Bir hatıra bir şiir

İki bin üç yılı hac mevsimiydi.Görevli olarak Konya sekizinci kafile ile yola çıktık.Yıllardır özlemini duyduğum,kavuşmak üzerine hayaller kurduğum;Kur’an- Kerim’de “Şehirlerin anası” diye adlandırılan,”Emin belde” olarak taltif edilen,Peygamber efendimizin doğduğu,büyüdüğü,Kur’an-ı Kerim’in ilk indiği tebliğin en zor günlerinin yaşandığı,ömrünün elli üç yılını geçirdiği şehre,”Yeryüzünde Allah’a ibadet için yapılan ilk mabet”Kabe’yi tavaf etmeye,dünyada mahşerin bir nevi provası olan Arafat vakfesini yapmaya, Rabbimizin davetlisi olarak hacca gidiyoruz.

İki bin üç yılı hac mevsimiydi.Görevli olarak Konya sekizinci kafile ile yola çıktık.Yıllardır özlemini duyduğum,kavuşmak üzerine hayaller kurduğum;Kur’an- Kerim’de “Şehirlerin anası” diye adlandırılan,”Emin belde” olarak taltif edilen,Peygamber efendimizin doğduğu,büyüdüğü,Kur’an-ı Kerim’in ilk indiği tebliğin en zor günlerinin yaşandığı,ömrünün elli üç yılını geçirdiği şehre,”Yeryüzünde Allah’a ibadet için yapılan ilk mabet”Kabe’yi tavaf etmeye,dünyada mahşerin bir nevi provası olan Arafat vakfesini yapmaya, Rabbimizin davetlisi olarak hacca gidiyoruz.Yüreklerde aynı kıpırtı, gözlerde aynı ışık, seslerde aynı titrek hava.Geçilen her durakta gözlerden akmaya hazır mutluluk göz yaşlarıyla yollardayız.
Gece yarısı indiğimiz Cidde havalimanından otobüslerle Mekke’ye doğru hareket ettik.Telbiye getirerek, ilahiler söyleyerek yapacağımız ziyaretle ilgili bilgiler vererek adım adım yaklaşıyoruz.Yaklaştıkça heyecanımız artıyor.Gün boyu yolculuk yapmış olmamıza rağmen yorgunluk aklımıza bile gelmiyor.Yıllardır her namazda yönümüzü döndüğümüz Kabe’yi yakından görmenin Ona dokunmanın heyecan ve iştiyakı her türlü yorgunluğun önüne geçiyor.Geç saatlerde varıp otelimize yerleştikten sonra.Hiç beklemeden,hacı adaylarımızı götürüp getireceğimiz yolları keşfetmek,planlama yapmak maksadıyla görevli arkadaşlarla beraber Kâbe’ye gitmeye karar verdik.Sokağa indik.Sabah vakti yakın ama her taraf cıvıl cıvıl hareketli.Bütün insanlar aynı yöne doğru gidiyorlar.Sabah namazını Kabe’ye en yakın noktada kılabilmek için adeta yarış halindeler.Sokaklardan akın akın insan selinin bu akışı,ışığa koşan pervaneleri andırıyor.Bir an Peygamber Efendimizi düşünüyorum.Tek başına başladığı tebliğ hayatının ilk yılları…birer ikişer Müslüman olan insanlar,bunların karşılaştıkları muameleler;hakaretler,alay etmeler işkenceler,muhasara altında geçen yıllar,bütün olumsuzluklara rağmen birken iki,iki iken üç olan böyle böyle çoğalan Müslümanlar…davalarına olan bağlılıkları,dinlerini yaşayabilmek için öz yurtlarını terk edip gitmeleri,yokluklar işkenceler…Ve bu gün dünyanın her yerinden Kabe’yi tavafa gelmiş yüzbinler milyonlar…Bir kişiyle başlayıp bu gün bir buçuk milyarı aşan sayısıyla İslam alemi…Şu an Kabe’ye doğru yürüyen yüzbinlerden biri olmak!Şükrediyorum seviniyorum..
Keşfimizi ve planlamamızı yaptıktan sonra otele dönüp hacı adaylarımızın hazırlanmasını sağladıktan sonra telbiye getirerek ilk tavafımızı yapmak üzere Mescid-i Haram’a doğru gidiyoruz.Kabe’ye doğru akan insan seli içinde bir grup ta biz. Az sonra Mescid-i Haramın minareleri görünüyor sokak arasından…Adım adım yaklaşıyoruz, kısa bir yürüyüşle kendimizi kapının önünde buluyoruz.Yüreklerimiz kabarıyor..Bir kaç dakika sonra Kabe’yi göreceğiz.Ve zihnimizde Kabe’yi görünce yapacağımız duanın hazırlıkları var.Çünkü Kabe’yi Görür görmez yapılan duaların kabul edileceğini biliyoruz.Sanki bir rüyadayız, halen insanın inanası gelmiyor.Yıllardır çektiğim özlem sona eriyor, bir dakika sonra Kabe’yi göreceğim!...Ve işte bütün güzelliğiyle ve ihtişamıyla Kabe Karşımızda!.Gözlerimizde yaşlar dilimizde dualar,bir müddet öylece seyrediyoruz.Sabah ezanı okundu, namaz vakti.Dünyanın merkezinde ilk sabah namazımızı kılıyoruz.Peşinden tavafımızı sayımızı tamamlayıp ihramdan çıktık.
Birkaç gün sonra biraz da etrafı tanıdım.Namaz vaktini beklediğim bir anda Kabe’yi seyrederken Yine Peygamber efendimiz aklıma geldi ve O’na olan özlemle şu mısralar dökülüverdi dilimden.

NARA DÜŞTÜ

Bir seher vaktinde Kabe’ye vardım
Yıllarca gördüğüm düşleri yordum
Yanımdan geçerken dost seni sordum
Ya Muhammed dedi kuş nara düştü

Selam kapısında seni bekledim
Belki vardır diye Hatm’i yokladım
Senin hatıranla varıp kokladım
Elini sürdüğün taş nara düştü

Zemzem’le doldurdum kırık testimi
Kana kana içtim yudum üstümü
Dedim buralara ayak bastımı
Mermerin üstünde yaş nara düştü


Yürüyerek vardım doğduğun yere
Yollarına dönüp baktım kaç kere
Titreyen vücudum batarken tere
Yürek alev aldı baş nara düştü

Sevr mağarasını gördüm ağladım
Arafat’da biraz durdum ağladım
Nur dağına seni sordum ağladım
Çırpındı can kuşu döş nara düştü.

Bu haber 230 defa okunmuştur

:

:

:

: