Kıbrıs sorununa çözüm müzakerelerinden endişeliyim

Değerli okurlar endişeli olmamın en büyük nedeni Rum tarafındaki gelişmeleri de takip etmemden kaynaklanmaktadır. Hiçbir zaman böyle ciddi bir konuda tek taraftan bakıp yorum yapmak benim tarzım değildir.

Değerli okurlar endişeli olmamın en büyük nedeni Rum tarafındaki gelişmeleri de takip etmemden kaynaklanmaktadır. Hiçbir zaman böyle ciddi bir konuda tek taraftan bakıp yorum yapmak benim tarzım değildir. Belki yapacağım yorumlara birilerinin burnu kırılabilir ancak benim sorumluluğum yalınızca Türk halkına yöneliktir makamlar gelip geçici halkımız baki ve kalıcıdır.

Rum tarafındaki siyasiler hep şunu söylemişlerdir, anlaşma isteyen tarafın Rum tarafı olduğunu, Türk tarafının esasda anlaşma istemediğini ancak Annan planında Rum tarafı hayır dediği için dünya onları Kıbrıs da anlaşma istemeyen taraf koltuğuna oturttular. Bu aşamada Rum siyasetçilerinin yapması gerekenin ki bunu Hristofyas ve Anastasiadis de bizzat söylemişlerdir. Bundan dolayı tüm stratejilerini bu tez üzerine kurmuşlardır ve onun için siyaset yapıyorlar yok ki kapsamlı bir anlaşma ile devleti paylaşmak istiyorlar.

Niye endişeliyim; Türk tarafı kapsamlı anlaşma için öneriler yapıyor ve Kıbrıs sorunu ile ilgili ülkelerde konferanslar ve görüşmeler yapıyor. Bu temaslar basına öyle bir yansıyor ki, sanki ilgili taraflar bize çok büyük önem verip haklı davamızda anlayış gösteriyorlar. Maalesef durumun böyle olmadığını düşünüyorum. Çünkü Türk tarafının yapmış olduğu temasların sonuçlarının bilgisi Rum tarafına aktarılıyor. Her görüşmeden sonrada ayni çevrelerde Rum tarafı ile görüşüyor, en son Özersay’ın İngiltere temasları vardı, ayni temaslar Rum müzakereci Mavroyannis ile de yapılıyor. ABD temasları yine Rum tarafı ile de yapılmakta hatta Rum tarafı ile çok daha yüksek seviyede.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu dönüşümlü başkanlıktan taviz vermeyiz demektedir, ancak o öneri bir paket öneri idi. İçerisinde çapraz oy ve eşit ağırlıklı karşılıklı oy kullanma vardı. Yani başkan Türk ve Rum halkının ortak oyu ile seçilecekti. Bu sistem Annan planı içerisinde vardı ancak Rum kabul etmedi ve paketti ayırmaya kalksanız bunu BM de kabul etmez.

Kudret Özersay, Rum tarafı geçmişte vardığımız anlaşmaları kabul etmiyor dedi hiçbir anlaşma olmadı ki, yalnızca bazı konularda uzlaşılar oldu. Özellikle dönüşümlü başkanlıkta Rum tarafı bunu bir paket olarak kabul etti. Hristofyas başkan iken ve Talat da çapraz oya itiraz ettiği için o yöntemde kabul görmedi. Bunu da dönemin Rum Hükümet Sözcüsü Stefanus da açıkladı, ben telefon açtım Stefanus’a ve bizzat görüştüm de kendisi ile.

Kaldı ki karşımız da yani bir hükümet var ve yeni bir başkan Nikos Anastasiadis, dünya ile ilişkileri Hristofyas’ın ilişkilerinden çok daha iyi. AB, ABD, Rusya, İngiltere, BM’nin beş daimi üye ülkesi ile Ortadoğu politikasını iyi yönetiyor, çok ciddi bir Suriye krizi döneminde özellikle ABD, İngiltere- Rusya arası krizi çok iyi yönettiler ve taraf olmamayı başardılar. Şimdi ABD ile stratejik ortak politikası çalışıyor, AB doğu uzantısı Rum tarafı ve sürekli yeni projeler üretiliyor ilgi odağı olmayı başardılar.
Doğal gaz ve petrol konusunu bana göre iyi yönetiyorlar çünkü büyük şirketlere danışmanlık yapan Kıbrıslı Rum uzmanlar var, ciddi bir ekonomik kriz ile karşı karşıya ancak ekonomilerinde aldıkları önlemler ile kısa bir süre sonra dünya piyasalarından borç para bulabileceklerini ifade ediyorlar.

Bizim daha güncel bir siyaset üretebileceğimizi düşünüyorum. Ancak çok geçmişe takılı kaldık ve hata yapıyoruz, geçmişteki uzlaşılar bir kere anlaşma değil kaldı ki iki taraf açısından paket olarak kabul görmediği için bir anlaşma değerleri de yoktur.
Öncelikle ortak akıl konusun da fikirler birleştirilsin ve ulusal dava bu bağlamda savunulsun diye düşünüyorum.
Bu haber 772 defa okunmuştur

:

:

:

: