Mayıs ayının son günleriydi. Eski Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu paşa telefonda öğle yemeğine davet etti. Kilercioğlu paşa sadece eski bakan değil veya Kıbrıs’tan da sorumlu eski Devlet Bakanı değil, aynı zamanda askeri vazifesinde sıklıkla Kıbrıs meselesiyle hasbıhal olmuş, adada önemli görevler dahil çok önemli vazifelerde bulunmuş bir komutan. Kendisine saygım ve sevgim büyük. Ondan gelen davet doğal olarak benim için onur, memnuniyetle kabul ettim.
Güya Kıbrıs konusunda uzman sayılıyoruz ya, boş laflar bunlar. Çoğu kimseden belki fazla biliyorum ama ben de birçok şeyi ya bilmiyorum veya kaynakların anlattığı kadarıyla biliyorum. Kolay da değil zaten o kadar çetrefil ve detayın hayati önemde olduğu bir sorunu her veçhesiyle bilebilmek.
Haziran ayında da yazmıştım. Paşa yeni bir kitap hazırlığının son aşamasında idi. “Haykırış” ismini verdiği bu yeni çalışması bugün, yarın piyasada olacak. 2007’de yayınladığı “Unutulan Bedel” (Kıbrıs Türkü’nün acı ve cesaret dolu yılları) adlı kitap, Kıbrıs’la ilgili önemli aşamaları anlatmakta idi. Bu kitap ise BM raporlarına, özellikle yabancı yazarlara, belgelere dayanarak adada Rumlar tarafından Kıbrıs Türküne yönelik uygulamaya sokulan jenosit planlarını gözler önüne seriyor.
Paşa yeni kitabını özetleyerek bana anlatırken birden dikkat kesildim. Daha önce duymadığım veya duyup da farkına varamadığım bir yeni belgeden bahsediyordu Kilercioğlu. Akritas Planı değil, daha yeni tarihli ve 1974 Barış Harekâtı sırasında Girne’de “temizlik” sırasında ele geçen bir önemli belge: Volkan-74 veya “Ipethos-74” planı.
Hani Rumlar iddia ediyor ya 1975 kendi aralarında bir olaymış, Türklere yönelik değilmiş, Türk kayıplar müdahale sonrasındaki ruh haliyle olmuş falan ya, hepsi yalan. Bu plan açıkça ortaya koyuyor ki Rumlar 1974’de “kendi evlerini” düzene soktuktan sonra, temizliğe girişecekler, Kıbrıs Türk halkını evin tamamıyla dışına süpürüp, yok edeceklermiş. İşte Ipethos-74 planının özeti bu…
Tıpkı Akrtitas Planında olduğu gibi 24 saatte Kıbrıs Türkünün yok edilebileceği varsayımına göre yazılan bir plan Ipethos-74 de. Adamlar öğrenememiş. Türkiye müdahale edemeden Kıbrıs Türkünün yok edilebileceği varsayımı üzerine kurulmuş. Halbuki 1973’de biz anlaşmaya varmamış mıydık? Tek taraflı Türk müdahalesi hakkı ve Kıbrıs Türkünün bazı egemenlik hakları duruyor diye reddetmeseydi Makaryos o anlaşmayı biz muhtariyet anlaşmasıyla sorunu çözdük sanırken Rumlar 1974’de bizi adadan temizleyip, Kıbrıs sorununu başka türlü bitireceklermiş meğer.
Atlılar, Muratağa ve Sandallar katliamları rastgele değilmiş anlayacağınız. Öyle iddia edildiği gibi kaçarken Rumlar Türk köylülerini öldürüp intikam almayı düşünmemişler, önceden planlanan jenosidi uygulamışlar. Girne’de 1974’de ele geçmiş Ipethos (Volkan)-74 Planı. Hesaplar tutmamış. Hani Rum fanatikler diyor ya darbe sadece 4-5 gün sürmüş, sonra meşru hükümet geri gelmiş diye, adamlar söyleyemiyor niye yıkıldı darbe yönetimi ve Atina’daki albaylar cuntası? Türk müdahalesi beklenenden önce gerçekleşmeseydi Kıbrıs Türküne adada Fatiha okuyacak adam kalacak mıydı bugün?
