Tarihin derinliklerinden Meduse

Bir hafta aradan sonra sizlerle birlikte olmak benim için büyük bir mutluluktur

Bir hafta aradan sonra sizlerle birlikte olmak benim için büyük bir mutluluktur…Yepyeni bir proje için bir hafta boyu İstanbul’un en güzel sokaklarını tarihi yerlerini karış karış gezdim ve üzerinde durduğum Batık Kent…Muhteşem görüntüsü insanı büyülüyor. İstanbul’un görkemli tarihsel yapılarından biride Ayasofya’nın güney batısında bulunan Bazilika sarnıcıdır. Bizans İmparatoru Justinyan(1527-1565)tarafından 542 yılında yaptırılan bu büyük yer altı sarnıcı suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar nedeniyle halk arasında Yerebatan Sarayı olarak isimlendirmiştir. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir bazilika bulunduğundan, Bazilika Sarnıcı olarak da anılır. Sarnıç uzunluğu 140m.genişliği 70m. dikdörtgen biçimde bir alanı kapsayan dev bir yapıdır, 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içeresinde 9m yüksekliğinde 336sütün bulunmaktadır. Birbirine 480 metre aralıklarla dikilen bu sütünlar. Her biri 28 sütün içiren 12 sıra meydana getirirler. Sarnıçın tavan ağırlığı kemerler vasıtasıyla sütunlarla aktarılmıştır.Çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş. Sütunların büyük bir kısmı tek parçadan ,bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır… Bu sütunların başlıkları yer yer farklı özellikler taşır.. Bunlardan 98 adedi korint üslubunu yansıtırken bir bölümüde dor üslubunu yansıtmaktadır. Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80m.kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçirmez hale getirilmiştir. Toplam 9800m2 alanı kaplayan bu sarnıç yaklaşık 100000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. Sarnıçtaki sütunların,köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük çoğunluğu silindir biçimdedir. Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa başı ,Roma dönemi heykel sanatının şaheserlerindedir. Sarnıcı ziyaret eden insanların en çok ilgisini çeken Medusa başlarının hangi yapılardan alınıp buraya getirildiği bilinmemektedir.

Araştırmacılar genellikle sarnıcın inşası sırasında salt sütun kaidesi olarak kullanılması amacıyla getirildiklerini düşünmektedirler. Yinede bu görüş, Medusa başları çevresinde efsanelerin oluşmasına engel olmamıştır. Bir efsaneye göre Medusa Yunan Mitolojisinde yer altı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgona’dan biridir. Bu üç kız kardeşten yılan başlı Medusa kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. Bir görüşe göre o dönemde büyük yapıları ve özel yerleri korumak için Gorgona resim ve heykelleri kullanılırdı ve sarnıca Medusa başının konulmasıda bu yüzdendir.Başka bir rivayete göre de Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücüdu ile övünen bir kızdı. Medusa, Zeus’un oğlu Perseus’u seviyordu. Bu arada Athena da Perseus’u sevmekte ve Medusa’yı kıskanmaktaydı. Bu yüzden Athena ,Medusa’nın saçlarını yılana çevirdi. Artık Medusa’nın baktığı her şey taşa dönüşüyordu. Daha sonra Perseus Medusa’nın başını ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok düşmanını yenmiştir.Buna dayanarak Medusa başı Bizansta kılıç kabzalarına işlenmiş ve sütun kaidererine bakanların taş kesilmemesi için ters olarak yerleştirilmiştir.Bir rivayete göre de Medusa aynaya bakıp kendisini taşa çevirmiştir. Bu yüzden buradaki heykeli yapan heykeltıraş ışığın yansıma açılarına göre Medusa’yı üç ayrı konumda yapmıştır. Yere batan sarnıcı günümüze kadar çeşitli onarımlardan geçmiştir.Osmanlı İmparatorluğu döneminde iki defa restore edilen sarnıcın ilk onarımı xvııı.yy’da III. Ahmed zamanında (M1723) mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır.XIX.yy’da ikinci büyük onarım Sultan II.Abdulhamit (1876-1909) zamanına isabet eder. Sarnıcın ortasına doğru Kuzeydoğu duvarı önünde yer alan 8 sütün ,1955-1940 yıllarında yapılan bir inşaat sırasında kırılma tehlikesine maruz kaldıklarından bunların her biri kalın bir beton tabaka içine alınarak dondurulmuş ve bu yüzden eski özelliklerini kaybetmişlerdir.

Bizans devrinde bu çevrede geniş bir sahayı kaplayan ve imparatorların ikamet ettiği büyük sarayın ve bölgedeki diğer sakinlerin su ihtiyacını karşılayan yere batan sarnıcı, İstanbul’un Osmanlılar tarafından 1453 yılında Fethinden sonra ,bir müddet daha kullanılmış ve padişahların oturduğu Topkapı Sarayı’nın bahçelerine buradan su verilmiştir. Durgun su yerine çeşme suyunu yani akan suyu tercih eden Osmanlıların şehirde içinde su tesislerini kurduktan sonra kullanmadıklar,anlaşılan sarnıç XVI.yüzyılın ortalarına gelinceye kadar batılılar tarafından fark edilmemiş. Nihayet 1544-1550 yıllarında Bizans kalıntılarını araştırmak üzere İstanbul’a gelen Hollanda’lı gezgin P. Gyllius tarafından yeniden keşfedilerek batı alemine tanıtılmıştır. P.Gyllius araştırmalarından birinde Ayasofya civarında dolaşırken buradaki evlerin zemin katlarına bulunan kuyu benzeri yuvarlak büyük deliklerden ev halkının aşağıya sarkıttıkları kovalarla su çektiklerini hatta balık tuttuklarını duymuştur. Eline bir meşale alan P.Gyllius büyük bir yer altı sarnıcın üzerinde bulunan bir evin avlusundan yerin altına inen taş basamaklarla, sarnıcın içerisine girmiştir. P. Gyllius çok zor şartlar altında sarnıcı sandalla dolaşarak ölçülerini alıp sütunlarını tespit etmiştir. Gördüklerini ve edindiği bilgileri seyhatnamesinde kaleme alan Gylius bir çok seyyahı etkilemiştir.

Yüzyıllar boyu İstanbul’a gelen gezginler bu muhteşem eseri görmeden gitmek istememişlerdir. Yerebatan Sarnıcı Cumhuriyet Dönemi’nde İstanbul Belediyesi tarafından birçok kez onarılmıştır. En son 1985 – 87 yılları arasında yapılan büyük temizlik ve onarım neticesinde 50.000 ton çamur çıkarılarak yürüme platformlarıyapılmış ve yabancı turistlerin hizmetine açılmıştır sarnıç. Tıpkı geçmişte olduğu gibi balıklarla birlikte yaşam serüvenine devam etmektedir. Sarnıcı turistlerin hizmetine açılmıştır. Sarnıç Tıpkı geçmişte olduğu gibi balıklarla birlikte yaşam serüvenine devam etmektedir. Suların içinde süzülen balıkların ve kulakları okşayan bir müziğin eşliğinde Medusa… Başını görmek için sütunların arasında gözden kaybolmaktadır. …

Büyüleyici Batıkkent insanı alır bir yerlere götürür orada yasak olmasına rağmen arşivlere düşen anılar bir daha ve bir daha büyüler insanı… Suya atılan dilek paraları bir başka haz verir, rahatlatır insanı… İstanbul’da ne yana baksan tarihi Boğaz’ı coğrafyası şiir gibi…Sizi Seviyorum…

Bu haber 5488 defa okunmuştur
  • HINCAL DUZKAR  MAGOSA - 21.12.2013 YUREGINIZE SAGLIK

:

:

:

: