British Sovereign Base Areas- İngiliz Egemen Üsler Bölgeleri, nedir, kimin tamamıyle kontrolündedir, hangi anlaşmalar sonucu bir statüye kavuşmuştur bilenler bilir. Ama, bilmeyenler çok.
1960 Uluslararası Kıbrıs Anlaşmaları sonucu İngilizler , Ağustos 1960 da bayrağını indirmiş ve adanın idaresini iki topluma devretmişti.
Kendisine, anlaşmalarla tahsis edilen, verilen İngiliz Üs bölgelerine çekilmiş ve onların idaresini eline almıştı. Ağrotur, Dikelya, Trodos ve başka ufak diğer yerlerdeki, bu üslerine kimse giremezdi. Ve halen izinle girilir. Oralarda istihdam edilmiş birkaç yüz Kıbrıslı var.
Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri ile İngilizler bir anlaşma yaptı. Bizlerin haberi yok. Haberleri Rumlardan alırız. Her zaman olduğu gibi bizimkiler ya uyudu ya da uyutuldu. Anlaşmanın ayrıntılarını hala bilmiyoruz, bizim yetkililer de halkımıza açıklamıyor. Türkiyeden de, bir garantör olarak, ses çıkmadı.
Şimdi, İngilizler, yüzlerce kilometrelik araziyi imara açıyor ve Kıbrıslıların girebileceğini, ekonomik kalkınma maksatlı olarakmış, yatırım ve geliştirme yapabileceklerini ilan ediyor. Hatırlanacağı üzere, daha önceleri, bu bölgelere girmek isteyen Rum tarımcılara bile izin verilmezdi ve çok kavgalar, tartışmalar yaşanmıştı. Şu anda, ortada önemli bir gelişme var.
Ammaaa,
Bu konuya değinen tek bir Özersay oldu. Hiçbir bakanımızdan, milletvekilimizden, ne de Cumhurbaşkanımızdan halka bilgi veren, halkı uyandıran çıkmadı.
Uyumaya , uyutulmaya bu halk daha ne kadar tahammül edecek ?
Maraş konusunu da yeniden gündeme getiren bir tek TDP Başkanı oldu.
Kıbrıs’ın bütünü, hem Rum hem de Türk tarafı ekonomik çöküntü ile karşı karşıya iken,
Neden Maraş ve İngiliz’in serbest bırakıp açtığı bölgeler bu ülkenin halklarının yararlanabilecekleri bir duruma getirilmiyor ?
Egemenliği ve yönetimi yine de İngiliz’in elinde kalacak olan açılan yerlerdeki Türk malları ne olacak ? Gidip oralara inşaat yapacak olanlar, yapmayı düşünenler ne yapmalı? Kimileri de satabilecekmiş. Nedir anlaşmada yeralan hususlar tam olarak bilmemekle beraber, kıbrıs Türk halkına ne yapacağını söyleyen, yön veren, yol gösteren, akıl veren birileri yok mu ? Bravo Özersaya. Dikkat çekiyor, halkı uyandırmaya çalışıyor. Takdir etmemek elde değil.
Maraş konusu kaç kez ele alındı. Bu hayalet şehir dedikleri turistik bölge 40 yıldır kapalı tutuluyor. Ne Rum’a iade edildi, ne Türk’e açıldı. Kimseye yaredilmedi. Bir kısmı askeri Türk aileler tarafından kullanılıyor, hepsi o kadar.
Kaç kez, verilsin, açılsın, hem Rum, yabancı yatırımcı, turizimci, otelci, hem kıbrıs Türkleri de yararlansın hem de karşılığında, Gazimağusa’nın uluslararası limanı açılsın konuları gündeme getirildi. Sonuç alınmadı. Birleşmiş Milletler denetiminde ve kontrolünde açılsın denildi, BM’de kararlar alındı, öneriler yapıldı. Hepsi de itildi, bir kenara atıldı. Neymiş efendim, ileride toprak tavizi söz konusu olduğunda Türk tarafının elinde bir koz olarak kalsınmış Maraş.
Bu Maraş konusunun açılması için bir ara Amerika parayı dökmeyi de üstlenmiş. Tamirat, restorasyon ve kullanıma açılışı, her iki halkın da yararlanması için teklifler yapılmış. Sonuç yok. Sıfır sıfır ,elde hiç.
Yazık günah olmuyor mu? 30-40 yıl daha kapalı mı kalacak bu ekonomik, turistik potansiyel ?
Maraş’ın açılmasına nasıl bakıyor diye, Maraş’ın eski Belediye Başkanı Alexis Galanos da bir mülakatımda sormuştum.
Çekinerek, “off the record”, Maraş’ın açılması için her ne gerekirse Rum Yönetimi’nin ve halkının , yabancı yatırımcıların da ellerinden geleni yapmaları gereğine işaret etmişti. “Maraş’a dönüşü sağlayan Belediye Başkanı olmak en büyük arzumdur”demiş ve eklemişti, “ne yazıktır ki , Limasol, Larnaka, ve Baf’ta büyük turistik yatırımlar yapanlar da Maraş’ın açılmasına sıcak bakmıyorlar. Çünkü Maraş’ın açılması demek onların maddi kayıplara uğraması olacağından korkuyorlar. Maraş, Kıbrıs’ın ilk turistik, en lüks ve büyük kentidir, idi, yeniden olmasını , biz eski Maraşlılardır candan isteyen...” şeklinde konuşmuştu. Off the record- ama şimdi bu sözlerini açıklamak gereğini duydum. Halbuki ben de çok iyi biliyorum, off the record dediğinde bunun ikimiz arasında kalmasını istediği anlamındaydı.
Şu anda, ne Downer’ın gideceği, ne bizim hala uyuşturucu ve fuhuşla uğraşmamız, ne de zehirli gıdalarla mücadelemiz Maraş’ın ve İngiliz egemen üsler bölgelerinin geleceği kadar önemli değildir. Çünkü, bu iki konu da Kıbrıs Türkleri için hayati meselelerdir. Uyumaya devam edilecekse, varsın hem gıdalardan zehirlenelim, hem de Maraş ve İngiliz üsler topraklarının acı gerçekleri ile zehirlenelim.