Hiçbir şey göründüğünden ibaret değildir.
Bir park, ağaçlar, kuşlar, çiçekler.
Melek yüzlü gençler, yeşil tutkunları.
Lütfen ağaçlarımızı kesmeyin.
O ne?! Yüzlerce çadır, kumanyalar, minik hastaneler, doktorlar, kızılhaç.
İlk defa gün ışığı gömüş gıcır gıcır iki yüzlük banknotlar, biralar, şarkılar, konserler.
Parktaki kalabalık arasında bazı maskeliler var, yakından bakıyoruz onlara;
Terörist, uyuşturucu taciri, faiz derdine düşen bankacı, alkolcü, sermaye baronu,
medya patronu, muhalefet, sanatçı, çantasında Gene Sharp’ın kitabıyla darbe hazırlama uzmanı, siparişle halk isyanı organizatörü Popoviç’in temsilcisi, yerli işbirlikçi, Soros, AB, CIA, ABD ve son halka İsrail.
Yukarıdaki çok sayıda ve değişik grupları darbe teşebbüsünde birleştiren nedenler nelerdir? İlk akla gelenler:
Baş örtüsüne hoş görü, yaşam şekline müdahele, kapalı alanda sigara yasağı, içki satışında batı standardı, uyuşturucu ile mücadele, PKK örgütü ile barış süreci, okullarda bedava kitap, sağlıkta inanılmaz devrim, enflasyonu düşürmek, faizi düşürmek, milli geliri artırmak, milli silah sanayisini şaha kaldırmak, ihracat ve turizm patlaması, derin devletin kontrol altına alınması, ülkeyi sivil ve askeri vesayetten kurtarmak, toplanan verginin % 86 sını değil sadece % 16 sının faiz olarak ödenmesi ve en önemlisi ülkemize tepeden bakmayı adet haline getirmiş olan emperyalist devletlere karşı onurlu duruş...
Derken ortalık karışıyor, işler tam da profesyonel devrim organizatörlerinin planladığı ve kitaplarda yazıldığı gibi gelişiyor. Kaldırım taşları, havai fişekler, molotoflar, yakabildikleri herşeyi yakan sözde özgürlük aşığı gençler her yere ve her şeye saldırıyorlar. Bu vahşetten özel veya kamuya ait araçlar, binalar, kısaca devlete zarar olabileceğini düşündükleri herşey nasibini alıyor.
“Bunların ortak hedefi ne ola ki?”diye düşünüyoruz:
Türkiye’ye takoz olmak, güçlenmesine mani olmak, ve onu istediği yöne doğru gütmeye devam edebilmek, Türkiyenin uluslar arası alanda sömürgecilerin değil kendi çıkar ve ilkelerine göre davranma “cüreti” göstermesi.
Olan idealist ve temiz duygularla ve ne yazık ki provokasyona geldiklerinin farkına varamayan bir araya gelip suçlu duruma düşürülen üniversite gençliğine oluyor.
Eğer başarabilselerdi, olan hepimize ve Türkiye’mize olacaktı.
Orta doğunun şımarık kovboyu İsrail, Türkiye’de yapamadığını şimdi Mısır’da yaptı, daha doğrusu sipariş verdi ve istediği geldi. Mısırdaki ticaretin, sanayinin, petrolün ve daha bir çok ekonomik faaliyetin % 80 ini elinde bulunduran ve maaşı ABD tarafından ödenen ordu adeta bir Mısır sfenksi gibi muhalefet ayaklanmasına sessiz kaldı ve iş olgunlaşınca seçilmiş hükümete darbe yaptı. Ama darbe ile sevince boğulan muhalefete gösterdiği yumuşaklığı hayal kırıklığı yaşayan ve haksızlığa uğradığını düşünen iktidar seçmenine göstermedi.
Artık darbe darbe sayılmamaktadır. Batının yüzündeki demokrat maskesi düştü, gerçek sömürgeci ve İslam düşmanı yüzü tüm çirkinliği ile ortaya çıktı. Sömürgeci geleneğinden birtürlü kopmayan Batı bu durumdan çok memnun. Çünkü darbecilerin ve işbirlikçilerin kendileri ile yüzde yüz ve tam bir teslimiyet içinde “uyumlu” çalışacağının garantisini çoktan aldı. Batının gözbebeği şımarık çocuk İsrail artık çok rahat, genişlemeye devam, öldürmeye devam, “Tanrı’nın sevdiği tek millet” olmaya devam. En azından işgal altındaki Filistin ve Gazze’ye destek olabilecek iki devletten birini oyundan çıkardı. Halkına rağmen Mısır ordusu eskisi gibi batı ile al gülüm ver gülüm pozisyonuna geldi.
Demokrasinin ruhuna fatiha, Batının evrensel değerlerinin ruhuna fatiha...