LAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 30 Ekim–1 Kasım tarihleri arasında çok başaralı, etkin ve yararlı bir uluslararası sempozyum gerçekleştirdi. 1980 sonrası tüm dünyada etkili olan Neo-Liberal politikalar, 'Neo-Liberal Dönüşüm: Boyutları ve Sonuçları' adı altında global bir perspektifle değerlendirildi. Bildiri sunulan konularından bazıları Neo-liberalizme Teorik Yaklaşım, Avrupa Birliği, Euro Krizi, Borç Krizi, Küreselleşme, Küresel Kriz, Uluslararası Kuruluşlar, Çok Uluslu Şirketler, Hukuk, Uluslararası Ticaret, Özelleştirme, Gelir Dağılımı, İstihdam, Dış Yardımlar, Borçlanma, Vergilendirme, Kamu Harcamaları, Sübvansiyonlar, Uluslararası İlişkiler, Finans, Çevre ve Sorunları, Tarih, Eğitim, Sağlık, Ulaşım, Yönetim, Kamu Yönetimi ile ilgiliydi.
Sempozyuma Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın T.C Büyükelçisi ve Sayın Merkez Bankası başkanın önemli destekleri olurken sempozyuma katılarak ve konuşma yaparak konuyu verdikleri önemi bizzat gösterdiler. Ülkemizin önemli kurumlarından olan İş bankası, Şekerbank ve Dağlı Sigorta’da önemli katkılarda bulundular. Açılış konferansını veren Kamu Yönetimi bölüm başkanı Prof. Dr. Gençay Şaylan’ın konuşmasını dinlemek akademisyen, öğrenciler ve konuklar için çok önemli bir şanstı ayrıca LAÜ,İİBF dekanı Prof. Dr. Şinasi Aksoy’un sempozyum boyunca bilgilerini paylaşması sempozyum katılımcılarına çok önemli katkılar sağladı.
Ben de, sempozyuma LAÜ Ekonomi bölümü öğretim elemanı Kaan Kutlay ile birlikte hazırladığım ' KKTC Bankacılık Sektörü Sahiplik Yapısının Neo-Liberal Dönüşüm Kapsamında Değerlendirilmesi' isimli bildiri ile katıldım. 80 sonrası ülkemizde ve dünyada hissedilen Neo-liberal dönüşüm , 2008 yılında A.B.D’ de çöken Mortgage piyasası ve sonrasında tüm dünyayı etkileyen global kriz nedeniyle tartışılmakta ve eleştirilmektedir.
Bildirimizde, Neo-liberal ekonomik politikalar tarihsel süreci ile birlikte detaylı olarak tartışıldı. Keynes’in politikaları 1970 yılların ortasında ortaya çıkan stagflasyon sorunu açıklamakta yetersiz kalınca Amerikalı iktisatçı Milton Friedman’ın öncülüğü yaptığı Monetarizm, Arz Yanlı Yaklaşım ve Yeni Klasik Yaklaşımı içeren Neo-Liberal ekonomik politikalar olarak tanımlanan yaklaşımlar yakın iktisat tarihinde önemli bir rol oynamaktadır.
Kamu işletmelerinin özelleştirilmesi, devletin ekonomideki payının minimize edilmesi ve her türlü mal ve hizmetin ücretlendirilmesi gerektiği savunulmaktadır. Piyasalar devletin yükünden, politik düzenlemelerden, devlet tekellerinden, toplu sözleşme baskılarından kurtulursa, özgürlük, büyüme ve refah yaratacak dinamiklerin harekete geçeceği ileri sürülür (Schui ve Blankenburg, 2002: 79). Neo-liberal politikalar ile birlikte bankacılık sektöründe de önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Dünyanın pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde kamu bankacılığının sektördeki payı azalırken özel sektör bankacılığının payı artmaktadır.
Bildirimizde, ülkemizdeki kamu bankalarının finans sektörü üzerindeki incelenmiştir. Neo-liberal politikaların finans sektörüne etkisi, kamu bankalarının finans sektöründeki payının asgariye indirilmesidir.
Özellikle Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yapılandırmanın aksine Kamu bankaları KKTC’de finans ve bankacılık sektörünün belkemiği olmaya devam etmektedir. KKTC’de resmi olarak devlet bankası Kıbrıs Vakıflar Bankası Ltd. adı altında bir tane olmasına rağmen yönetim ve kaynak kullanımı olarak kamu bankası nitelinde olan K.T. Koop Merkez Bankası Ltd. de bu kapsamda değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, 22 adet bankanın 2’si kamu, 13’ü özel sermayeli banka geriye kalan 7’si ise şube bankasıdır. Kamu bankalarından K.T. Koop Merkez Bankası Ltd ülkenin en büyük bankası olup sektör aktifinin % 24’ünü bünyesinde barındırmaktadır. Kamu bankalarının toplam sektör içindeki aktif, kredi ve mevduat payı ise sırasıyla % 31.7, % 38.99 ve % 33.46’dır (http://www.kktcmerkezbankasi.org/).
Tablo 1: KKTC Kamu Mevduat Bankalarının Sektör Payları (Aralık 2011)
Kamu Mevduat Bankaları Özel Sermayeli Bankalar Şube Bankaları Sektör Toplamı
Banka Sayısı 2 13 7 22
Yüzdesi 9.09 59.09 31.81 100
Şube Sayısı 35 117 44 196
Yüzdesi 17.85 59.69 22.44 100
Aktif Miktarı (BİN TL) 3144279.912 3669975 3103620.026 9917874
Yüzdesi 31.70 37 31.29 100
Kredi Miktarı(BİN TL) 2106563.432 1929698 1366122.788 5402383
Yüzdesi 38.99 35.71 25.28 100
Mevduat Miktarı(BİN TL) 2706870.851 2985529 2395552.349 8087951
Yüzdesi 33.46 36.91 29.61 100
Özkaynak Miktarı(BİN TL) 96553.451 620129 380344.318 1097026
Yüzdesi 8.8 56.52 34.67 100
Personel Sayısı 552 1459 474 2485
Yüzdesi 22.21 58.71 19.07 100
Kaynak: 1- KKTC Merkez Bankası (2013), Üç Aylık Bülten İkinci Çeyrek, Sayı: 2013-II, Lefkoşa, sf. 19.
2- KKTC Merkez Bankası, http://www.kktcmerkezbankasi.org/, Erişim Tarihi: 13 Ekim, 2013
KKTC kamu bankaları sermaye yeterliliği açısından diğer banka grupları ve sektör ortalamasına göre oldukça geri bir noktadadır. Şöyle ki, özkaynak/aktif oranı kamu bankalarında % 3.07 iken bu oran özel sermayeli bankalar ve şube bankalarında sırasıyla % 16.89 ve % 12.25’dir.Kamu bankaları sektördeki istihdam payını da %22.81 oranında üstlenmiştir.
Aktif kalitesi açısından kamu bankalarında kredi/aktif ve kredi/mevduat oranları diğer banka gruplarına göre % 10’dan daha fazladır. Bu yüksek oranlar finansal aracılık fonksiyonu açısından olumlu karşılanırken düşük sermaye yapısı olgusu dikkate alındığında kredi riskini tehlikeli boyutlara taşımaktadır.
Bildirimiz sonuç kısmında ise vardığımız sonuçlar,
Başta Avrupa Birliği olmak üzere dünyada yaşanan neo-liberal dönüşüm sürecinin KKTC bankacılık finans sektöründe yaşanmadığı anlaşılmaktadır. Üstüne üstlük, neo-liberal düşünceye göre özelleştirilmesi ve payının sıfırlanması öngörülen kamu bankaları özellikle aktif, mevduat, kredi ve istihdam açısından sektörün lokomotifi durumundadır.Bildirimizde dikkat çeken ve mutlaka ilgili kesimler tarafından incelenmesi gereken diğer noktalar ise,
• Hükümet güvenlik ağı (government safety net) sayesinde büyük miktarda mevduat toplayabilen kamu bankaları bu kaynakları başlıca devlet finansmanında kullanarak kaynak sıkışıklığına neden olmuş ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkileyecek şekilde fonlama maliyetini artırmıştır. Doğal olarak, bu bankaların kredilerindirme işlemi irrasyonel kaynak tahsisine neden olan popülizm ve nepotizmime yenik düşmüştür.
• Hükümet güvenlik ağının yarattığı ahlaki zafiyet (moral hazard) ve popülizmin etkisiyle kamu bankalarındaki maaşlar ve sosyal güvenlik hakları diğer banka gruplarına kıyasla oldukça büyük rakamlara ulaşmıştır.
• Kamu bankalarında ahlaki zafiyetin neden olduğu diğer bir sonuç diğer banka gruplarına göre aktif kalitesinin düşüklüğü ve sermaye yetersizliğinin tehlikeli boyutlara ulaşmasıdır.
• Kamu bankalarının verimliliği kurumsallaşma ve profesyonelleşmesi belirgin şekilde önde olan şube bankalarına göre tüm açılardan oldukça geri durumdadır. Özel sermayeli bankalara göre ise bazı kriterlere göre ileridedir. Ancak, bu durum kamu bankalarının verimli oluşundan değil göreceli olarak çok düşük miktarlarda aktife sahip kurumsallaşmamış ve aile şirketi şeklinde yönetilen özel sermayeli bankaların varlığından kaynaklanmaktadır.
Gelecek yazımda ise YDÜ Öğretim Üyesi Doç.Dr. Bülent Evre’nin yine ayni sempozyumda yapmış olduğu sunuma yer verilecektir.