FED, AMB ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Son yıllarda“ Dünya, küreselleşme ile küçük bir köye dönüştü.” cümlesini sıkça duymaktayız.

Son yıllarda“ Dünya, küreselleşme ile küçük bir köye dönüştü.” cümlesini sıkça duymaktayız. Bahsedilen köyün, mahalleleri arasında sadece mal ve hizmet ticareti yapılmamakta bununla beraber önemli miktarda sermaye hareketleri de meydana gelmektedir.
Ülkeler arası ticarette döviz kuru belirleyici olurken, sermaye hareketlerinin belirleyicileri de reel faiz oranı ve siyasi konjonktürdür. IMF verilerine göre, 2013 yılında ABD ve AB’ ye üye ülkeler, Dünya’da üretilen mal ve hizmetlerin yaklaşık olarak yüzde 46’sını üretti ve yine IMF verilerine göre Dünya’da tutulan rezervlerin yüzde 46’sı ABD Doları ve Euro’dur.
Küreselleşme ile beraber özellikle FED’in (Amerikan Merkez Bankası) ve AMB’nin ( Avrupa Merkez Bankası) aldığı kararlar Dünya’nın bütün ekonomilerini etkilemektedir. Finansal piyasalar arasındaki bütünleşmenin ulaştığı nokta bir bölgede meydana gelen finansal krizler Dünya’nın nerdeyse tüm piyasalarını etkilemektedir. 2007 yılının sonunda ABD’ de başlayan finansal kriz tüm Dünya’yı etkilemiştir ve bu finansal krizin başlangıcından beri FED ve AMB’ in uygulamakta olduğu, tahvil alımı olarak adlandırılan para politikası, gerek reel ekonomiyi gerekse finans piyasalarını etkilemiştir. Parasal genişleme olarak da adlandırılan bu politika, piyasalarda sert hareketlere neden olmaktadır.
Parasal genişleme piyasada daha düşük faiz oranına neden olmaktadır. Talebin olmadığı ve işsizliğin yüksek olduğu durumlarda düşük faiz ile tüketim ve yatırım harcamaları artırılmaya çalışılır. Enflasyon durumda ise faiz oranı artırılarak talep azaltılmaya çalışılır.
FED‘in 27 Ağustos tarihinde yayınladığı ‘ Bej Kitap’ raporunda bütçe açığının daraldığı ve beklentilerin altında da olsa ABD ekonomisinin krizin etkilerinden kurtulmaya devam ettiği vurgulandı. ABD’deki gelişmeler, 2015 ortalarında enflasyon sorununu ortaya çıkarabilir bu da FED’ in faiz artırımına gideceği beklentilerini artırmaktadır.
ABD’ de bu gelişmeler yaşanırken, geçtiğimiz hafta Nomura ve JP Morgan dışındaki bütün analistleri yanıltarak AMB’ si faiz oranını düşürdü ve bunun ile beraber AMB başkanı MarioDraghi, Ekim ayında Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK) alımının başlayacağını açıkladı. Merkez Bankalarının temel hedefi fiyat istikrarı sağlamak, enflasyon ciddi problem lakin fiyatların düşmesi de en az enflasyon kadar ciddi bir problem. Deflasyon durumunda, tüketiciler fiyatların düşeceği beklentisi ile tüketimlerini erteler, yatırım ve tüketim harcamalarının azalması sonucu da talep azalır. Draghi’nin VDMK alımı ile talep yaratmak istediği aşikardır.
KKTC, kendi para birimi olmaması nedeniyle para politikalarında Türkiye’ye bağlıdır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), genellikle halk arasında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası olarak bilinir, ne demek istediğimi bir metal paraya bir de banknota bakarak anlayabilirsiniz! İleriki yazılarımda TCMB’ nin yapısını da tartışmak istiyorum, TCMB’nin para politikaları sadece TL üstünde etkili olurken küresel bir etkisi bulunmamaktadır. TCMB’nin belirlediği politikalar direk olarak KKTC ekonomisini etkilemektedir.
Peki KKTC ekonomisi dövizdeki dalgalanmalardan neden etkilenmektedir?
i. KKTC ekonomisinin, ithalata dayalı olması.
ii. Önemli sayıda vatandaşımızın konut ve taşıt kredilerinin döviz cinsinden olması.
iii. Bütçemizde önemli bir yer tutan akaryakıt ve elektriğin fiyatlarının dövize bağlı olması.
iv. Çalışan anne ve babaların başka seçenekleri olmamasından dolayı çocuklarını döviz üstünden harç alan özel eğitim kurumlarına göndermesi.
Yukarıda bahsettiğim gibi Dünya’nın en büyük ekonomisinin Merkez Bankası, muhtemelen 2015 ortalarından faiz artırımına gidecektir. FED’ in faiz artırması TL’ de değer kaybına neden olacaktır. Yukarıda kısaca bahsettiğim sebeplerden dolayı KKTC ekonomisi olumsuz olarak etkilenecektir. TCMB, TL’ deki değer kaybını önlemek için faiz artırımına giderse ülkemizdeki yatırım ve tüketim harcamaları olumsuz olarak etkilenecektir.
“ Politika sadece Sarayönü’nde belirlenmez”mantığı ile küresel ekonomideki gelişmeleri takip edip ona göre ekonomi politikaları belirlemeliyiz. Muhtemelen ülkemiz bu tarihlerde Nisan 2015’ de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanacak, küresel gelişmelere sadece seyirci olup TCMB’nin uyguladığı politikaların sonuçlarına razı olacaktır. Para politikasına müdahale edemeyeceğimize göre konjonktüre göre mali politikalar belirlemeliyiz. Umarım yanılan ben olurum.

kaankutlay@hotmail.com
Bu haber 385 defa okunmuştur
  • M R ERTANIN   - 10.09.2014 eline diline sağlık Kaan Hoca... Hoşgeldin.

:

:

:

: