Rahmet ayı Ramazan’da, gücümüz yettiğince görevlerimizi yerine getirmeye, fakirleri gözetmeye, düşkünlere yardım elimizi uzatmaya, oruçlarımızı tutmaya, namazlarımızı kılmaya, böylece dinimizin yüce esaslarını gönlümüze yerleştirmeye ve İslam’ın ruhuna uygun bir hayat yaşamaya çalıştık.
Rahmet ayı Ramazan’da, gücümüz yettiğince görevlerimizi yerine getirmeye, fakirleri gözetmeye, düşkünlere yardım elimizi uzatmaya, oruçlarımızı tutmaya, namazlarımızı kılmaya, böylece dinimizin yüce esaslarını gönlümüze yerleştirmeye ve İslam’ın ruhuna uygun bir hayat yaşamaya çalıştık. Allah’a karşı kulluk görevlerimizi yerine getirmenin ve nefsânî arzularımıza galip gelerek, manevi bir zafer kazanmanın sevinci içerisinde eriştiğimiz Ramazan Bayramı’nı da yaptık.
Mümin ibadetlerle, Allah’a karşı tam bir teslimiyet içinde, iyi bir kul, örnek bir insan olma imkânını elde eder. Ramazan ayı bu ibadet yoğunluğuyla, Müslümanın tüm kötülüklerden ve hatalı davranışlardan arınıp güzellikler ve iyiliklerle donatılmasına imkân tanıyan mübarek bir zaman dilimidir. Ramazan ayında kazandığımız güzel hasletlerin ve yerine getirmeye çalıştığımız ibadetlerin Ramazandan sonra da devam ettirilmesi gerekir. İbadette esas olan devamlılıktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, “Allah’ın en çok sevdiği ibadet az da olsa devamlı olanıdır” (Buhârî, “Îmân”, 32; Müslim, “Müsâfirîn”, 221.) buyurmuştur. Bu bakımdan bu ayda yerine getirmeye özen gösterdiğimiz ibadetlerimizi ve kazandığımız güzellikleri Ramazandan sonra da devam ettirmeye çalışmalıyız.
Yüce Allah’ın bu konudaki uyarısı, meâlen şöyledir: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Allah’ı unutup da, Allah’ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (Haşr 18-19) İşte bu emri yerine getirenler, kendilerini hesaba çekebilenlerdir. O halde, biz de zaman zaman yaşantımızın muhasebesini yapmalıyız.
Geride bıraktığımız, mübarek Ramazan ayında yaptıklarımızı ve neler kazandığımızı düşünmeliyiz. Bu ayda, kötü huylarımızdan ne kadarını terk edebildiğimizi araştırmalı ve bu başarımızı devam ettirmeliyiz. Acaba kötü alışkanlıklardan uzak kalabiliyor muyuz? Yoksa hala nefsimizin emrinde yaşamaya devam mı ediyoruz? Sorularını kendimize sık sık sormalıyız.
Ramazan ve oruç konusunda kendimizi hesaba çektiğimizde, oruç tutmakla hedefe ulaştığımızı görürsek, sevinmek hakkımızdır. Zira, bir yandan kötü arzuların elinde esir olmaktan kurtulmuş, bir yandan da aklın ve imanın zaferine ve Allah’ın rızasını kazanma gibi bir mutlu sonuca ermiş oluruz. Yok, eğer hâlâ nefsin sözü geçiyor, hâlâ bize her istediğini yaptırabiliyorsa, o zaman yeniden bir nefis muhasebesi yapmalıyız. Fakat umutsuzluğa katiyen düşmemeliyiz. Çünkü fırsatlar tamamen elden çıkmış sayılmaz. Ömrümüz var oldukça, her zaman kötü arzuları yenme fırsatını yakalayabilmemiz mümkündür. Ancak, ölümün ne zaman geleceği bilinmediğinden, işi uzatmamalı ve fırsatları ganimet bilmeliyiz. Azimli ve kararlı yürümeli, Allah’ın lütuf ve rahmetinden yararlanmayı ihmal etmemeliyiz.
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” (Hicr suresi 99) emrine uygun olarak, hayatımız boyunca sayısız nimetlerle bizlere ihsanda bulunan Cenab-ı Allah’a karşı kulluk görevlerimizi yerine getirelim.