Ama fikir değişmiyor. Biz ikinci ve üçüncü ülke vatandaşları da Hala Sultan Tekkesine bayramda gidebildi diye seviniyoruz, adamlar jenosit programlarında, Kıbrıs Türkünü reddetme ısrarında devam ediyor. Jenosit sadece bir insan topluluğunu yok ederek yapılmıyor. Kültürel, dinsel ve hatta etnik jenosit de uygulanmakta ve Rum kesimi de aynen bu kafayla hala daha devam etmiyor mu? Kıbrıs Türküne karşı uygulanan spor, kültür, eğitim hatta son uygulamayla sağlık ambargoları jenositten farklı şeyler mi? Her ne kadar KKTC’deki işbirlikçileri Rum lidere toz kondurmasa da Nikos Anastasiades’in Demetris Hristofyas’ı aratması çok enteresan doğrusu. Anastasiades mantalite olarak temsil ettiği EOKA zihniyetini nasıl da savunuyor. Adam daha ne desin, Türkler azınlık haklarını kabul edecek ya da anlaşma falan yok diyor, hala daha bu süreçten bir umut bekleniyor.
Hikaye, o kadar. Adamın dediği Kıbrıs Türkü jenosidi kabul etsin, adada kaybolsun Kıbrıs milletinin parçası olsun, erisin bitsin diyor. Sanki mezarında rahat görmesin Tasos Papadopulos yaşıyor ve osmosis siyasetini tekrarlıyor.
JENOSİDE MÜSAADE EDİLEMEZ
Pazar günü “The Five Towns Jewish Times” Web sitesi 5TJT.com ve Times of Israel gazetesi ve Web sitesinde bir makale yayınlandı. Yazarı Yochanan Gordon ve başlığı da “Jenoside ne zaman müsamaha edilebilir?” Çok kısa süre içerisinde fenomen haline gelen makale gelen tepkiler üzerine önce Times of Israel gazetesi Web sitesinden sonra diğer Web sitesinden de kaldırıldı ve özür yayınlandı. Yazar da hem e-mail hesabını hem de bloğunu kapattı, tehdit almakta olduğunu iddia etti. Doğaldır da tehdit alması çünkü yazdıkları yenir yutulur halt değildi.
Özet olarak “Sadece HAMAS’ın değil kadın, çocuk ve masum sivillerin kutsal amaç uğruna toptan yok edilmesi kabul edilebilir” denilerek Filistin halkının tümünü, kadın, çoluk çocuk demeden katledilmesinin ne kadar iyi olacağı, İsrail savunmasına ne denli büyük katkı sağlanacağını anlatıyordu Gordon.
Yazıda ayrıca “HAMAS ölümü meşrulaştırırken İsrail ise barışı meşrulaştırıyor. Ancak ölümden başka bir şey bilmeyen düşmanla baş etmek için tamamını yok etmekten başka ne yöntem olabilir ki” ifadesiyle tüm Filistin halkının hedef alınmasını savunuyordu.
Bu yaklaşımın Nazi soykırımından ne farkı olabilir? Tabii ki 1940larla 2014ün kıyaslanması mümkün değil, soykırımın basitleştirilmesi kabul edilebilir değil ama söylenilen ve şu anda Gazze’de yaşanılan da soykırım değil mi? Bu mezalim daha ne kadar büyümeli, insanlık daha ne kadar geçmiş günahları uğruna Yahudi mezalimine göz yumabilir? Ne zaman ödenecek bu diyet veya Filistin mi ödemeli dünyanım, Batı medeniyetinin İsrailoğullarına diyetini?
Bu çağda artık birileri jenoside hayır diyebilmeli… İster Kıbrıs’ta, ister Filistin’de isterse de Doğu Türkistan’da jenosit başka meselelere karıştırılıp meşrulaştırılmamalı.
Artık yeter.