Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nun, Kuzey Kıbrıs’tan geçişi adanın her iki tarafında da tartışılmaya devam ediyor.
Bu ziyareti ciddi şekilde anlamdıranlar olduğu gibi boşuna ve gereksiz bir çaba olarak değerlendirenler de var.
Bu değerlendirme adanın hem kuzeyinde, hem de güneyinde yer buldu.
Bizim açımızdan;
Her yapılanı sadece olumsuz taraflarıyla değerlendirmekten vazgeçmeliyiz.
Ne olursa olsun bu ziyaret ve bununla gelişen olaylar anlamlıdır.
Sonuç ne olacak? Zamanla göreceğiz.
En önemlisi üzerimize düşeni yapmak.
Bu son şans olur mu?
Bu ihtimal çok olası değil tabi ki ama bir yerde başka alternatiflerin gündeme getirilmesi Kıbrıs Türk toplumu için artık kaçınılmazdır.
Bu olasılığın da uluslararası platforma artık taşınması ve tartışılması gerek.
Yanlış bir mana çıkarılmasın fakat öncelikli olan bu ülke insanının haklarıdır.
Sayın Davutoğlu Kıbrıs’la ilgili olarak TBMM’de konuştu.
Ve konuşmasında KKTC’nin tanıtılabilmesi için öncelikle ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durmasının gerekliliği üzerinde durdu.
Kuzey Kıbrıs bugünkü yapısıyla mevcut durumu değiştirecek herhangi bir gelişmede yerle bir olur.
Sadece federal bir çözüm de değil, başka herhangi bir adımın atılabilmesi için sağlam ve rekabet edebilir bir ekonomi ilk şart.
Dünyaya yöne veren en önemli dinamik ekonomidir.
Bu anlamdaki kazanımlar yön verir coğrafyalara, ülkelere ve ulusal politikalara.
Dünya artık değişti ve ekonomik çıkarlar, ortak kazanımlar, sınırları aşıyor.
Elbette orta doğu...
Enerji ve petrol kaynakları mutlaka iştah kabartıcı.
Bizim dışımız da birçok merkez elini ovuşturuyor.
Bizim yaptığımız da sadece içsel sorunlarla boğuşmak, gün geçirmek ve günlük düşünmek.
Söz sahibi olmak ve en başta bunu istemek gerek.
Bu noktada kuzey Kıbrıs’a yön verenler, ekonomiyi, ekonomik olarak öncelikli alanları belirleyip, geliştirmeli ve en hazır olunacak noktaya getirmeli.
Hiçbir konuda devamlılığı olan, ileriye dönük, günü kurtarma değil de geleceğe yön verecek adımların atılması geç kalınmış olsa da artık kaçınılmaz.
Tutar yanı olmayan bu düzen bugün için bile bizi bitirirken, yepyeni bir yapıda tamamen eriyeceğiz.
Güçlü bir ekonomi...
Peki, ama nasıl?
Gelmiş geçmiş hükümetler bu konulara hiç kafa yormadılar.
Kamuya endeksli bir sistemle diğer sektörleri ayırdılar.
Siyasete ve siyasi partilere ait devlet anlayışı, her noktada, rekabet eden, önleyen, düzenleyen, yardımcı olan değil, rakip olarak görülen bir noktaya taşındı.
Gelsin biri, gitsin diğeri.
Sonuçta her yapılan birbirinden farksız, peki bu ne kazandırdı?
Bugüne kadar hiçbir şey.
Bugün için;
Türkiye ve KKTC hükümetlerinin üzerinde durduğu iki konu var.
KKTC’de eğitim ve turizm odaklı bir ekonomik yapı ve bunlarla sağlanacak bir büyüme.
Bu ne kadar verimli, ya da yeterli mi.
Canlanma için yeni bir heyecan gerek.
Bu sadece Kıbrıs sorunu ile ilgili değil.
Bunu yaratacak iç dinamiklerde fazlası ile var.
Önemli olan bunların gerçek niyetle, siyasi kaygı taşınmadan bir araya getirilmesi.
Ama en başta elbette irade ve niyet gerek.