Gazetelerde eskiden hayatın pahalılaştığı, bir fileye sığan gıda maddelerinin fiyatıyla ölçülürdü...
Zaman değişti, filelerin yerini plastik torbalar, trolleyler aldı..
Alışveriş yapanlar bilir.. Bazan aldığınız şeyler aynı kalır, ödediğiniz fiyat ise hesap fişi çıktığında sizi şaşırtır...
”Allah allah ne aldım da bu kadar tuttu..” der, şaşar kalırsınız..
Yaz aylarını geçirdiğim Türkiye’de sık sık başıma gelirdi.. Şimdi artık alıştığım için farketmiyor..
Süpermarket , pazar alışverişi, çay-kahve, ayak üstü birşeyler derken, eve döndüğümde kalan paramı görünce, ya soyulduğumu, ya da paramı düşürdüğümü sanıp, paniklerdim...
Çünkü Londra da bile bu kadar alışverişin karşılığının bu olmayacağını bilirdim..
Tabii ne soyulmuş, ne de paramı düşürmüşümdür..
Fiyatlar öyle yüksektir ki insana bu hisleri yaşatıyordu...
Büyük konuşmamak gerekirmiş...
Sadece vatanımda yaşadığımı sandığım hisleri, şimdi tek ben değil, tüm İngilizler yaşıyor..Hem de İngiltere’nin her yerinde..
Geçtiğimiz gün açıklanan OECD ( Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) raporuna göre, Avrupa ekonomileri içinde gıdadan, enerjiye kadar fiyat artışının en fazla olduğu tek ülke İngiltere çıktı..
Filenizi değil, ama trolleyinizi doldurmanın faturası, bir yıl içinde yüzde 6 arttı...
Evet tam yüzde 6... Avrupalı için, bir yıllık ortalama artışın bir misli fazla bir rakam..
OECD’ye üye 30 ülke içinde, gıda maddelerindeki artışta İngiltere’yi geçen sadece 3 ülke var..
Macaristan, Meksika.... Ve sıkı durun, evet Türkiye...
Burada da paramı çaldırdığım veya düşürdüğüm duygusuna kapılma nedenimi, şimdi daha iyi anlıyorum..Bu duygudan kaçışım yok demek ki..
Sadece yiyecek-içecekde değil, gaz, elektrik fiyatlarında da İngiltere, Batı ülkelerinde başı çekiyor..
Hem de British Gas, Powergen gibi dev enerji firmalarının fiyat ucuzlatmasına rağmen..Bu alandaki artış ıse yüzde 7.9 ile astronomik..
Fiyat artışı yaşanmayan günler artık mumla aranıyor...
Bu günler artık mazide kaldı.. Sebze-meyve fiyatlarındaki bir yıllık artış yüzde 15..
Dört çevresi denizle çevrili , dev bir ada olan Birleşik Krallıkta, balık fiyatlarının artış oranı ise yüzde 12...
Ekonomistlere göre, Mart ayındaki yüzde 3.1’lik enflasyon oranı , Nisan’da yüzde 2.8’e düşse de, fiyatların her alanda büyük ölçüde artışı, İngiltere’yi enflasyon liginde, Batılı ülkeler arasında lider konumuna getirdi..
Japon’yanın gıdadaki binde 8 , enerjide 0’la 0 oranındaki enflasyon oranı, Almanya’nın gıdada 2.6, enerjide 1.8, enflasyonda 1.9’u, Amerika’nın gıdada 3.9, enerjide 2.9’la 2.6’lık enflasyon oranları, Birleşik Krallığın gıdada yüzde 6, enerjide 7.9 , genel enflasyonda 2.8’inin yanında oldukça düşük kalıyor..
OECD ülkeleri arasında, İngiliz tüketicilerinin etkilendiği zamlardan daha fazlasını, sadece Macaristan ve Türkiyedekiler yaşıyor.. Her iki ülkeyle işi, gücü, yaşamı olan bizler için, bu haberler hiç de içaçıcı değil..
Eskiden burada kazanıp, başka yerlerde, yatırım yapmak, harcamak çok karlıydı..
Yavaş yavaş bu durum aleyhimize dönmeye başladı..
Şimdi bir de buradaki fiyat artışları, hayatın ulaşımdan, gıdaya, enerjiden eğlenceye astronomik rakamlara ulaşması, hepimizin cebini yakar oldu..
Dev süpermarketlerin, alım güçlerini kullanarak, yurt dışındaki üreticilerden yok pahasına satın aldığı, ancak kat kat fiyatla tüketiciye sattığı gıda maddelerinin, fiyat artışlarında rolü çok büyük..
Piyasanın yüzde 75’i , Tesco, Sainsbury gibi 4 kurum tarafından paylaşılmış durumda.. Bunun dışındaki 32 bin küçük işyerinin, devlerle rekabet şansı hiç yok..Zaten birer birer kapanmaları bunun göstergesi..
Son rapora bir de isim bulundu..
“Kazıklar ülkesi İngiltere”...
Fiyat artışı derken, ev fiyatlarını da unutmayalım..
Eskiden, gençler ailelerinin yanından 16 yaşına gelince, birgün durmaz ayrılırmış.. Arkadaşlarıyla ev tutup, okur, çalışır, sonra da bütçesine uygun bir daire alıp, ilk evine başını sokarmış...
Mış,mış,mış.....
Nerede o günler.. Son on yıldır, anne-babasıyla yaşayan, yaşı 25’i, 30’u bulan binlerce genç profesyonel ordusu giderek artıyor..
Ev fiyatları, faizler yüzde 5-6’larda seyretmesine rağmen el yakmak değil, yanına bile yaklaştırmıyor..
Mortgage alanlar, deli gibi gece gündüz çalışıp,bunu ödemeye uğraşıyor.. Karı-koca, birkaç yüz bin mortgage alan genç çiftlerin hali perişan ..Hele çocukları varsa, ne aile hayatı kalıyor, ne tatile çıkılıyor, ne hayattan zevk alınıyor..
Daha birkaç sene öncesine kadar , bir ailenin ortalama mortgage miktarı 50 bin sterlinken, bu rakam şimdi 150 binleri geçiyor. Bu miktar, istatistiklere göre her 12 ayda bir 12 bin sterlin, yani her ay 1000 sterlin artıyor..
Artık ailelere, mortgage alırken, sadece finansal danışmanlık değil, ciddi ciddi, mutlu bir evin büyük bir ev, büyük bir mortgage olmadığı açık açık anlatılıyor..
Araştırmalar, 30 yaşın altında ilk defa ev alanların, bunu sadece ve sadece anne-babalarının yardımıyla alabildiğini ortaya koyuyor..
Son üç yılda emlak sahibi olanların yüzde 40’ı bu yola başvuranlar..
Hatta bunlar için söylenen şu; “ Bank of Mum and Dad” yani Anne-Baba Bankasından borç alıp, ev sahibi olanlar..
Buralara gelip, ev-bark almak, yerleşmek istiyorsanız, bir,iki, üç değil, yüzlerce kere düşünüp, taşının..Ayrıca birkaç günde 15 derece düşen hava sıcaklığını da yabana atmayın...