AB içinde çözüm mümkün

Gittikçe daha da net bir şekilde görülmekte ki Kıbrıs Rumları sadece kendi egemenliklerinin altına girecek Kıbrıs Türk azınlığıyla bir çözümü, Kıbrıs Türkleri de egemenlikte ve ada toprağında kendilerini Rumlarla eşit ortaklığa taşıyacak bir çözümü arzu etmektedirler.

Gittikçe daha da net bir şekilde görülmekte ki Kıbrıs Rumları sadece kendi egemenliklerinin altına girecek Kıbrıs Türk azınlığıyla bir çözümü, Kıbrıs Türkleri de egemenlikte ve ada toprağında kendilerini Rumlarla eşit ortaklığa taşıyacak bir çözümü arzu etmektedirler. Bu iki talebin uzlaşması mümkün değildir.
Elbette ki Kıbrıs Türkleri olası bir çözümde her istediklerini alamayacaklar, bazı acı ödünlerde bulunmak durumunda kalacaklardır. Kıbrıs Türkü bu acı ödünün ne olacağını pek bilmese de zihinsel olarak da buna hazırdır. Rumların talebine göre Güzelyurt Rum tarafına bırakılacak, hatta şu inşaatı yeni biten baraj da gidecek, Anadolu’dan gelecek su da Rum bölgesine akacak falan diye detaylara girer isek durum ne olur bilemem ama görünen o ki mevcut durumda Kıbrıs Türkü fena şekilde çözümü arzu etmekte, liderliğine güvenmekte. Beklenilen Kıbrıs Türkünün liderliğin varacağı anlaşmayı olası bir referandumda büyük ekseriyetle kabul edecek.
Tabii Kıbrıs Türk liderliği Rum liderliğin her istediğini kabul etmeyecek ve belki de son zamanlarda hem cumhurbaşkanlığı ve görüşmecinin hem de “muhalefetteki iktidarın” üzerinde hemfikir oldukları gibi Annan Planındaki kadar bile toprak vermeyecektir Türk tarafı. Gerçi böyle bir başarının olabilirliğine ben de inanmıyorum ama Rum pespayeliği sayesinde Kıbrıs Türkü şimdiye kadar ne ciddi vartaları ne kadar şanslı ve kazançlı atlattığını görüşme tarihine kısaca bir göz atmak yeterli.
Mesela, ne diyor son zamanlarda Anastasiades ve görüşmecisi? Efendim Türk tarafı her şeyi konuşacak, masaya haritayı falan da koyacakmış ancak o şekilde görüşmelere devam ederlermiş. Bu talebe cevap “Çocuk mu kandırıyorsun kardeşim?” olmalı ki öyle de olmuş. Ne diyor Kudret Özersay? “Haritayı masaya koyarız ama görüşmelerle ve referandum tarihiyle ilgili yol haritasını da siz ortaya koyun!”
Anlayacağınız kriz var hem de baba kriz…
Bu iş böyle olmayacak. Federasyon, konfederasyon falan filan. Kardeşim adamlar seni sen adamları istemiyorsun. İki taraf da evlenmem de evlenmem diyor, dünya istiyor diye güya federasyon konuşuyor. Yüz sene sonra da çözümsüz görüşülür o zaman. Halbuki Avrupa Birliği şemsiyesi altında iki Kıbrıs devleti bal gibi endirekt, yani dolaylı, konfederasyon kurar ise ne toprak, ne mal-mülk ne de başka sorun kalır. Yüzde kaç ise Türk devleti toprağı, oturup anlaşalım, alalım, verelim ve bu işi adada AB üyesi iki dost devlet olarak çözelim.
AB üyesi iki devlet çözümüyle ne rotasyon meselesi, be ağırlıklı oy ne de başka sıkıntı kalmaz. Mal-mülk konusu tanzim, takas ve tazminat ile global bir yaklaşımla çözülür, kişisel husumet ortamı da ortadan kalkar. Enerji vs. gibi doğal kaynaklar konusunda ortak şirket ile çözüm bulunabilir.
Kısacası, AB içinde iki devlet en azından Kıbrıs yüzünden Türkiye ile Yunanistan’ı savaşa sokmaz, AB içinde Türk karşıtlarının önü alınır, Türkçe AB lisanı olur… vesselam her şey iyi olur.

HAYKIRIŞ
“Haykırış” yakında piyasaya çıkacak bir kitabın ismi. Orhan Kilrecioğlu paşanın yeni kitabı. Şu anda baskıda, birkaç hafta içerisinde raflarda yerini alacak. Kilercioğlu paşanın Kıbrıs ile ilgili yeni çalışması.
2007’de yayınladığı “Unutulan Bedel” (Kıbrıs Türkü’nün acı ve cesaret dolu yılları) adlı kitap, Kıbrıs’la ilgili önemli aşamaları anlatmakta idi. Bu kitap ise BM raporlarına, özellikle yabancı yazarlara, belgelere dayanarak adada Rumlar tarafından Kıbrıs Türküne yönelik uygulamaya sokulan jenosit planlarını gözler önüne seriyor.
Bu hafta fırsat buldum, onun da gündemi uygun idi, Kilercioğlu paşa ile çok özlediğim bir fikir ziyafeti yaşadım. Kilercioğlu paşa hayatının çeşitli evrelerinde, Kıbrıs’ın önemli dönemlerinde, Kıbrıs Türk halkının hayat çizgisine etkisi olacak kararların alındığı dönemlerde çok önemli mevkilerde bulunmuş birisi. Umarım bir gün 20 Temmuz 1974 öncesinde Washington’a yapılan askeri ziyarette dönemin komutanlarıyla Amerikalılar arasında geçen değerlendirmeleri, Kıbrıs müdahalesinin arka planını yazar veya bizlere aktarır.
Buluştuğumuzda yeni kitabının baskı aşamasına geldiğini bilmiyordum. Her zamanki sevecenliği ve içtenliğiyle kitabının bazı bölümlerini benimle paylaştı Kilercioğlu, Ipethos (Volkan)-74 planının nasıl ele geçirildiğini, 1974 Türk müdahalesinin Kıbrıs Türkünü nasıl bir topyekun katliamdan kurtardığını bu jenosit planının uygulanmasından örneklerle izah etti.
Ipethos (Volkan)-74 planı da aynı Akritas planı gibi kısa sürede hedefe ulaşılacağı, Türkiye müdahale edemeden Kıbrıs Türkünün yok edilebileceği varsayımı üzerine kurulmuş. Halbuki 1973’de biz anlaşmaya varmamış mıydık? Tek taraflı Türk müdahalesi hakkı ve Kıbrıs Türkünün bazı egemenlik hakları duruyor diye reddetmeseydi Makarios o anlaşmayı biz muhtariyet anlaşmasıyla sorunu çözdük sanarken Rumlar 1974’de bizi adadan temizleyip, Kıbrıs sorununu başka türlü bitireceklermiş meğer.
Atlılar, Muratağa ve Sandallar katliamları rastgele değilmiş anlayacağınız. Öyle iddia edildiği gibi kaçarken Rumlar Türk köylülerini öldürüp intikam almayı düşünmemişler, önceden planlanan jenosidi uygulamışlar. Girne’de 1974’de ele geçmiş Ipethos (Volkan)-74 Planı.
Jenosit sadece bir insan topluluğunu yok ederek yapılmıyor. Kültürel, dinsel ve hatta etnik jenosit de uygulanmakta ve Rum kesimi de aynen bu kafayla hala daha devam etmiyor mu? Kıbrıs Türküne karşı uygulanan spor, kültür, eğitim hatta son uygulamayla sağlık ambargoları jenositten farklı şeyler mi?
Kilercioğlu paşanın yeni kitabının kitapçılarda yerini almasını dört gözle bekliyorum.
Bu haber 1780 defa okunmuştur

:

:

:

: