Sevene her gün bayram

Feyiz, bereket, huzur dolu bir Ramazan ayını geride bıraktık.

Feyiz, bereket, huzur dolu bir Ramazan ayını geride bıraktık. İftarıyla sahuruyla güzellikler iklimi olan bereketli günlerin ardından bayramın coşkusuyla gönüllerimiz ferahladı, yeni bir güne başlar gibi Ramazan'ın ardından yeni başlangıçlarla hayatımıza devam ediyoruz. Ramazan sonrası yeni başlangıç diyorum. Çünkü Peygamber Efendimizin müjdesi vardır. 'İnanarak ve sevabını yalnız Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutanların geçmiş günahları bağışlanır' buyuruyor. Ramazan ayı içerisinde yaşadığımız kadir gecesi ile ilgili Rabbimiz Tealâ, 'bin aydan hayırlıdır' buyuruyor. Bütün bu müjdelerden sonra ister istemez böyle bir yenilenmişlik duygusuna kapılıyoruz.
Rabbim, nice ramazanlar, nice bayramlar nasip eylesin.
Ramazanı uğurlarken, elimizde ne kaldı diye bakacak olursak, o günlerin güzellikleri ömrümüzün her anına yayılabilirse işte o zaman beklenen hedefe ulaşılmış demektir. İftar sofralarında, camilerde yan yana kardeşçe, coşkuyla yapılan etkinlikler, eda edilen ibadetler, bizi birbirimize nasıl yaklaştırdı ise, ömrümüzün kalan kısmında da aynı coşku ve heyecanı sergileyebiliyorsak işte bize her gün bayram demektir. Ramazanda dolup taşan camilerimiz bayramdan sonra tenhalaşıyorsa, bir şeyi eksik anlıyoruz demektir. Oruç nasıl ki Allah'ın emri, üzerimize farz olan bir ibadet ise, günde beş vakit namaz da üzerimize farz olan bir ibadettir. Oruca gösterdiğimiz ihtimamı ona da göstermemizin gerekliliği apaçık bir gerçektir. İnşaallah bu konuda da gereken hassasiyet gösterilir ve Ramazanda kazandığımız güzel davranışlar Ramazandan sonra da devam eder.
Günlük ibadetlerimizin yanında, hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir mevzu da beşeri münasebetlerimizdir. Malumdur ki insan olarak diğer canlılardan farkımızı oluşturan özelliklerimizden birisi de sosyal bir varlık oluşumuzdur. Hayatı paylaşarak yaşamak insan olmamızın bir neticesidir. Tek başımıza kendimize yetme imkanımız yoktur. Her birimiz bir ailede, bir köyde bir mahallede bir şehirde bir ülkede kısaca en küçüğünden en büyüğüne doğru sosyal bir çevrede yaşarız. Bu çevrede yaşamanın ve hayatı güzelleştirmenin de bir takım kuralları vardır. Bizi biz yapan, hayatımızı güzelleştiren bu kurallara uymayı prensip edindiğimizde hem kendimiz hem de çevremiz mutlu olacaktır.
İnsanoğlunun giderek bencilleştiği, hırsın, tamahkarlığın ön plana çıktığı günümüzde önemle üzerinde durmamız gereken mevzu, kardeşlik, sevgi ve diğergamlık diye adlandırdığımız insani ve islami hasletlerdir.
Her hatırladığımda gözlerimi yaşartan bazı örneklerle yazımızı biraz renklendirelim. Buna geçmeden önce Rabbimizin emrini hatırlayalım; 'İnananlar kardeştirler, kardeşlerinizin arasını ıslah edin Allah'tan korkun umulur ki merhamet olunursunuz.' Peygamber Efendimizin bir hadis-şerifinde de şu uyarıyı görüyoruz. 'Müminler, bir birlerini sevmede, birbirlerine acımada, bir birlerine yardım etmede bir bedenin azaları gibidirler. Nasıl ki bedenin bir uzvunda meydana gelen bir arıza dolayısıyla bütün beden ateşlenir rahatsız olursa, Müminler de birbirlerinin halinden öyle etkilenirler.' Bir de şu var: 'Kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemeyen gerçek manada iman etmiş olamaz.'
Yermük savaşı sona ermiş, Müslümanlar zaferi kazanmışlar amma çok ta kayıp vermişlerdi. Huzeyfe, elinde bir su kırbasıyla yaralılar arasında dolaşıyordu. Az ileride amcanın oğlu Haris'i kanlar içinde bitkin bir halde buldu. Hemen yanına yaklaşıp su ister misin diye sordu. Haris, bitkin bir halde, hiç istemez miyim der gibi bakıyordu. Hemen yanına vardı. Huzeyfe kendi elleriyle suyu içirmeye çalıştığı bir anda az ileride İkrime'nin sesini duydu, su yok mu diyordu. Suyu tam ağzına götürmek üzere olan Haris, vazgeçti Suyu Ona götür dedi. Huzeyfe ağzına koşarak İkrime'nin yanına vardı. Aynı manzara.. Tam suyu ağzına götüreceği sırada bu sefer Iyaş seslendi... İkrime de su içmekten vazgeçip suyu O'na götürmesini söyledi. Huzeyfe koştu amma varıncaya kadar Iyaş, şehit oldu. Geriye döndü baktı ki diğerleri de şehit olmuşlar. Öyle bir sevgi ki son anında bile kardeşini kendine tercih ediyor.
Çanakkale Savaşlarında yaşandığını hatırlıyorum, bir yerde okumuştum. İki arkadaş aynı mahallede doğmuşlar. Çocukluklarından itibaren hiç ayrılmamışlar. İlkokul, ortaokul, lise hatta üniversitede bile beraberler. Savaş çıkıyor cephede bile beraberler. Yoğun bir çarpışma anında bir tanesi vurulup düşüyor. Siperde olan diyor ki, “komutanım arkadaşımın yanına gidebilir miyim?” Komutan diyor ki “değmez… Zaten şehit oldu, kendini tehlikeye atıyorsun…” Çok ısrar edince komutan izin veriyor. Çok hızlı bir şekilde arkadaşını kaptığı gibi sipere getiriyor. Bakıyorlar ki şehit olmuş. Komutan diyor “bak demedim mi değmez diye. Arkadaşın şehit olmuş, sen kendini de tehlikeye attın. Asker diyor ki değdi komutanım değdi... Yanına vardığımda henüz son nefesini vermemişti. Bana ne dedi biliyor musunuz, Geleceğini biliyordum”
Peygamber Efendimiz bir gün ashabıyla mescidde otururlarken buyurdular ki 'Şimdi şu kapıdan Cennetlik bir adam girecek. 'Baktılar bir sahabi yeni abdest almış, daha yüzünün ıslaklığıyla kapıdan giriyor. Üç gün aynı şey tekrarlanıyor. Orada bulunanlardan bir tanesi diyor ki' arkadaş, babamla biraz tartıştım da aramız serin beni bir kaç gün misafir eder misin' Tabi neden olmasın buyrun gidelim.' Üç gün beraber kalıyorlar. Bu arada arkadaşının hareketlerini izliyor. Üç günün sonunda diyor ki: 'Arkadaş hakkını helal et. Aslında babamla aramızda hiç bir şey yok. Ben bir şeyi merak ettim onun için sana misafir oldum' diyerek mescidde yaşadıklarını anlatıyor. Arkadaşı diyor ki,' Gördüğün gibi sizden farklı bir şey yapmıyorum. İbadetim de günlük yaşantımda normaldir. Yalnız bir şey var, hiç kimse hakkında kötü düşünmem…'Arkadaşı diyor ki', İşte seni bu mertebeye eriştiren sır bu...'
Biz de Yunusça diyoruz ki
':Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz'.
Yermük’teki O üç şehidi anlatan Yermük’te üç gül şiiriyle bitirelim. Günleriniz bayram sevinciyle dolsun efendim.
YERMÜK’TE ÜÇ GÜL

