Kaybolan hasletlerimiz

Günümüz insanında, git gide artan bir yalnızlaşma gözlemlenmektedir.

Günümüz insanında, git gide artan bir yalnızlaşma gözlemlenmektedir.Gelişen teknoloji ile birlikte hayat kolaylaşmakla beraber insanlarda paylaşma duygusu azalmakta,herkes kendi dünyasında kendiyle baş başa kalmayı tercih etmektedir.Bu yalnızlaşma zamanla bizi çevreden koparmakta adeta kendi dünyamıza hapsetmekte,bunun sonucunda da ileri ki zamanlarda bunalımlar baş göstermektedir.

İnsan, yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. Hayatı paylaşarak yaşamak suretiyle mutlu olur.Maalesef bu gün geldiğimiz noktada sevgi, kardeşlik, diğergâmlık, merhamet şefkat gibi güzel duyguları ertelediğimiz; bencilliği öne aldığımız için mutlu olamıyor, yalnızlaşıyoruz.Oysa paylaşmayı öne alsak ta çevremizle hep iletişim halinde olsak daha mutlu oluruz.
Bir de şu varki bu yalnızlaşmadan hep şikayet ediyoruz ama ilk adımı hep başkasında bekliyoruz. Gördüğümüz eksikliği gidermeye kendimizden başlasak,özlediğimiz hasletleri önce kendi içimizde arasak sanırım sonuca daha kolay varacağız.Kaybettiğimiz bir şeyi kaybettiğimiz yerde ararsak onu bulmamız mümkün olacaktır.Aksi halde sadece aramış olacağız.

Adamın birisi gece vakti sokak lambasının altında öte beri gidip gelmekte, belli ki bir şey aramaktadır. Yanına yaklaşıp ne yaptığını soran arkadaşına –“kapının arkasında iğnemi düşürdüm onu arıyorum-“diye cevap verince arkadaşı demiş ki “-iyi de iğneyi sen burada düşürmemişsin ki neden burada arıyorsun?”- adamın cevabı düşündürücüdür.-“tamam ama orası karanlık!”…
Bizim halimiz de biraz bu adamın haline benziyor. Kaybettiğimiz mutluluğu başka adreste arıyoruz.Güzel davranışlar görmek istiyoruz ama hep başkasından bekliyoruz.Halbuki bu güzellikleri önce kendi içimizde hayata geçirmemiz lazımdır.
Az önce bir cümle içerisinde bahsettiğim bazı hasletleri biraz açarak devam edelim.
Sevgi: Bizi yaratan,hayat veren, ihtiyacımız olan her şeyi eksiksiz olarak var eden, bizi ve çevremizi sayamayacağımız kadar çok nimetlerle donatan Rabbimizi,bize Rabbimizi tanıtan,dünyada ve ahirette mutlu olmamız için gerekli olan iman hakikatlerini anlatan,bize saadet kaynağı olan Kitabı öğreten,örnek yaşantısıyla da Cennet yolunda bize kılavuzluk eden peygamberimizi,kendimizi,annemizi,babamızı,kardeşlerimizi,çevremizi ve bütün insanları Allah ilin sevmek.Tıpkı Yunus Emre’nin “yaratılanı severim yaratandan ötürü” dediği gibi.Kalbimizin kapılarını sevgiyle tüm dünyaya açabilmek.Biri birimizi sevmekle alakalı olarak Peygamber Efendimizin mübarek sözlerinden bazılarını hatırlayalım; ”Siz İman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz.Birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olamazsınız. Allah kıyamet günü yedi sınıf insana özel olarak ikramlarda bulunacaktır.Bunlardan biri de birbirlerini Allah için seven,bu duygularla bir araya gelen ve öylece ayrılan kimselerdir.Uzak bir köyde bulunan arkadaşını ziyarete giden bir adama yolda tanımadığı bir kişi arkadaş oldu.Giderken nereye gittiğini sordu.O adam dediki” şu ilerdeki köyde bir arkadaşım var onu görmeye gidiyorum.”-Ona borcun mu var onu ödemeye mi gidiyorsun?”Hayır, ne borcum var ne de alacağım ben o kardeşimi Allah için seviyorum ve görmeye gidiyorum.”Bu cevap üzerine o tanımadığı kişi dediki: “Sana müjdeler olsun sen o kardeşini böyle sevdiğin için Allah’ta seni seviyor ben sana bunu bildirmek için gelmiştim..!”
Bir diğer güzel haslet, Kardeşlik. Rabbimiz Kitabında” inananlar kardeştir.”Dili, rengi,bölgesi, ırkı ne olursa olsun inananlar kardeştir .Peygamber Efendimiz buyuruyorki:”Kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemeyen gerçekten iman etmiş olamaz”.

Bir başka güzel haslet, cömertliğin, ikramın zirve noktası olan,kendisi ihtiyaç halinde olsa bile kardeşini kendisine tercih etmek anlamına gelen diğergâmlıktır.Bunun çok duygusal örnekleri vardır.İnşallah bu yazının sonunda Yermüksavaşında yaşanan destansı bir diğergâmlık hikayesini şiir olarak okuyacağız.Bundan önce yine bir sevgi kardeşlik ve diğergâmlıkhikayesini hatırlayalım.Fatih Sultan Mehmet Han zamanında yaşandığı rivayet edilen bir olay şöyle anlatılır.Padişah birtebdil-i kıyafet çarşıya çıkar,erken bir vakittir. Elinde uzunca bir ihtiyaç listesi ile ilk dükkana varır, derki” bana şu listedeki malları hazırlayıver.” Dükkancı,listedeki bir kalem malı hazırlar, listeyi geri uzatır.”Allah bereket versin ben siftah ettim. Diğerlerini komşumdan al o henüz siftah etmedi…Bu şekilde listeyi bitirene kadar bütün dükkanları gezmek zorunda kalır.Halkın arasındaki bu sevgi ve kardeşlik duygularının müşahhas olarak yaşadığını görmekten dolayı Allah’a şükreder.

Şefkat ve merhamet konusunda yine Efendimizin mübarek sözü yolumuzu aydınlatıyor.”Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Sen yeryüzünde bulunanlara merhamet et ki gökte bulunanlar da sana merhamet etsin.Küçüklerimize sevgi büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”

Kısaca toparlamaya çalışırsak şunu diyebiliriz ki mutluluğun anahtarı paylaşmaktır. “Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır üzüntüler paylaşıldıkça azalır” denilmiştir. Maddi olarak ta elimizde olanı olmayanlarla paylaşmak dinimizin tavsiye ettiği güzel davranışlardan biridir. Hattâbir mümin dini bakımdan sorumlu olacak zenginliğe ulaştığında belirtilen ölçüde maddi varlığını fakir mümin kardeşine vermesi bir görev olarak kendisine yüklenir.Bunun mükafatını ise Rabbimiz şöyle bildiriyor:”Allah yolunda mal harcayanın durumu, toprağa ekilen bir tohuma benzer ki o tohum yedi başak verir ve her başakta da yüz tane vardır.”Bu demek oluyor ki biz Allah için bir harcarken Allah bunun karşılığını bize yedi yüz olarak veriyor.
Son olarak Peygamber Efendimizin hadis-i şerifiyle bitirelim. “Müminler,birbirilerini sevmede bir birlerine yardım etmede birbirlerine acımada bir bedenin azaları gibidirler.Nasıl ki bedenin azalarından birine bir rahatsızlık isabet ettiğinde bütün beden ızdırap duyarsa müminlerden birbirinin derdiyle öyle ızdırap duyarlar.”
Gönlümüzden sevgi şefkat merhamet eksik olmasın. Günümüz ve geleceğimiz güzelliklerle dolsun.
YERMÜK ’TE ÜÇ GÜL

Yermük meydanında yaralı canlar,
Toprağa sızıyor mübarek kanlar
O gaza vaktinde can pazarında
Faniden bakiye geçilen anlar

Huzeyfe kırbayı eline aldı
Bir ümit diyerek meydana daldı
Ağır yaralanmış kanlar içinde
Amcasının oğlu Haris’i buldu

Su içmeye hazır olduğu anda
İkrime’nin sesi geldi bu yanda
Dediki bu suyu ona götürün
Belli ki hararet fazladır onda

İkrime’ye vardı suyun kırbası
Duyuldu öteden Iyaş’ın sesi
Dedi yetiştirin bunu Iyaş’a
Daha vermemişse en son nefesi

Vardılar ki Iyaş dünyadan göçmüş
Döndüler İkrime peşinden uçmuş
Baktılar Haris de vuslat yolunda
Su diye şahadet şerbetin içmiş.

Yaralanıp susuzluktan yandılar
Son nefeste birbirine sundular
Muhabbet içinde uçup gittiler
Beka yamacına varıp kondular

Bin sene de geçmiş olsa aradan
Muhabbet nişanı çıkmaz şuradan
Dilerim ki insanlığın gönlüne
Böyle bir muhabbet versin Yaradan.

Bu haber 195 defa okunmuştur

:

:

:

: