmazlar. Elbette çok fazla beklemek de benzer yararsızlığı önünüze çıkarabilir. Kısacası zamanlama çok önemli…

 

Aslında iyimser olmak, kendiniz için de çevreniz için de en büyük kazançtır... Günlük koşuşmacılarınızda sizin ruh sağlığınızı korur. Ruh sağlığımız beden sağlığımızın da garantisidir biliyorsunuz. Başınız, mideniz durduğu yerde ağrımaz. Ya sinirlenmişsinizdir ya da bir öfke patlaması yaşamışsınızdır da ondan... Ruh hastalanınca beden sinyal verir...

 

Gün boyunca zaman zaman kısa molalarla ruhunuzu, beyninizi dinlendirmeye özen göstermelisiniz. Elinizin altında sizi dinlendiren iki dakikalık bir müzik molası… Sizi daha zinde yapacaktır. Bunu araba ile bir yere giderken de yapabilirsiniz… Trafikte öfkelenmek yerine radyo dinlemek iyi gelebilir… Yoğun tempolu bir yaşam biçimimiz var. Bir işten diğer uğraşa geçmek insanı dinlendirir aslında.

 

Beslenmeniz, rutin çalışmalarınız, yarına özgü planlarınız hep olabildiğince sakin geçmeli. Gün biterken yaptıklarınızı ve yapamadıklarınızı gözden geçirin. Eminim çoğu yapılmıştır. O zaman gönül rahatlığı ile arkanıza yaslanıp kendinize kocaman bir ' AFERİN...' deyin. Bunu hak ettiniz. Yapamadıklarınız içinse üzülmeyin. Yarın ve yarınlar ne güne duruyor? Unutmayın zamanla yarışamazsınız. O, hepimizden hızlıdır. Bu bilinçle çalışkan, programlı ama mutlu bireyler olunur.

 

İş yaşamınıza gösterdiğiniz bu bilinçli tavrı, özeni aile ve özel yaşamınızda da sergilerseniz; işte o zaman gerçek anlamda mutluluğu ve huzuru yakalarsınız.

Gününüz verimli, ruhunuz aydınlık olsun efendim.

Bu haber 2894 defa okunmuştur

:

:

:

: