Bu günlerde soğuk bir dalganmanın içerisinde, fırtınalı esen rüzgarları takip ediyorumda, yürekler acısı... Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne neler oluyor böyle? Kalpler buruk, fikirler darmadağın, kalemler üzgün. Onca yaşanan olumsuzlukları nasıl yazarız derdine düştü kalemler. Bu denli kutsal görevlere soyunan vekiller aldıkları her kararı halkın onayına sunmak zorundadırlar, çünkü halkın vekilleridir. Halk olmadan vekil olamazlar ki... Onlarca başarılara imza atsalarda en ufak bir yanlışlarında halkı karşılarında bulurlar. Günümüzün cumhuriyet insanı çağdaş, aydın, girişimci, ne istediğini bilen bir halktır. Ünlü Mahatma Gandhi diyorki; “En ulvi değer, durmaksızın insanlığın iyiliği için çalışmaktır” Peki insanların kalplerini kırarak, üzerek değerlerine saygı göstermeyerek olur mu? Kim olursa olsun hiç kimseyi başarılara taşımaz. Herşeyin, herkesin bir sonu vardır. Bu özel makamlara gelen insanlar çok hassas ve duyarlı olmak zorundadırlar. İnsan doğası inanç ile yoğurulur. “Kişi neye inanırsa O'dur” diyor ünlü Bhagavad Gita. Halk buna inanıyorsa vekillerin inançlara saygılı olmaları gerekir. Saygı, sevgi kalpleri fetheden en değerli unsurdur. Gezi Parkı dalgalanmaları on üçüncü günü buldu. Dehşet verici olayların içerisinde polislerin daha çok duyarlı ve koruyucu olmaları gerekir. Bugüne kadar bir çok darp ve üç insanın ölümü... Yetmişaltı milyon insanı ve burada yaşayan Kıbrıs Türkü'nü derinden üzdü. Kıbrıs Türkü yanlış yanlış vekiller yüzünden hep sükütühayallere uğruyor. Aynı yüzler, aynı düşünceler, kısa kollu gömlekler önde yürüyen göbekler, yemeler, içmeler, kurdele kesmeler.En son hangi kitap okundu, hangi sinemaya gidildi, her gün nerede yürüdü, hangi denizde yüzdü, hangi aydınla konuştu, hangi dağa ağaç dikti, hangi çevreyi temizledi... Peki Ne Yaptı?Senin kaşın karadır, gözün eladır, senin fikirlerin bize uymaz sen bizden değilsin. Yüce Rabbim bu nasıl bir düşünce, insan ayrımı yapmak insana düşer mi? İnsan insandır... Düşünceler, fikirler ne olursa olsun saygı duymak gerekir.İnsanları olduğu gidi kabul etmek erdemliktir. Bir insanın yüreğini kazanmak uzun zaman alırken kaybetmesi ise an meselesidir. Konuşurken adım atılırken çok düşünmeli ve mantıklı kararlar almalı. Bir anlık düşüncesizlik ve kızgınlık bir çok insanın elindeki değerleri kaybetmesine neden olur. Büyük, büyük heyecanlarla, vaadelerle , bütçeleri sarsan harcamalarla gelmişlerdi. Şu kısacık döngü içerisinde akıllardan ve yazılardan uçup gitmeyecek olan kavgaları kendi kendilerini yiyip bitirmeleri ve bunun yanında yaratmış oldukları kaosları. Hükümetlerin görevleri yapıcı, onarıcı, kucaklayıcıdır. Atılan adımlarda güler yüzle başlamalılar. Sanki her gün cenazeler varmış gibi bir asık suratlarla televizyonları işgal etmeler, hiç albenisi olmayan görüntüler, hep konuşmalar, konuşmalar ve aynı tartışmalar. Yönetmenlere çok büyük görevler düşer. Kendilerini yenilemek dünya televizyonlarını takip etmek ve derhal televizyonlara bir yenilik getirmeleridir. İçinde kavgacı ruhu taşıyan iyi niyet olmayan bir başka insanı düşünmeyen, fesatlar ben benim edası ile hareket eden ve yüzünde hiç bir gülümseme mimiği olmayan bir insan nasıl milletvekili olabilir. Bu coğrafya bu topraklar var olan her şey ile bu tür insanlara nasıl emanet edilebilir. Hafız diyorki “Geceyi gündüz yapan sönmüş ışık nerede? Güneş nerede?”
Sizi seviyorum