Bundan yirmi sene önceydi…
Bir iş için Eskişehir’e gitmiştim. İşlerimi halledip dönmek üzereyken, öğle vaktinin gelmiş olduğunu fark ettim. Reşadiye Camii’ne yakın bir yerdeydim, doğruca oraya yöneldim. Abdestimi alıp camiye girdiğimde öğle ezanı da bitmişti. Hemen namaza durduk. Namazın ardından dışarı çıktığımızda bir cenaze olduğunu gördüm. Cemaatle birlikte namazını kıldım. Her yerde olduğu gibi bir manzara,gelip namaza katılanlar,uzaktan bakanlar ağlayanlar,bir de konuşanlar….-İyi oldu yahu kurtuldu,çok zor durumdaydı.-Geçenlerde görmüştüm,çok zayıflamıştı…İyi birisiydi ya..kimsenin işine karışmaz zararsız biriydi…- --Hey gidi hey…o kadar zenginliğin ardında tek başına ölüm… yalan dünya işte.-Biz ne olacağız bakalım-Çocukları da hiç uğramazmış.-Yalan dünya be kim kaldı ki. Allah taksiratını affeylesin. Geride kalanların dilinde buna benzer konuşmalar dolaşırken o, usulca bindiği arabasıyla sessizlik şehrine doğru yola çıktı. Ben,manzaradan etkilenmiştim haliyle. Biraz kendime gelmek için çay ocağına doğru yürüdüm, bir bardak çay istedim. Gelen çayı karıştırırken bir anda mısralar dökülmeye başladı dudaklarımdan…
Misafirlik bitti yalan dünyada
Belki uyanıktın belki rüyada
Ya muhlisti halin ya da riyada
Dostlar bildiğince anarlar seni
Belki zengin idin malların vardı
Belki acınacak hallerin vardı
Şimdi senin değil tabutun ardı
Bir bezle toprağa sunarlar seni
Bırakıp gelirler yalnız başına
Adını yazarlar hece taşına
Amellerin çıkar gelir karşına
Melekler Rabbi’ne sunarlar seni
Unutulur gider üç günlük acı
Sevenlerin varsa olur duacı
Kimisi davalı kimi davacı
Bir överler bir de kınarlar seni
…
Çocuklar Nasreddin Hocaya sormuşlar,hocam tabutun sağında mı gitmek daha iyidir solunda mı yoksa arkasında mı.? Hoca cevaplamış. “Oğlum içinde gitmeyin de…”
Bu hikayede geçen manzara er ya da geç hepimizin başına gelecek.Nasreddin hocanın dediği iş olacak ve bir gün hepimiz sıramız geldiğinde tabutun içinde gideceğiz.Allah’ın emri bundan kaçış olmaz. Önemli olan geride güzellikler bırakıp önümüzden de güzellikler gönderebilmketir.Kur’an-Kerim’de,”Kişi önden ne gönderdiğini ve geride ne bıraktığını bilir.” Başka bir ayette de şöyle buyuruluyor:“ Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” O güngeldiğinde hep geriye dönüp bakarız. Ancak bu bakışın bize bir faydası olmaz. Şimdi fırsat elimizde, sağlığımız sıhhatimiz yerinde. Sevdiklerimize, ailemize, büyüklerimize iyilik yapmaya, kendimizle ilgili güzel davranışlar edinmeye imkanımız var. Hatalarımızı telafi edebilmek için fırsat kaçmış değil. Halen hayattaysak çok şeye imkanımız var demektir.Yeni bir yıla girdik.Bu yeni yılın bizim hayatımızda ayrı bir anlamı olsun.On iki ay sonra dönüp geriye baktığımızda ah keşke şunları yapmasaydım,şunları eksik bırakmasaydım gibi hayıflanmalara meydan kalmasın.Dün dünde kaldı.Rabbimiz,dünkü hatalarımızı telafi etmemiz,eksik bıraktığımız güzellikleri tamamlamamız ve güzellikleri artırmamız için bize bu günü hediye etti. Bu günümüzün kıymetini bilelim. Elimize verilmiş tertemiz bir sayfayı güzelliklerle dolduralım. Esas mekan, ahirettir Peygamber Efendimizin “Gerçek hayat ahiret hayatıdır.”Hadisini aklımızdan çıkarmayalım. Yarın Rabbimizin huzuruna vardığımızda yüzümüz ak olsun. O gün geldiğinde dostlarımızın omuzunda son yolculuğa çıkarken geride bir tane bile kırılmış gönül bırakmayalım. Öyle bir yaşantımız olsun ki; bizi sevmeyenler bile arkamızdan söyleyecek olumsuz bir kelime bulamasınlar. Hani müşrikler, Peygamber Efendimizin getirmiş olduğu dini kabul etmedikleri halde O’nun doğruluğuna, dürüstlüğüne, güvenilirliğine kısaca hiçbir özelliğine olumsuz bir bakış gösterememişlerdir. Ebu Cehil demiş ki: “Ya Muhammed, ben senin yalan söylemediğini biliyorum, muhakkak doğru söylüyorsun ama ben kabul etmiyorum.”
Biz de hayatımızı güzelliklerle dolduralım. Bir anımızı bile boş geçirmeyelim. Yokluğumuzda hep hayırlarla ansınlar. İşin bir de şu yönü var ki yaptığımız hiçbir şeyi insanlar beğensin diye yapmayız zaten bu tutum İslam akidesiyle bağdaşmaz. Biz yaptığımız tüm işi Rabbimiz öyle istedi diye yaparız. Rabbimiz beğendiğini kullarına beğendirir. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Allah bir kulunu sevdiği zaman Cebrail’e der ki -ben falan kişiyi seviyorum onu sen de sev. Cebrail onu sever ve diğer meleklere de onu sevmelerini söyler. Böylece gökte ve yerde bulunanlar arasında o kişiye karşı muhabbet oluşur.”
Demek oluyor ki gaye Hak’kın sevdiği biri olmak. Hak sevdiğini halka sevdirir. “Ben gidince ne olacak diye merak ediyorsan senden önce gidenlerin bıraktıklarına bir bak” diye bir söz okumuştum. Bu manada tefekküre vesile olması dileğiyle kaleme aldığım geriye kalan adlı şiirle bitirelim. Rabbim, hayatımıza güzelliklerin hakim olduğu huzur saadet dolu günler nasip etsin.
GERİYE KALAN
Bir gün emaneti teslim edince
Ne yüzüm bilini, ne sesim kalır.
Davet ulaşıp ta dosta gidince
Geride bir metruk adresim kalır
Nihayete erer bütün telaşım,
Türlü korkularım, dertle savaşım,
Mahşer uykusuna varırken başım,
Burada hayalim hevesim kalır.
Hakikate yol var her bahanede,
Kim sevine o gün, kim figan ede,
Bir ömür sürdüğüm fakirhanede
Duvarlara sinmiş nefesim kalır
Can ırmağım varıp göle dökülür,
Dönülmeze doğru göçüm çekilir,
Yılların ardından açıp bakılır,
Albümlerde yırtık bir resim kalır.
Gergefteki en son ilmek dokunur,
Beden, dost elinden suyun dökünür,
Bakınca Kul Hakkı diye okunur,
Hece taşlarında bir isim kalır