Dün seçim vardı…
Ben oy kullanmadım.
Seçime katılım düşük mü olur? Bu siyasi ortamdan umudunu kesenler ne kadardır? Kaçı “hadi bir son defa daha” demiş oy vermeye gitmiştir? Kaçı “Hadi canım sen de ne seçimi? Körler sağırlar birbirini ağırlar… Ne getirecek seçim ki rahatımı bozayım” demiştir. Bilemem.
Ön yargılı falan da değilim aslında.
Belki, umarım, yanılırım ve seçilecek Cumhuriyet Meclisi devlet gibi devletimizde hükümet gibi hükümetimize adam gibi bakan olurlar, başbakan olurlar da belki kepazelik sisteminden daha iyice bir yönetime doğru evrilir Kıbrıs Türkü…
Gülmeyin… Gülmeyin…
Biliyorum ben de gayet iyi bu duanın Temmuz sıcağında suya hasret ellerin yağmur yakarışına benzediğini. Derler ya olmayacak duaya âmin denilmez diye… Âmin deyin siz yine de, ölmemiş candan ümit kesilmez. Kim bilir, belki onurlu birkaç adam çıkar “hadi canım sen de” deyiverir, olmaz ya adam gibi sendikacılar çıkar bu onurlu siyasilere arka çıkar “hep refahta, cukkayı paylaşmada değil, cefada, özveride de beraberiz. Aydınlık için birkaç dakika karanlığa evet. Refah için azıcık özveriye evet” derler… Olmaz mı? Yahu o kadar da karamsar olmayın, sendikacılar da bu devlet gibi devleti sevmeseler de bu halkı severler yahu…
Yoksa sevmezler mi? Hep “cukka da cukka, benim cukkam” mı diyorlar?
Zor iş bunlar…
Ne demiş zor günlerin geçici başbakanı?
Zor bir şey sormadım canım. Başbakan Sibel Siber’in oy kullanırken söylediği çok veciz cümleye dikkat çekiyorum.
“Sandığa gitmemek umudu yitirmek demek” demiş Sibel Hanım.
Bak Recep Bey, Sibel Hanıma Sibel Hanım diyoruz, alınmıyor, darılmıyor, üstelik “Merhaba diyor, gülümsüyor, sevecenlikle karşılık veriyor. Hakaret falan değil birisine ismiyle hitap etmek…
Sibel Hanımın sözü çok önemli ve esasında durumu çok iyi özetliyor.
“Sandığa gitmemek umudu yitirmek demek.”
Eveet… Tam da öyle.
Sandığa gitmedim ben dün. Üstelik geçen hafta Kıbrıs’ta idim. Birkaç gün sonra dönebilirdim Ankara’ya. Ne seçimlerde bir oy uğruna günübirlik Kıbrıs’a gelen birisi niye birkaç gün daha kalmadı?
Cevap basit: Vereceğim oyun bir anlama geleceğine inanmıyorum artık.
Kim iktidara gelirse gelsin.
Kim başbakan veya bakan olursa olsun.
Anlamı yok.
Egemenlik o Lefkoşa’daki mecliste, cumhurbaşkanlığında, başbakanlıkta, bakanlıklarda değil de başka bir yerlerde, hatta ada dışında taaa Ankara’da ise…
Seçenler ne derse desin, Ankara’nın bir yerlerinde birileri kukla oynatır gibi ipleri arzu ettikleri gibi çekiyorlar ise…
Koy ver gitsin, böyle başa böyle şapka!
Seçimin sonucu dün akşamdan belli olacakmış.
Onca insanı sandığa götüreceksin. Sandık görevlileri, sayım heyetleri oluşturacaksın. Bilgisayar programları yazdırılacak, televizyonlar saatler boyu seçim de seçim yayın yapacak… Ne için? Seçim olacak sonucu alınacak diye.
Boşuna masraf.
Ben sonucu dün de biliyordum, evvelki gün de.
İpler bende olmadıktan sonra, kuklanın kim olduğunun anlamı mı var?
Haydi, hayırlı günler, iyi işler.
Sandığa gitmemek umudu yitirmek demekmiş…
Doğru, umudu olan var mı?
Sibel Hanım, sizin umudunuz var mı?