1983 yılında kurulan bir devlet olarak KKTC, hepinizin bildiği gibi sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmakta ve savunma başta olmak üzere onun sayesinde ayakta durabilmektedir. Bizler Kıbrıs Türkleri olarak devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile var olduğu ancak siyaseten tanınmadığı iddiası ile tüm dünyaya çağrı yapmaktayız. Sakın yanlış anlaşılmasın. Bunu yapmakta hatalı olduğumuzu ima etmiyorum. Sadece söylemimizle eylemimizin örtüşmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Aksi takdirde, tanınmaya layık bir devlet olduğumuzu değil dış dünyaya kendi insanımıza dahi anlatamaz ve ikna edemeyiz.
Öncelikle devletimizin demokratik bir hukuk devleti olması gerektiği tartışılmaz bir olgudur. Yani bir taraftan tartışma yaratan “Özel Hayatın ve Hayatın Gizliliğinin Korunması” gibi yasalar çıkarılırken diğer taraftan yürürlükte olan yasaların uygulanmaması hukuk devleti gerçekleri ile bağdaşmamaktadır. Bu çerçevede, uygulanmayan yasalardan biri de ekonominin planlanması ve sağlıklı yönetimi için zaruri olan Devlet Planlama Örgütü yasasıdır. Bu yasa uygulanmadığı için ülkemizde yürürlükte olan ekonomik programlar için ithal mı edildi?, empoze paket mi? veya halktan saklandı mı? gibi normal devletlerde olmayan tartışmalar yaşanmaktadır. Çünkü, devlette yasayla bu görevi yerine getirmesi gereken kurum ve platformlar firar etmiş durumdadır.
Hukuk devleti olması iddiasında olan KKTC’de plan ve program yapmakla görevli ve sorumlu kurum Devlet Planlama Örgütü’dür. Örgütün önemli organlarından biri de Sosyal ve Ekonomik Konsey’dir. Sosyal ve Ekonomik Konsey, Devlet Planlama Örgütü Müsteşarının Başkanlığında, tüm Bakanlık temsilcileri ile Kamu İktisadi Teşebbüslerinin, İşçi ve İşveren Sendikalarının, Kooperatiflerin, Ticaret ve Sanayi Odalarının, Yasa ile kurulun meslek teşekküllerinin, Yerel Kuruluşların ve Sosyal ve Ekonomik amaçlı kuruluşların (birlik ve dernekler) temsilcilerinden oluşur. Sosyal ve Ekonomik Konsey, yılda en az bir defa toplanır ve plan ve programların yapılması ile ilgili olarak, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını tartışır. Plan ve programların hedef ve stratejisinin saptanmasında gözönüne alınmak üzere Yüksek Planlama Kuruluna önerilerde bulunur. Konsey, danışma niteliğindedir. Her kuruluşun kaçar temsilci ile temsil edileceğine Devlet Planlama Örgütü Müsteşarı karar verir. Burada önemli olan ekonomideki paydaşların dengeli temsil edilmesidir.
Tekrar vurgu yapmak gerekirse Devlet Planlama Örgütü (DPÖ) organları vasıtasıyla EKONOMİK PLANLAMANIN tek sorumlusudur. Bunun için ise Sosyal ve Ekonomik Konsey temel mihenk taşlarından biridir. Yani burada tüm ekonomik paydaşların duyarlılıkları, sorunları, ihtiyaçları saptanarak vizyon ve misyon tespitinde onların sahip çıkabileceği ve destekleyebileceği programın nüveleri ortaya çıkmaktadır. Bu noktadan hareketle de, DPÖ plan ve programlara profesyonel ve bilimsel içerik kazandırmak için devamlı ve geçici özel ihtisas komisyonları oluşturmalıdır. İşte bu aşamaları yerine getirerek ekonomik program hazırlandığı takdirde bir hukuk devletinin gereği yerine getirilmiş, sağlıklı bir ekonomi yönetiminin adımları atılmış ve programlara mülteci muamelesi yapılmış olması ortadan kalkmış ve aşağıdaki döngü ekseninde bir stratejik plan hazırlanmış olacaktır.
SON SÖZ OLARAK SÖYLEMİ (YASASI) VE EYLEMİ(UYGULAMASI) ÖRTÜŞEN BİR DEVLET OLMAMIZ TEMENNİSİNİ TEKRAR DİLE GETİRMEK İSTİYORUM.