Yermük meydanında yaralı canlar,
Toprağa sızıyor mübarek kanlar
O gaza vaktinde can pazarında
Faniden bakiye geçilen anlar

Huzeyfe kırbayı eline aldı
Bir ümit diyerek meydana daldı
Ağır yaralanmış kanlar içinde
Amcasının oğlu Haris’i buldu

Su içmeye hazır olduğu anda
İkrime’nin sesi geldi bu yanda
Dedi ki bu suyu ona götürün
Belli ki hararet fazladır onda

İkrime’ye vardı suyun kırbası
Duyuldu öteden Iyaş’ın sesi
Dedi yetiştirin bunu Iyaş’a
Daha vermemişse en son nefesi

Vardılar ki Iyaş dünyadan göçmüş
Döndüler İkrime peşinden uçmuş
Baktılar Haris de vuslat yolunda
Su diye şahadet şerbetin içmiş.

Yaralanıp susuzluktan yandılar
Son nefeste birbirine sundular
Muhabbet içinde uçup gittiler
Beka yamacına varıp kondular

Bin sene de geçmiş olsa aradan
Muhabbet nişanı çıkmaz şuradan
Dilerim ki insanlığın gönlüne
Böyle bir muhabbet versin Yaradan.
Bu haber 327 defa okunmuştur

:

:

:

: