Siyaset toplumla ilgili her konuyu irdeleyen çok geniş bir alandır.
Sürekli gelişen, değişen, üreten ve zamana ayak uyduran bir dinamiktir de ayni zamanda.
Geçmişte kalmak, hep ayni, bildik yolda ilerlemek, siyaset bilimine ters bir durumdur.
Farklılık, çok seslilik ve fikir çatışması siyasetin doğasında var.
Tüm bunlar bir yerde de demokrasinin gereğidir.
Siyasetçi ise saydığım bu argümanları kullanan yönetici konumunda olan ve halkatan yetki alan insanlardır.
KIbrıs'ın kuzeyinde siyaset ve siyasetçiye baktığımızda toplum nazarında pek de güvenilir bir izlenim yok.
Çünkü siyaset olması gereken şekilde yapılmıyor.
Bir gün söylenen bir başka zaman hiç söylenmemiş gibi terse çevrilebiliyor.
Bugün içinde bulunduğumuz süreçte yeni oluşan hükümet modeli tartışılıyor.
Bu ortamda ilk aklımdan geçen cümle;
“El insaf daha bir hafta” şeklindeki düşünce oldu.
Farklı hükümet modeli olsa değişen ne olacaktı anlamış değilim.
Bir anda herşey bu kadar çabuk mu değişir?
Erken seçim naraları atılmadı mı bu ülkede?
Bir önceki hükümet yerden yere vurulmadı mı?
Peki, bu yaşananların izahı var mı?
Ülkede sorun çok.
Bırakalım, zaman verelim, beğenmediğimiz icraatları da eleştirelim, yazalım, söyleyelim.
Kurulalı daha bir hafta olmuş bir hükümet yerden yere vuruluyor, her adımları, her söylemleri tartışılıyor, daha yolun başında engeller, önyargılar konuyor, bunun adı da halk için en iyisini istemek oluyor.
Yok artık, kimse bu kadar saf değil.
Bu noktada muhalefet olanlar da sorgulanmalı.
Aylar öncesine kadar iktidar da olan fakat halkın değil kendinin iktidarı olan bir siyasi parti bu kadar kolay aklanacağını düşünmemişti her halde.
Partiden ayrılanları, iktidar olan partilerini hükümetten düşürenleri, tekrar ayni çatı altına çağırmak nasıl bir izahtır.
Daha önce niye düşünmediniz diye sormazlar mı şimdi.
Siyasi Parti Başkanlığında hele de muhalefet partisinde söz konusuysa iyi performans göstermeye çalışmak sadece sırf konuşma olsun diye konuşmak ve sırf eleştiri için enerji sarf etmek hiçbir getiri sağlamaz.
Aksine inandırıcılığınızı ve samimiyetinizi sorgulatırsınız.
Üstelik birkaç ay önce iktidarken toplumsal sorunlar yerine başka önceliklerle ilgilienip 'muhalefetliğin şanındandır' diye ortaya çıkıp henüz bir haftalık hükümeti topa tutmak ve 'Kıbrıs Türk halkın çok ciddi sorunlar var' kalkanını önüne almak iyi muhalefetle iyi muhalif lider olma yaftasını kazandırmıyor.
Söylediğim gibi bu yaklaşım sadece inandırıcılık, samimiyet gibi kavramları sorgulatıyor.
Bu noktadan sonra özellikle muhalafette olan siyasi partiler iktidarı döverek muhalif olmayı değil, hatalardan ders çıkararak halka inerek, bu memleketin her karış toprağını didik didik ederek yeniden dirilmenin çaresini bulmalı.
İki ay önce iktidar erkini elinde tutarken halkın sorunlarını görmezden gelerek şimdi muhaliflik adına yapmadıklarını savunmak siyasetin doğasına aykırıdır.
Muhalefetliğini;
Binalara, gazetelere, televizyonlara, demeçlere, sığ kelimelere hapsetmek “değiştik” veya “değişim” denen erdemin yanından bile geçmez.
Esas muhalefet sokaktadır.
Muhaliflik çarşıda, kahvede, köyde, yaşamın ve sorunların yoğun olarak yaşandığı yerlerdedir.
“Onlar kötü biz iyi” veya “bakın işte onlar da böyle yapıyor” gibi bir muhalefet anlayışı olmaz, olmamalı.
Şimdiye odaklanmamalı, geçmişte kaybolmamalı, ilerisi için her gün yeniden başlamalı.
Her dibe vuruş bir çıkışın kapısıdır.
Dipte detaylarla boğuşulacağına, daha sağlam ve kalıcı çıkışlar hedef olmalı.