Bu yazıyı,sevginin başkenti, hoş görü ve muhabbet diyarı, Mevlana şehri Konya’da yazıyorum. Sizler bu yazıyı okurken ben de Yunus’un şehri Eskişehir’e doğru hareket etmiş olacağım.
Güzel bir bayram ziyaretinin ardından yine yollardayız.Yıllardır yaşayamadığım güzel duygularla ayrılıyorum köyümden...Köyümüz, fiziki olarak bir hayli değişmiş gelişmiş.Bununla beraber birlik beraberlik dayanışma, sevgi ve paylaşma eskiden olduğu gibi hep taze ve canlı. Ne mutlu acıyı paylaşıp bal edenlere sevgiyi paylaşıp göl edenlere…
Bir yakınımın vefatı dolayısıyla gelişimde müşahade ettiğim paylaşma manzaralarının bayramda da devam ediyor olmasını görmek bir hayli duygulandırdı. Komşuların, akrabaların ölenin geride kalanlarına kol kanat germeleri, onlara sahip çıkmaları Mevlana’nın öğütlerinin müşahhas misallerini yaşattı bize. Mevlana şöyle diyordu öğütlerinde:
1* Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
2* Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
3* Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
4* Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
5* Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
6* Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
7* Ya olduğun gibi görün,
Ya göründüğün gibi ol.
Gezdiğim gördüğüm yerlerde bu öğütlerin yaşıyor yaşatılıyor olması geleceğe dair umutlarımı tazeledi.
Huzurlu bir yaşam için ihtiyacımız olan güzellikler bu öğütlerde özetlenmiş durumdadır.
Cömertlik ve yardımda akarsu gibi olmak.Akar su,akıp geçtiği yerde hiç bir şeyi ayırt etmeden sulayıp gider kimseden bir şeyi esirgemez.Geçtiği yerlere hayat verir.Biz de aynen bunun gibi herkese elimizi uzattığımız zaman hem biz huzurlu oluruz hem de etrafımızda olanlar huzur bulurlar.Peygamber efendimizin Şu Hadis-i Şerifi bu öğüdün kaynağı olsa gerektir.”Kim bir kardeşinin dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse Allah da onun ahiret sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir.”
Şefkat ve merhamette güneş gibi olmak.Güneş,ışığının düştüğü noktada bulunan her şeyi aydınlatır.İyi kötü güzel çirkin demeden,hiç birinden bir şeyi esirgemez yüzünü çevirmez hayat kaynağı olmaya devam eder.Biz de sevgimizi ilgimizi güneş misali cömertçe sunduğumuzda mutluluğa ulaşır, mutluluğa vesile oluruz.Burada yine Peygamber efendimizin şu mübarek sözleri aklımıza geliyor:”Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Siz yeryüzünde bulunanlara merhamet edinki gökte bulunanlar da size merhamet etsin. Küçüklerimize sevgi büyüklerimize hürmet göstermeyen bizden değildir.”
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi olmak,ibret verici bir örnektir.Gece karanlığı çöktüğünde her şeyin üstü örtülür,meydanda hiç bir şey kalmaz.Kusur araştırmanın Kur’an-ı Kerimin emriyle yasaklanan bir davranış olduğunu hatırladığımızda bu öğüdün ne kadar haklı olduğu ortaya çıkar. Peygamberimiz (s.a.v) “Kim bu dünyada bir mümin kardeşinin bir ayıbını örterse Allah da kıyamet günün onun bir ayıbını örter” buyuruyor.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi olmak.Allahüteala Kur’an-Kerim’de,öfkelerini yutanlardan bahseder.Hazreti Ali (r.a)’ın “Gerçek pehlivan meydanda rakibini yenen değil.öfke anında nefsini yenendir” buyurması meseleyi gayet açık olarak ifade ediyor.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi olmak.Toprak,sinesine neyi gömersen onu sana verir.Gül fidanı dikersen gül verir,diken ekersen diken verir.Hiç itiraz etmez.Aşık Veysel Şatıroğlu,meşhur kara toprak şiirinde derki.” Yüzün yırttım tırmık ile el ile/Karnın yardım kazma ile bel ile/Yine beni karşıladı gül ile/Benim sadık yarim kara topraktır.”
Hoş görü de deniz gibi olmak,yine ibretle üzerinde düşünülmesi gereken mühim bir mevzudur.Deize ne verdinde içinde barındırmadı...
Ve işin en önemli kısmı “ya olduğun gibi görünmek ya da göründüğün gibi olmak.”işte mesele bu...Bir insanda asla bulunmaması gereken şey iki yüzlülüktür.İnsan içi dışı bir olmalıdır.İçi dışı bir olmayana münafık derler ki o da insanın en tehlikeli olanıdır.
“Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,” diye çağıran Mevlana’ya
Ben bu aşka yana geldim
İçip kana kana geldim
Gel çağrını duydum canda
Ya Mevlana san geldim. Diyerek selam verip “Ben gelmedim dava için /Benim işim sevi için/Dostun evi gönüllerdir./Gönüller yapmaya geldim.” Diyen Yunus Emre diyarına doğru yola çıkıyoruz.
Yunus Emre diyorki:”Derviş gönülsüz gerek/Dövene elsiz gerek/Sövene dilsiz gerek”.Evet,kavganın kazananı olmazmış,bu bir hakikat...Bir gönül ikliminden diğerine geçerken tüm dünyaya duyulsun dileğiyle Yunus’un dizelerini tekrarlayalım.
“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.”
KOMŞULUK
Faniden bakiye giden kervanda,
Muhabbetle menzil almak ne güzel.
İmtihan diyarı şu koca handa
Hayırlı bir komşu olmak ne güzel
Paylaşırız aynı şehiri köyü,
Beraber yaparız düğünü- toyu
Varlıkta yoklukta ekmeği suyu
Halil İbrahim’ce bölmek ne güzel
Bazen ateş düşer yanar döşümüz,
Dostlarca silinir akan yaşımız
Dara düştüğünde bir gün başımız
Umutla bir kapı çalmak ne güzel
‘Ev alma komşu al’ demiş atalar
Sevgi ile yakın olur kıtalar
Hoş görüyle zail olur hatalar
Vefa sunup vefa bulmak ne güzel.
‘Komşu muhtaç imiş komşu külüne,’
Şahit olur acı tatlı haline
Hoş muhabbet sevgi huzur gölüne
El ele kardeşçe dalmak ne güzel.
Hepimiz yolcuyuz aynı gemide
Dertleri de pay ederiz emi de
Günün beş vaktinde aynı camide
Saf tutup da namaz kılmak ne güzel
Beraber büyürler oğul-kızımız,
Birlikte yaşanır bahar yazımız,
Paylaştıkça çoğa döner azımız
Dost bahrine gemi salmak ne güzel
Ötelere yönelince yolumuz
Komşuların omuzunda salımız
Kul Hakkı der şu kubbede halimiz
Hoş bir sada olup kalmak ne güzel.