Kırk yaşına geldiğim günlerde geriye dönüp bakarak, acı tatlı anılarla geçen yılların ardından kendimi muhakeme edip yarına dair umut ve endişelerimi bir araya getirdiğim ruh haliyle yazdığım bir şiirde şöyle demiştim:
Ömrün kırk yılını elden uçurdum
Bir kırk yılım daha var mı bilemem
Acı tatlı nice günler geçirdim
Zarar mı eyledim kâr mı bilemem
Dünyaya gelende mevsim kış idi
Anam kollarında beni taşıdı
Devrilen mevsimler sanki düş idi
Son durağım bir bahar mı bilemem
Yokluğu, hasreti yaşadım çektim
Kader kısmet deyip boynumu büktüm
Çalışıp kendimce bir şeyler ektim
Gonca mı dererim har mı bilemem
Şükür olsun sağım, salim başım var
Mutlu yuvam yavrularım eşim var
Şimdilik yiyecek ekmek- aşım var
Yarınım kolay mı zor mu bilemem
Ya Rabb, suçum affet, ele sezdirme
Hakkı’yı günahkar diye yazdırma
Kırk yaşından sonra n’olur azdırma
Sonum Firdevs midir Nar mı bilemem….
O gündür bu gündür her sabah uyandığımızda yeni umutlarla başlayan günler, akşam olduğunda yerini ya sevince ya da pişmanlığa bırakarak devam edip gidiyor. Aslında yaşadığımız her gün müstakil bir ömürdür. Her günün kârı da zararı da kendi içindedir. Yevmiye defterinde nasıl ki her günün hesabı kendi sayfasına yazılırsa günlerimiz de aynıdır. Ticaret hayatımızda bir gün öncesini zararla kapatmışsak, aynı sebepleri tekrarlayıp yeniden zarar etmemek için tedbir alırız. Eksiklerimizi gözden geçirir gelecek güne hazırlıklı başlarız. Kâr etmişsek kârımızı artıracak faaliyetlerimize özen gösteririz.
Bu dünyadaki günlerimiz de tıpkı yevmiye defterinin sayfaları gibi her sabah yeniden açılır, akşam kapanır. Akşam olup ta uykuya daldığımızda düne ait sayfayı kapatmış oluruz. Kim bilir belki de kapattığımız son sayfadır…Allah-ü teala Kur’an-ı Kerim’de “Allah ölüm anı gelenlerin ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. ”Uykuya dalınca bir daha uyanmama ihtimalimiz de vardır neticede uyku da bir çeşit ölüm gibidir. Niceleri vardır ki akşam yatıp bir daha da hiç uyanmamıştır.
Bir çoğumuz ölümü hatırlayınca bir ürperti duyar. Korkularımız vardır. Ahiret gününe, hesaba, mizana Cennet’e Cehennem’e inanan insanın bu korkuları duyması normaldir. Geride eksik bıraktığımız ibadetlerimiz, yanlış yaptığımız işlerimiz, günlük hayatta birbirimize karşı yerine getirmemiz gereken sorumluluklardaki ihmalimiz kısaca kendimizi muhakeme ettiğimizde beğenmediğimiz hareketlerimiz karşımıza çıkar ve bunları yapmamalıydım diyerek üzülür pişman oluruz. Nasıl ki ticaret hayatında bir önceki gün yaptığımız hatayı bir sonraki gün telafi edip zarardan kurtulmayı planlarsak, ahirete hazırlık anlamında da her sabah uyanmış olmamız bize bir lütuftur. Geçmiş günlerdeki hatalarımızın telafisi için sunulmuş bir imkandır. Geçmişte ne yaşamış olursak olalım, diğer bir ifadeyle günahımız ne kadar büyük olursa olsun, mademki halen hayattayız, henüz ölmemişiz, bunlardan kurtulma imkanımız vardır. Kendi günahını büyük görüp te umutsuzluğa düşenlerle ilgili olarak Kur’an-ı Kerimde “Deki ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayan çok merhamet edendir. ”buyruluyor. Peygamber Efendimiz de buyuruyor ki günahtan tövbe den onu işlememiş gibidir. Günahlarınız denizlerin köpüğü kadar dahi olsa yeter ki tövbe edin Allah affeder”. Demek ki geçmişe ait beğenmediğimiz her türlü yanlış hareketimizi, hatamızı günahımızı telafi etmemiz mümkündür. Her sabah sağlıklı bir şekilde yeni bir güne uyanmak paha biçilemez bir fırsattır. Değerlendirebilirsek yepyeni bir hayata başlamak her gün mümkündür. Kendimizi değiştirmek ,eksiklerimizi gidermek için halen imkan vardır. Birbirimizle olan münasebetlerde hayat devam ettiği sürece hataların telafisi mümkündür yeter ki biz isteyelim. Yeni başlangıçların umuduyla uyandığım bir sabah yazdığım bir şiirle bitirelim. Hatta hep güzelliklerle karşılaşmanızı, dünya da ve ahirette mutluluğa ulaşmanızı Yüce Rabbimden dilerim.
GELENE SELAM
Güneş doğdu yeni bir gün başlıyor,
Giden gitti şimdi gelene selam.
Acı tatlı hayat böyle işliyor,
Neşeyi kederi bölene selam.
Çalışıp bir lokma helal uğruna
Oğul arı gibi has bal uğruna
Şanlı vatan nazlı hilal uğruna
Bir kınalı kurban olana selam
Ayrılığı düşürmeden araya
Tamahkar olmadan köşke saraya
Senelerdir sızılayan yaraya
Ehilce bir merhem bulana selam
Ecdadına pür ihtiram eyleyen
Tebessümle günü bayram eyleyen
Muhtaçken muhtaca ikram eyleyen
Yetimin göz yaşın silene selam
Taşı gömüp sopaları saklayan
Dal kırmadan goncaları koklayan
Yüreğini kem fikirden paklayan
Huzuru sevgiden bilene selam
Garip Hakkı böyle eder niyazı
Goncayı vurmasın kışın ayazı
Biz ölünce üstümüze namazı
Helallik vererek kılana selam