Kısır Döngü Siyaset Kimlere Kazanç Sağlar ?
Belli bir süre yazamadım, kusuruma bakmayın. Ben bu köşede kendi meşguliyetlerimle ilgili yazmam ama okurlarımın beni daha iyi anlayabilmesi için bu kez yazacaklarım, zaten hepimizle de ilgili, Kuzey Kıbrıs TC’nin olguları. Kendimi, eğitimdeki ağır işçilerden tanımlarım genelde. Üniversitedeki eğitimler ve ilgili yoğunluklar en önde. İnanması belki zor ama KKTC de gerçekten gelişmeye, yenilenmeye odaklı belli kurumlar var. Genelde mali yapısından öte yönetim zihniyeti zengin kuruluşlar. Bu hayat pahalılığında, azalan gerçek gelirlerimizde bu kurumlara uyguladığımız eğitimler ve gelişme programları her ne kadar da oldukça yüksek vergi, stopaj vs ödememize rağmen, birkaç faturamızı daha ödemeye yardımcı oluyor.
Bir de Akademisyenlerin bazen ilgi, bazen merak, bazen kazanç, bazen terfi ve yükselme yönetmelikleri gereği, bazen ‘statusquo’, bazen de yayın fetişizminden dolayı yaptıkları yayınlar da oldukça zamanını mı kullanırlar.
Gazetelerde ve medyadaki görünürlüğün sorumluluk bilincime uygun yükümlülükleri yerine getirmeden öte bir akçe katkısı olmayışı ve zaten son haftalarda ilginin ortalama politikacılara ve onların açık veya örtülü basın danışmalarına yönelmesi beni sizden ayrı tuttu.
Seçim süresinde okuduğum her gazete, ve sosyal medya, izlediğim her televizyon programı ve yorum sadece birilerini seçmeye, seçtirmeye odaklanmış ve giderek oldukça birer propagandist, veya tetikçi havasına bürünüyor… Ya da en azından dolaylı (ve hatta doğrudan) adayları ve veya partileri allama pullama ve pazarlama yazıları ve programları.
Helal olsun valla… Kimler mi yapıyor bunları? Anlı şanlı köşe yazarları, TV programcıları, fikir önderleri vs., vs. Hem onlara hem de onların takdirlerine şayan olanlara kolay gelsin bol bol yazsınlar, bol bol oy toplasınlar, bol bol kazansınlar!
Siyasi partilerimiz maalesef o kendilerini geliştirmeye odaklı zengin yönetim değerleri olan kurumlar arasında değil. Sadece belki bir veya iki parti hem kendini hem adaylarını bu seçim sürecine kapalı devre ya hazırlamış ya da yıllardan beri tekrarladıkları teranelerle idare ediyorlar.
Merak ediyorum değerli okurlarım,
Hangi partinin, hangi adayın bu süreçte söyledikleri tam anlamıyla sizleri yürekten fethetti? Herkes sorunları sıralarken ve yüzeysel ve tek boyutlu yarı popülist yarı kayakçı çözümlerle oy avlarken, geçmiş başarısız iktidarlarından, etkisiz muhalefetlerinden ellerini, yüzlerini ve en önemlisi vicdanlarını akpak nasıl yıkanıyorlar. Pes vallahi.
Partilerden biri daha dün iktidardan edilmiş, nedenini kendilerine göre uysallaştırarak hep başkalarına sorumluluğu yüklerken, bugün iktidardaki diğer partiler de çok değerli şu 40 filan günü suya sabuna dokunmadan, aslında yok birbirimizden farkımız, hepimiz oy avcısıyız dercesine günü kurtarmaya çalışıyor.
Gelişmeyi temel gereksinim olarak görmezsek, ve gelişmenin ciddi değişim demek olduğunu kabul etmezsek, değişimin de bilgi ile, doğru başarı örneklemeleri ile , bu başarıları sağlayanların deneyimlerini adapte edip uygulamakla olduğunun bilincine gelmezsek sadece giden ayni gelen ayni yorumlarına haklılık kazandırırız.
Bu toplumsal gelişme olgusu nasıl sağlanabilir?
Bireysel gelişim, kurumsal gelişim ve sürekli gelişimi bir yaşam şekli olarak kabul edecek toplumu yaratmak için yaşam boyu eğitimi, olgun yaş eğitimini, meslek bilgilerini güncelleme eğitimini, güncel yeni meslekler edinebilme eğitimini her yaştaki her vatandaşımıza gerek imkan olarak, gerek zaman olarak gerek bedel olarak ulaşılabilirliğini bir hak ve gereksinim olarak gören ve bunu uygulamayı temel hedef seçen ‘eğer varsa’ siyasetçilere, onlara destek veren örgütlere, bunları bir karşılık ve bedel almaksızın popülerize etmeye çalışan medyacılara, katkım olsun diye bir sonraki yazımdan itibaren tüm KKTC sorunlarına sıra ile çözüm örnekleri sıralamaya çalışacağım.
Bu önerilerim oy avcılığından, popülizmden, günü kurtarma faaliyetlerinden etkilenmeden yapılan öneriler olduğundan belki seçim odaklı siyasetçilere ve muhtemelen tüm siyasi partilere ‘Fransız’ düşebilir ama er geç bir gün gerekebilirler ve değer bulurlar diye bunları paylaşmakla kendimi sorumlu hissediyorum.
Bir sonraki yazım Kıbrıs Bir Ada mıdır? Bakalım bu 4000 yıldır Doğu Akdeniz’in gözdesi kara parçası nereden nasıl bugünlere gelmiş ve bu topraklarda yaşayan insanlarımız nasıl yeniden refaha, saygınlığa ve her zaman sahip oldukları değerlere yeniden nasıl erişebilirler!