Sen kalk son teknoloji silahını al yanına, atla arabana ve kendinden aciz bir canlıyı sırf zevk-i sefa uğruna öldür. Ve buna “spor” de! Sanırım yazımın başında belirtmem gerekiyor ki bu sözlerimden avcılar pek hoşlanmayacak…
Malum, av mevsimi başladı. Her yıl bu dönemlerde avcılarımız sabahın ilk ışıklarında giyer kıyafetini ve bölgelere akın eder. Tavşan, keklik artık hangi hayvan namlunun ucuna gelirse gırla… Yaban hayatı düzenleme yasamız bile var. “Büyük av mevsimi”nde en fazla kaç hayvanın öldürülme hakkı olduğunu falan yazıyor.
Öldürmek… Şu veya bu sebeple öldürmek… Bir canlıya namluyu dayayarak, onun yaşam hakkını elinden almak. Ve bunu tamamen zevk için yapmak. İçinden çıkamadığım bunun gibi milyonlarca cümle var aslında. Sırf insan olduğumuz için mi doğadaki diğer canlıların yaşam hakkını ellerinden alma haddine sahip olduğumuzu hissediyoruz acaba? İnsan olmanın verdiği ayrıcalık mı başka canlıların yaşamlarını ağzınızdan çıkacak iki heceye bağlıyor? Buna kimin hangi sebeplerle hakkı olabilir?
Issız bir adada kıtlık içerisinde yaşam savaşı verseydik ve hayatta kalabilmek için başka canlıların etine ihtiyaç duyuyor olsaydık yasalarca bunun onaylanıyor olmasını bir yerde anlayabilirdim. Ancak milenyum çağında, doğaya bu kadar önem verilmesi gereken bir dönemde kalkıp da yasaların da onay verdiği, adına “spor” denilen şu lanetin onaylanmasına aklımdan önce vicdanım razı gelmiyor.
Kim ne derse desin insanoğlu olarak fazla benciliz. Doğaya ve çevreye karşı nankörüz. Hani hep diyoruz ya “doğanın nimetleri” diye, sanki doğanın nimetlerine çok saygımız varmış gibi bir de övünürüz.
Biliyorum, söylediklerim bazılarınıza saçma gelecektir. “Ne diyor yine bu kadın” diyenleriniz bile vardır. Çünkü sizin için “bir canlıyı öldürmenin adına spor demek” daha normal benim bu söylediklerimden… Size ne dağda, çayırda öldürülen tavşandan. Size ne havada vurulan kuştan. Size dokunmayan yılan bin yaşasın öyle değil mi? Neyse, ne demişler, avın ne kadar acı bir şey olduğunu avda avlanan avcı anlarmış. Bir doğal afet çıktığında, doğadan aldıklarınızın cezasını çekiyor olacaksınız ey insanoğlu!
Yazımı Karaoğlan Ecevit’in Av isimli şiiriyle bitireyim de yeri gelmişken buradan kendisine de rahmet dileyeyim, haydi bir dahaki yazıma selametle...
“Ormanın kuytusunda vurulan geyik
Hayvanlar acınla suskun
Dallar yasınla eğik
Boynuzlarında, çizgilerinde, gözlerinde
Avcının söndüremediği iyilik…”