20 Temmuz Barış Harekatı
Akıp akıp gidiyor yıllar. Zaman tik tak tik tak diye diye bir su gibi akıyorda akıyor. Bu akışlarda zaman diliminde neler gördük neler yaşadık. Ve kimbilir yarınlarımız nelere gebe... Geçmişte yaşanan Balkan ve Dünya savaşları, Türk – Yunan karmaşası ve sonrasında Kıbrıs. Ki yüzyıllar boyu gelmiş geçmiş nesillerin kapışmaları, savaşları. Babilliler, Fenikeliler, Lüzinyanlılar ve Venedikliler... 1571 Osmanlı İmparatorluğu'nun İkinci Selim tarafından Kıbrıs'ın fethedilişi... Osmanlı'nın kendi içinde bitmez tükenmez kapışmaları hazine paralarını hoyratça harcamaları sonucunda bir bütün olan Kıbrıs ve insanını İngiliz Hükümeti'ne kiraladıktan sonra olanlar oluyor ve Rumların iradesine geçiyor. 1950'li yıllardan itibaren Rumlar yavaş yavaş Türkleri Kıbrıs'tan yok etmeye çalışıyorlar 1960'lı yıllar. 63-64 Kanlı Noel başlıyor... Türkiye'nin müdahalesi ile göçler durduruluyor, kapışmalar sakinleşiyor gibi görünüyor. Makarioscular, Krivascılar kendi aralarında kapışmaya başladıktan sonra (ki bu aylar sürdü) Temmuz ayının kavurucu sıcağının altında Kıbrıs Türkü'nün üzerine bombalar, bazukalar, uçaksavar mermileri yağmur gibi yağmaya başladı.Çoluk çocuk, sivil demeden sanki bu topraklar, bu coğrafya sadece onların... 20 Temmuz 1974 günü bir çok Kıbrıs Türkü savunmasız çaresiz ellerinde küçücük silahlarla karşılık vermeye çalışsalarda ne yazıkki Kıbrıs'ın genelinde yaşayan Rumların sayısı ve silahı itibari ile üstünlüğü bir çok Kıbrıs Türkü'nü esir aldılar. Bazı köylerde yaşayan insanımızı kundaktaki bebeklerimizden, dedelerimize kadar diri diri açmış oldukları büyük büyük çukurlara gömdüler. Şehit düşenler ve sonları belli olmayan kayıplarımız... Ve nihayet tamı tamına on yıl sonra 20 Temmuz 1974 şafak sökümü ile Hoşgeldin Mehmetçik Hoşgeldin! Barış Harekatı ile havadan karadan, Girne ileriye doğru Lefkoşa, Mağusa haliyle Maraş, Güzelyurt, Lefke ve Yeşilırmak'a kadar... Baf, Limasol, Larnaka ve köylerinde yaşayan Türkler Rumların himayelerinde esir... Büyük bir korku ile yaşam savaşı verdiler. Erkekler kapalı kamplarda çoluk çocuk evlerinde . Yarı tok yarı aç bir umutla kurtulmayı beklediler. Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı... Temmuz'dan Ekim'e kadar Güney'den Kuzey'e kaçış ve kurtuluş umuda yolculuk. Kimi esirler hiçbir şey almadan dağlardan kimi tanıdık Rumların araba bagajlarında parası olan büyük büyük paralar bedeller ödeyerek bu dağ yolunu seçen bazı insanlarımız çoluk çocuk demeden tecavüze uğrayıp oracıkta şehit düştüler. Bu arada yapılan görüşmelerle erkekler Rum esirlerle takas edildiler. Kimi insanımız üstlere yani İngiliz üstlerine sığındılar oradan Adana'ya daha sonrada Lefkoşa'ya getirdiler. Güney Kıbrıs'ta esir düşen insanımız günlerce aç kalanları oldu. Kilo kaybedenler, hasta düşenler, varını yoğunu kaybedenler bu zararlar karşılıklı yaşandı. Hem Türk hem Rum çok büyük zararlar yaşandı. Acılar ve yaralar insanların belleklerinden asla gitmez... Türkiye'nin gelişi ile savaş durdu. Peki bu akıp giden yıllarda neler yaşandı. Güney Kıbrıs Avrupa Birliği'ne üye oldu. Çevrecilik mimarı yönünden gelişti. Son günlerde ekonomisi dibe vurduysa da dünya çapında tanınıyorlar ya o onlara yetiyor. Kuzey Kıbrıs üniversiteler cenneti ama çevrecilik sıfır. Kirletildi!.. Mimari yönü çarpık, biçimsiz, oteller zinciri oluştu. Güzel görünümleri ile yarışır durumda. Kumarhaneler cenneti, Türkiye'den getirilen sanatçılar astronomik ödemelerle kendi gazino müşterilerini eğlendiriyorlar. Türkiye'nin katkıları ile yollar güzelleşti.Gece kulüpleri her geçen gün artmakta... Turuncunun bereketi Güzelyurt halkının hazinesi olan portakal bahçeleri kurtuldu. Devlet memuru cenneti oluşturuldu. Meclise girme yarışları meclislerde bol bol kapışmalar, olsun bütün dünyada kapışırlar. Aklımda kalanlar Tayland, Almanya, İtalya, Türkiye... Herhalde unutuyorlar halkın hizmetkarı, temsilcisi olduklarını boşu boşuna yeminler veriyorlar. Yazık günah boş yere atılan yeminler ne büyük günah işlediklerini herhalde bilmiyorlar . Bu arada festivaller cennetine dönüşen Kuzey Kıbrıs'ı yazmadan geçemem üstüne basa basa sunuda yazmalıyım. Festivallere katılan sanatçıların tümü yabancı. Ödenen paralar dudak uçuklatıyor. O paralarla ne yapılmaz kirlenen kirletilen çoğrafyamız temizlenirdi. Yanan ormanlarımız yeşertilirdi. Muhtaç insanlarımıza yardım edilirdi. Bu ülke bu coğrafya bizim. Sahillerimiz her geçen gün kirlenmekte, ormanlarımız yok olmakta. Halen bir helikopter alınmadı. Sahiller, denizimizi, çevremizi kirletenlere ne zaman ağır çok ağır yüzbinlerle başlatılıp cezalar uygulanacak. Karpazımızda yaşanan felaketler içimizi acıttı. Kalecik felaketi vs... Bütün bunlar ne zaman son bulacak? 20 Temmuz Barış Harekatı'nda verilen şehitlerimizi düşünerek yaşarsak değerli adamızı geç olmadan adına laik cennet ada haline getirebiliriz. Mehmetçik Ruh'un Şad Olsun.
Yasak tanımaz rüzgar;
Zincir vurulmaz martıya,
Bir de insan kalbine
Aleksandır Puşkin