Attığım başlıktan da anlaşılacağı gibi Kıbrıs sorunu konusun da yürütülen siyaset ve lobi çalışmaları kısaca kendimizi anlatabilme konusunda, maalesef Rum siyasetçilerin gerisinde kalıyoruz hissine kapılıyorum. Rum başkan Dimitris Hristofyas, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulma görüşmeleri başladı başlayalı, Cumhurbaşkanımız sn Mehmet Ali Talat'la gerçekleştirdiği her görüşmeden sonra Kıbrıs dışına ziyaret gerçekleştirip sn Talat'a yurt dışından cevap vermektedir. Kıbrıs sorununun çağın sorunu olmadığını öncelikle herkesin bilmesi gerekmektedir, ancak o zaman kalıcı ve gerçekçi çözüm bulunabilir. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak oturduk ve Hristofyasın yurt dışına gidip bizi aşağılar gibi açıklamalarını takip ediyoruz. Birinci görüşme gerçekleştirildi, ve Hristofyas sn Talat'a cevap vermeyi İsviçre'yi ziyaret edip oradaki hükümet, başkan, muhalefet ve diğer yetkililerle görüşürken daha uygun buldu. Söyledikleri yenir yutulur şeyler değildi,'bizim sn Talat'la soruna çözüm bulabilmemiz için öncelikle uzun yıllar arkadaşım olan sn TALAT'ın 21 mart 2008'de imza koyduğumuz ikili anlaşmaya sadık kalmasını öneriyorum, o zaman 2008 sonuna kadar sorunu çözme konusunda ilerleme sağlayıp anlaşma yapabiliriz.' 21 Mart 2008 anlaşmasının ruhu; tek devlet tek egemenlik, tek halk, garantilerden arındırılmış Kıbrıs, tam bağımsız bir AB üyesi devlet, var olan ve de Dünyaca tanınan AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslı TÜKLER'in de temsil edileceği bir federasyon şekline dönüştürmektir görüşmelerin esas amacı diyor Kıbrıslı Rum siyasetçiler ve başkanları sn HRİSTOFYAS. Bu görüş onların görüşüdür ben takdir ederim diyemeyeceğim ancak adamların ne istediği belli ve bu doğrultuda mücadele veriyorlar. Şu gerçeği hiçbir zaman unutmamak şarttır, 1960'da kurulan KIBRIS CUMHURİYET'i anayasasını incelediğiniz zaman görüyorsunuz ki yeni kurulmuş devletin tam bağımsız olmadığıdır. Devlet TÜRKİYE CUMHURİYET'i, İNGİLTERE, YÜNANİSTAN'nın garantörlüğü gölgesinde kurulduğu gerçeğidir.
Türkiye ve Yunanistan Kıbrıs'ta yaşayan Kıbrıslı TÜRK ve RUM'ların
anavatanlarıdır, İngiltere ise ADA'da bulunan stratejik üstlerinden dolayı
hak sahibidir.Bu gerçeği kimse değiştiremez ve görüyoruz ki KIBRIS'ta
oynanan siyaset satrancında bu gerçeklerle hamleler oluşuyor.1963'de yıkılan
tek taraflı Kıbrıs Cumhuriyet'i ve ADA sorununa 1964'de müdahil olan
BM ve 2000'li yıllardan sonrada AB şu anda bu sorunun içerisinde,
aslında bir gerçek var ki KIBRIS sorunu çok bilinmeyenli bir denkleme
benziyor, her kim taraf siyasi satrancı iyi oynar ise o oyunu
kazanabilir.
HRİSTOFYAS iki gün öncede sn TALAT'a NEW YORK'tan BM GENEL SEKRETERİ
ile gerçekleştirdiği görüşme sonunda göndermeler yaptı.'Öncelikle aziz
dostum sn TALAT'ın 21 mart anlaşmasına sahip çıkması gerekir, iki devletli
çözümün imkansız olduğunu TALAT biliyor', aslında diyor Hristofyas 'ben sn
TALAT'ı çok iyi anlıyorum sorunun çözümü için niye zigzaglar çizdiğini
çok iyi biliyorum onun için Genel Sekreter'den bize bu sorunda yardım
etmesini ve esas çözümün anahtarının ANKARA ve TÜRK ASKERİN'de 'İŞGAL
KUVETLERİ' olduğunu, BM'nin baskı yapmasını talep ettim.
Sn Hristofyas sürekli yurt dışından açıklamalarla baskı yaratmaya çalışıyor,
biz ise seyirci kalıyoruz. Biz de çok şey yapabiliriz bir sonraki defaya da
onları yazarız.