Düşmanın bile akıllısı

Deyimleri, atasözlerini severim. Uzun meseleleri kısacık bir cümlede anlatabilmek yılların, çağların birikimiyle mümkün elbette.


Deyimleri, atasözlerini severim. Uzun meseleleri kısacık bir cümlede anlatabilmek yılların, çağların birikimiyle mümkün elbette.
Çinlilerin güzel bir sözü var mesela. “Karşısındakini aptal yerine koyan, aptalın ta kendisidir.”
Ne demek istendiğini isterseniz makaleler, kitaplar yazarak anlatmaya çalışın; kısa bir cümle içerisinde muazzam bir ders verilmiş.
Bizde kısaca “Düşmanın bile akıllısı” diye kullanılan bir diğeri ise “Deli dostum olacağına akıllı düşmanım olsun”. Çeşitli sürümleri var elbette ama “Böyle dostlar varken düşmana ne hacet” ile karıştırılmamalı. O söz bambaşka anlamlara geliyor ki konumuzda yeri yok.
Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu tarafından “baş müzakereci” olarak görevlendirilen sevgili dostum Osman Ertuğ tabii ki cevabını verdi Rum mevkidaşının. Ama Andreas Mavroyannis’in sözlerini biraz da hafta sonuna doğru BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer ile Kıbrıs Rum lider Nikos Anastasiades arasındaki atışma ışığında değerlendirmekte yarar var.
Soru aslında gayet basit. Niye Kıbrıs Rumları Türk tarafının hemen reddedeceğinden hatta değerlendirmeye değer görmeyeceğinden emin oldukları önerileri yapmayı bu kadar çok seviyorlar? Niye başlama imkanı olmayan noktalardan oyuna top sürmeye kalkıyorlar?
1975’den bu yana belli değil mi? Ayrıca Kıbrıs için BM’de oluşan “parametre”lerden olmadı mı hem “her şeyde uzlaşılmadan hiçbir şeyde uzlaşılmış olunmayacak” ve “görüşmelerin amacı Kıbrıs sorununa bütünlüklü çözüm bulmaktır” ilkeleri?
Kıbrıs’ta güven artırıcı önlemler (Confidence building measures – CBMs) şimdiye kadar ne zaman başarılı oldular? Abartmayalım, Lefkoşa Yeşil Hatta sıfır noktasında askerler arası ölümcül kazaların önlenmesi, bu kazaların daha büyük gerginliğe yol açmaması için askerin polisle değiştirilmesi adımı ve birkaç tali ve oldukça önemsiz konu haricinde mümkün olabildi mi güven artırıcı önlemler? Tamam uluslararası toplum bu terimi çok seviyor da Kıbrıs’ta maalesef pek işe yaramıyor çünkü sorun öyle ufak tefek güven artırıcı önlemlerle düzelecek gibi değil, esasa yönelik adım atmayı da Rum tarafı hiçbir zaman istemedi.
Downer’in “ben adadayken görüşme tarihini belirleyin” açılamasını bile ültimatom olarak görebilen bir yönetimin çözüm istediğini kim iddia edebilir? Eroğlu “Açıklama olmadan da görüşmeye hazırım” diyor, Anastasiades “Açıklama üzerinde anlaşma olmazsa masaya oturmam” diyor. Görüşmeciler metinde uzlaşamıyor.
Allah aşkına, ilk görüşmeden sonra yayınlanacak birkaç satırlık ortak açıklamayı neredeyse 50 gündür görüşüp üzerinde uzlaşamayan iki taraf nasıl Kıbrıs sorunu gibi çetrefil bir konuyu birkaç ayda çözüme ulaştırabilecek de Mart ya da Nisan 2014’de referanduma gidilecek?
Kıbrıs görüşmeleri tam bir çuvallama. Eylül sonuna kadar “ekonomik kriz” arası verildi. Olmadı, daha zaman istiyor Anastasiades. Niye? Niyeti yok çözüme, uzlaşıya. Ama dünya onu “çözüm taraftarı” görmek istiyor. Öyleyse her türlü manevra yapılacak, algı değiştirilecek, Türk tarafına çözümsüzlük fatura edilecek.
Rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş da aynen bunu diyor ve sonra da ekliyordu “Bu şartlar altında, bana çözüm taraftarı ol, Rumun istediklerini ver de masaya gelsin yoksa sana ‘Mr No’ diyeceğiz diyorsanız, ne derseniz deyin ben bu oyunda yokum” demiyor muydu? Aynı oyun tekrarlanıyor, o kadar.
Şimdi de Rum tarafı bahane arıyor. Çapraz görüşme diyor. Maraş diyor. Ankara protokolü diyor. İyi de çapraz ama karşılıklı görüşme denilince sanki kırk yıldır görüşmeyi talep eden onlar değilmiş gibi kıvırtmaya, ikincil görüşmeler yapmaya, kılı kırk yapıp şartlar öne sürmeye çalışılıyor.
Ankara ile görüşme dediler. Olur, dedi Ankara, ama Atina ile de Kıbrıs Türkleri sizin Ankara’da ne muamele görürseniz eşitiyle misafir edilsin. Önce evet dediler, sonra uyandılar bu durumun “tek meşru hükümet” iddialarına zarar verebileceğini, Kıbrıs Türkleri ile başka hükümetlerin de görüşmeye başlayabileceğine uyandılar.
Haklı adamlar. Yunanistan üstelik de Dışişleri Bakanlığı genel sekreteri veya bakan yardımcısı seviyesinde görüşüyor ise KKTC temsilcisi ile niye Katar, Hindistan, Moritanya veya Rusya, ABD görüşmesin?
Peki o zaman ne yapılmalı? Kıvır babam kıvır, dönüyor dansöz gibi Anastasiades, Mavroyiannis ve diğerleri… Ne yapıp edip faturayı Türklere ödeterek görüşmelerden kaçmak.
Dedim ya “düşmanın da akıllısı olsun”. Mavroyannis’in yaptığı o da unutuuğu bir şey var Ne Glafkos Klerides kadar akıllı ne de dünya o zamanın dünyası…
“Dört gün adada olacağım, bu sürede ne zaman görüşeceğinize karar verin artık” diyor Downer, “Açıklama metninde anlaşma olmasa da ben görüşmeye varım” diyor Eroğlu… Çember daralıyor da daralıyor, çıkış bulamıyor Anastasiades, Mavroyiannis.
Hadi tekrar Maraş, ek protokol, AB’de bloke edilen sekiz başlığın serbest bırakılması falan diye martaval okunmaya başlanıyor…
Ne olacakmış canım?
Şimdi Ankara ek protokolü uygulamaya koyacak limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs Rumlarına açacakmış. Açınca öyle Rum tarafını tanıma olmazmış, ama zaten ilişkileri “normalleştirmesi” (yani Rum tarafını tanıması) gerekiyormuş. Sonra? Maraş BM geçici yönetiminde Rumların iskânına açılacakmış. Sonra? Rumlar da hem sekiz görüşme başlığının açılmasına vetolarını kaldıracak hem de cömertçe Magosa limanının “AB içi” ticarete açılmasına onay verecekmiş…
Yani hakikaten düşmanın da akıllısı ne güzel olur… Bunlar çoook akıllı. Sen her şeyi ver onlar sadece verir gibi yapsın, hiçbir şey vermesin.
Nasıl yani?
Ercan yok Ercan… Ercan’ın uçuşlara açılması yok; Magosa limanı sadece “AB içi” ve “Rum kontrolünde” açılacak. Türkiye’ye AB görüşme sürecinde sekiz başlık açılacak. Türkiye AB’ye mi girecek? “Yoook,” diyor Rum baş müzakereci “Türkiye ‘nin AB üyeliği önünde çok daha değişik engeller de var.”
Eski yemeği tekrar tekrar ısıtıp, her ısıtıldığında biraz da bozularak önümüze servis ediyorlar, bizi de enayi sanıp kabul edeceğimizi düşünüyorlar.
Kardeşim ne güzel denmiş, “Karşısındakini enayi yerine koyan, enayinin taa kendisidir.”
Bu haber 1859 defa okunmuştur

:

:

:

: