Lefkoşa Hayvan Barınağı! Yıllardır hakkında yazılmayan çizilmeyen şey kalmadı. Her seferinde bilumum kesimlerce iddialar ortaya atılırken, karşı taraflardan her seferinde bir savunma söz konusu oluyor. Hayvanların parayla satıldığından tutun da, öldürülüp barınağın arkasında yakıldığına kadar iddialar diz boyu. Doğru, yanlış, eksi, artı bir yere kadar da bu karmaşada olan yine dört ayaklı dostlara oluyor.
Geçen yıl ziyaret ettim barınağı, bir gazeteci olarak değil, hayvansever olarak.
Gördüklerime dayanarak söylüyorum ki, hayvanların kesinlikle çok iyi şartlarda olduğunu söyleyemem. İyilikten kasıt “mamalarıysa” evet iyiler. Ancak sadece mama vermekle tabii ki olmuyor bu işler. Hayvanlar 40 50 kişilik karantinalar halinde ıslak soğuk betonların üzerinde yaşıyor. Gittiğim dönem bebeklerin “can güvenliği” açısından 3 anne köpek ayrı bir karantinada duruyordu. Karantina dediysem tam karantina yani, ışık almıyor.
Barınağın Yöneticisi Tomris Güven’e durumu sorduğumda, “kendi imkanlarımızla ancak bu kadar yapabiliyoruz, bizim de elimizden bu kadarı geliyor, ülkede hayvanlara karşı duyarlılık çok az ve devlet hiçbir yardım yapmıyor” sözlerini kaydetmişti.
Daha sonra Hayvan Refahı Yasası’nın Meclis’e sunulmasıyla ülkede hayvanseverler ikiye ayrılmış bir duruma geldi. Bir taraf yasayı desteklerken bir taraf büyük kaygıyla onaylamadığını belirtti. Hayvanseverlerin sesini duyurmasıyla yasa geri çekilip, değiştirilmiş haliyle tekrar Meclis’e sunuldu. O dönemlerde Türkiye kamuoyundan hayvansever kesimlerin ülke olarak çok tepkisini aldık. Tabii “biz okuduk yasayı biliyoruz, bu yasa kötü bir yasa değil, zaten biz de o hayvanların katlini isteyecek kadar kötü insanlar değiliz” dediysek de, hiçbir şekilde kendimizi inandıramamış, “kendinden aciz canlılara eziyet eden barbar toplum” ilan edilmiştik. Tabii yanında yediğimiz küfürler de cabası.
O dönemki Gönyeli Barınağı’nın içler acısı haline karşılık hiçbir zaman ülkemiz insanını korumaktan ve hayvanlara, doğaya karşı sevgisini açıklamaktan vazgeçmedik. Peki sonunda ne oldu dersiniz? Önceki gün Türkiye kamuoyunda 8 tane Lefkoşa Hayvan Barınağı’na ait olan fotoğraflar yayınlandı. Ve ‘işte sizin savunduğunuz şeyler’ diyerek hepimizin yüzüne tokat gibi çarpıldı her şey. Uluslararası bir platformda ülkemizin bu şekilde anılması sizi ne kadar rahatsız eder bilmiyorum ancak beni ciddi anlamda rahatsız ediyor. Bence yıllardan beri süregelen bu tartışma artık sonlanmalı. Eğer gerçekten Tomris Güven’in dediği gibi bu barınağa hiçbir destek verilmiyorsa şuanki hali, 3-4 kişilik bir ekip çalışmasına göre kötünün daha iyisi diyebilirim. Şayet devlet desteği verilmesine rağmen hal vaziyet buysa orada sorgulanması gereken birçok şey var. Konunun araştırılması gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerdeki CTP kurultayında konuşan Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’nun kulaklarıma mıh gibi kazınan hayvan hakları ile ilgili sözlerini ben tekrar buradan hatırlatmak istiyorum. Sevgili Başbakan’ım konuyla ilgili hassasiyetinizi de bildiğim için size buradan kamuoyuna açık bir çağrıda bulunuyorum, eğer hayvan hakları ile ilgili gelişmelerde bulunacaksanız lütfen öncelikle Lefkoşa Hayvan Barınağı’nda yaşanan bu sorunların çözülmesine yardımcı olun. Bize söylenen “devlet desteğinin yapılmadığıdır”. Buna dayanarak bu çağrıda bulunuyorum. Şayet eğer “biz gerekli yardımı yapıyoruz, devlet desteği veriyoruz” derseniz de bu konuda ilgili kişilere sorumluluklarını hatırlatmak da bizim haddimizi bir nebze aşar ve size düşer. Konuyla ilgileneceğinizden hiçbir şüphem yok.
Eğer insana, doğaya ve ülkemizde yaşayan tüm canlıların yaşam hakkına saygı gösteriyorsak bunu herkese göstermemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Sürekli savunduğumuz Kıbrıs Türk Toplumu’nun uluslararası arenada bu şekilde çirkin şeylerle anılmasını hiçbirimiz istemeyiz…
Belki aranızda bazılarınız “her şey bitti sıra kediye köpeğe mi geldi” diye sorabilir.
Hayatlarına bir hayvanı kabul etmeden, hiçbir hayvanın yaşam hakkına saygı duymadan yaşayanların eksik yaşadıklarına inanırım ben. Ama yine de bugüne kadar bir hayvanınız olmamışsa, sokak köpeklerinin size nasıl baktıklarına, gözlerinin içine sizi nasıl çektiklerine dikkat edin bir; bunun farkına vardığınızda her şeyi anlamaya başlayacaksınız bence...
