Safa tepesi

Nisan ayı boyunca Kutlu doğum haftası dolayısıyla bir çok etkinlikler olmaktadır.

Nisan ayı boyunca Kutlu doğum haftası dolayısıyla bir çok etkinlikler olmaktadır.Bir nebze Katkı olsun düşüncesiyle,bir umre seyahati esnasında yazdığım şiirin hikayesini paylaşayım dedim.
Yıllardır hayalini kurduğum o mukaddes yolculuğun vakti gelmişti.
Artık ben de Mekke yolcusuydum!…Ne zaman bir Hac ya da umre kafilesi görsem peşlerinden gıptayla bakar,acaba benim sıram da gelecek mi, ben de onların aralarında olabilecek miyim diye iç geçirirdim.Nihayet o yolculuk sırası bizdeydi.İki bin on bir yılı Mart ayıydı.Yolculuk için bütün hazırlıklar tamamdı.Hareket etmemize dakikalar kala herkeste bir heyecan,gözler buğulu,yürekler kıpır kıpır.Bütün sevdiklerimiz arkadaşlarımız bizi uğurlamaya gelmişler.Şehir meydanı hınca hınç dolu.Ana baba günü derler ya öyle bir manzara…Herkes sevdiğini ,yakınını bulup son defa sarılmanın telaşında,son sözler,son istekler,dualar,selamlar…
Uğurlama ekibinden konuşma için müsaade aldım. O anki duygularımı dile getiren birkaç dörtlükle meydanı dolduran kalabalığa şöyle seslendim.
Mukaddes beldeler çağırır bizi,
Dostlar hakkınızı helal eyleyin
Allah’a emanet eyledim sizi
Dostlar hakkınızı helal eyleyin

Gidiyoruz Beytullah’ı görmeye
Hacer ülesvede yüzler sürmeye
Mana aleminden güller dermeye
Dostlar hakkınızı helal eyleyin

Yol bulup ta Medine’ye varalım
Selametle Ravza’sına girelim
O yüce Rasüle selam verelim
Dostlar hakkınızı helal eyleyin…
Artık hareket saati gelmişti.Dostlarımızın duaları eşliğinde, salat-ü selamlar ve tekbirlerle otobüslere bindik.Bir mübarek sefer olsa da gitsem /Kabe yollarında kumlara batsam.Diyen Yunus emre misali biz de yollara düştük.Dört yüz kişilik bir kafile Bilecik Şehir meydanından Yenişehir hava alanına doğru yola çıktı.İlahilerle kasidelerle bir coşku seli içinde bir saatlik yol,sanki beş dakikada bitti.Hava alanında,uçak saatine yakın ihrama girdik.Üzerimizdeki tüm elbiseleri çıkararak ihram dediğimiz,iki parça beyaz bezden ibaret olan beyaz örtülere büründük,niyetlerimizi yaptık.Lebbeyk Allahümmelebbeyk…diyerektelbiye getirmeye başladık.
Dünyalık giysilerden çıkıp ta kefen misali o beyaz örtülere bürününce birkaç mısra geldi dilime,
Dünya malını sırtımdan
Soydum işte gidiyorum
Neyim varsa hep geride
Koydum işte gidiyorum

Bir eyledim seni beni
Hakka adadım bu canı
İki parça ak kefeni
Giydim işte gidiyorum

Dünya silindi gözümde
Lebbeyk derim her sözümde
Hiçlik hissini özümde
Duydum işte gidiyorum…
Artık başka bir alemdeyiz.Bir an önce uçsak diye bakıyoruz.Nihayet vakit geldi,uçaktaki yerimizi aldık.Hazırlıklar tamam olduktan sonra uçağımız kalkış yaptı.Yüreklerde aynı heyecan, gözlerde o pırıltı görülmeye değerdi doğrusu.Tekbirler,tehliller,salat-ü selamlar.telbiyeler,ilahiler ve kasideler eşliğinde iki buçuk saatlik bir uçuştan sonra Cidde’ye indik.Oradan otobüslerle Mekke’ye hareket ettik.Bir saatlik yolu yine heyecan dolu dakikalarla olduğunca kısaltmışız ki bir anda kendimizi orada bulduk.Şimdimi görünecek,şu tepenin ardında mı derken bir baktık ki Mekke’ye giriyoruz.
Otellerimize yerleştikten sonra,fazla vakit kaybetmeden doğruca Kabe’ye gittik.Yıllarca her namazda yönümüzü döndüğümüz Beytullah’ı görecek olmanın heyecanı tarif edilecek gibi bir hal değil,ancak yaşamak lazım.Hep hayalimizde canlandırdığımız Kabe,şimdi karşımızda!..Acep rüyada mıyım diyesi geliyor insanın.Ama rüya değil.Şükürler olsun buradayız işte!İlk görüş,dualar,göz yaşları,heyecan ,bir duygu sağanağı…Rabbim herkese nasip etsin o anı yaşamayı.Bizim gibi beyazlara bürünmüş,renk renk boy boy,dünyanın her yerinden gelmiş kardeşlerimizle birlikte tavafa başladık.Tavaf,bambaşka bir manzara.Renkleri,dilleri,boyları memleketleri farklı farklı her biri dünyanın başka bir yerinden gelmiş bütün insanlar aynı gaye için Kabe’nin etrafında dönüyorlar.Işığa koşan pervaneler misali bir dönüş bu.Ya da evrendeki dönüşün bir numunesi.Ne dersek diyelim ancak yaşamakla idrak edebileceğimiz bir manzara.Tavafımızı sayımızı tamamlayarak tıraş olup ihramdan çıktık. Artık normal kıyafetlerle tavaf edip namaz kılıyoruz…
Mekke’ye vardığımızın üçüncü günüydü sanırım.Yine tavafa gitmiştim.Tavaftan sonra Safa tepesine doğru yürüdüm.
Safa tepesi: Kâbe’nin hemen karşısında yer alan Küçük bir tepecik.Hac ve umre esnasında tavaftan sonra yapılan say dediğimiz ibadetin başlangıç noktası.Safa ve Merve arasında yedi yürüyüşten ibaret olan bu amel, haccın ve umrenin vaciplerindendir.Yine Safa tepesi,Peygamber efendimizin,zaman zaman üzerine çıkarak insanlara konuşma yaptığı, onları İslama davet ettiği yerdir.Peygamber olarak görevlendirlip,açıktan tebliğe başlaması emredildiğinde.Bütün Kureyşlileri orada toplayıp,Safa tepesinin üzerine çıkarak” Ey kureyş topluluğu!Şimdisize şu tepenin ardında bir düşman grubu var size saldırmak için hazırlık yapıyorlar desem inanırmısınız?”dediğinde herkes demişti ki “evet inanırız çünkü sen bu güne kadar hiç yalan söylemedin”.”Öyle ise dinleyin Allah’dan başka ilah yoktur ve ben Allah’ın Rasülüyüm”.demişti de oraya toplanan kalabalık “bizi bunun için mi çağırdın”diyerek kızmış söylenerek dağılıp gitmişlerdi.İslamın ilk yıllarında buna benzer acı tatlı bir çok hatıranın yaşandığı yer Safa tepesi.Tam Safa tepesinin önüne geldiğimde,Beni bambaşka bir duygu kapladı.Hayal aleminde peygamber efendimizin dönemini görmeye çalışıyorum.Peygamberimizin hayatını daha önceleri defalarca okumuş olmanın verdiği aşinalıkla o günleri hayal ediyorum.Doğumu,çocukluğu,gençliği,tebliğ hayatı, çekilen çileler,gördükleri işkenceler ,zulümler bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor.Göz yaşları eşliğinde Şu mısralar dökülüyor dilimden.
SAFA TEPESİ

Söyle bana söyle Safa tepesi,
Bana Güller Sultanı’ndan haber ver.
Belki taşlarına sinmiştir sesi,
O’nun tatlı lisanından haber ver.

Yetimler yetimi halin bildinmi?
Ağlayınca göz yaşını sildinmi?
Amansız derdine derman oldunmu?
Baharından hazanından haber ver

Büyüyüp te kırk yaşına gelince
Nur dağında Hak emrini alınca
El emin diyenler hasım olunca
Zalimlerin bühtanından haber ver

Nereye oturdu, neler söyledi?
Davetini kimler kabul eyledi
Nesipsizler O’na burdaneyledi
Çilesinden hicranından haber ver

Bilal’i gördünmü terler dökerken,
Üzerine kızgın taşlar çökerken
Sıddık’ı gördünmü tevhid çekerken
Ashabının İmanından haber ver

Yiğit Hamza yeğenini sorarken,
Merhametle yarasını sararken
EbüCehl ’in kafasını kırarken
İrfanından ihsanından haber ver.

Mübarek ayağın gelip bastığı,
Taşlar olsun başımızın yastığı,
Gün gelip Mekke’den ayak kestiği,
Hüzün dolu zamanından haber ver

Ebu Bekir ile yola çıkarken,
Bir su olup Medine’ye akarken
Dönüp dönüpBeytullah’a bakarken
Şu dağların figanından haber ver…
Rabbim hepimize tekrar tekrar yaşamayı nasip eylesin.
Bu haber 217 defa okunmuştur

:

:

:

: