TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC ziyareti ile ilgi birçok yorum yapıldı. Oysa, Anavatan/ Yavruvatan ve soydaş olgusu dahilinde Türkiye’de göreve gelen en üst düzey yetkililerin ilk ziyaret yeri KKTC’dir ve bu böyle olmaya devam edecektir. Bu adeta bayramlarda ilk ziyaretinizi en yakınınıza yapmaklaaynı anlama gelmektedir. Bu çerçevede, Sayın Erdoğan’ın ziyaretini özellikle ekonomik perspektifle aşağıdaki gibi irdelemek mümkündür.
KKTC’NİN KALKINMASI İÇİN TÜRKİYE GEREKENİ YAPACAKTIR
Türkiye KKTC ekonomisi ve Kıbrıs’taki soydaşlarının refahını artırma misyonunu taşımaktadır. Bu nedenle, KKTC’yi bir çekim merkezi haline getirme, yurttaşlarının refahını devamlı artırma niyetindedir. Yani, dünyanın uyguladığı izolasyonlar ve yıldırmalara rağmen KKTC halkı yalnız bırakılmayacak ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden daha kalkınmış bir seviyeye gelmesi için uğraş verilecektir. Bu nedenle de, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın bir araya gelse dahi yapmaya gücü yetmeyen Türkiye’den su ve akabinde elektrik projelerini KKTC’ye getirmek için hiç bir fedakarlıktan kaçınılmamaktadır. KISACA, KKTC EKONOMİSİ İÇİN TC EKONOMİSİ HER YÖNÜYLE KEFİL OLMAKTADIR. BİR BAŞKA İFADEİLE, TÜRKİYE EKONOMİSİ GÜÇLÜ OLDUĞU SÜRECE KKTC EKONOMİSİ DE YAŞATILACAKTIR.
ANCAK, KKTC’NİN DE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMASI GEREKMEKTEDİR
Her nekadar TC ekonomisi KKTC ekonomisinin teminatı olsada KKTC’de özellikle protokollere göre üzerine düşeni yapmalıdır. KKTC’de lokomotif sektör olarak adlandırılan turizm ve yüksek öğretim sektörlerinde sırasıyla yolcu ve öğrenci sayısı artmış olsa dahi bu sürdürülebilir olmak için yeterli değerdir. Bu açıdan, KKTC ekonomisinin sürdürülebilir bir yapıya kavuşması için tüm alanlarda gerekli yapısal önlemler alınmalı ve şeffaf, adil ve hesap verebilir bir yapı kurulmalıdır. Bu ifadelerle de anlaşılmaktadır ki; ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVLERİ YERİNE GETİRMEYEN KKTC HÜKÜMETLERİ İÇİN FAZLA BİR MANEVRA ALANI KALMAMIŞTIR.
TÜRKİYE SEYİRCİ DEĞİL GARANTÖR OLARAK BAŞ AKTÖRLERDEN BİRİDİR
Türkiye Cumhuriyeti garantörlüğün gereğini her açıdan yapmakta olup bunun bilincinde olduğunu tekrar vurgulamıştır. Bu açıdan, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkının eşit statüsünü güvence altına alacak, kalıcı bir anlaşmaya bir an önce varılması müşterek hedefimizdir” ifadesini kullandı. BUNUN ALTINI ÇİZMEK İÇİN İSE ERDOĞAN, “SİYASİ EĞİTLİK İÇERMEYEN ANLAŞMAYI ASLA KABUL ETMEYİZ” İFADESİNDE BULUNDU. Erdoğan bir soru üzerine de “Seyirci değil, garantörüz” dedi. Erdoğan Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik Türkiye ve KKTC’nin başta Annan Planı süreci olmak üzere üzerine düşeni yaptığını ancak Yunanistan’ın gerekli yapıcı tavırsergilemediğini ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti açısından öncelikli hedefin bir an evvel eş zamanlı referandumlar aşamasına gelinmesi olduğu ifade edilmiştir. ANCAK, SONSUZA KADAR TÜRKİYE CUMHURİYETİ GÜNEY KIBRIS VE YÜNANİSTAN’IN YAN ÇİZMESİNE PRİM VERMEYECEĞİ DE ANLAŞILMAKTADIR. BU AÇIDAN SORUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ULUSLARARASI CAMİADAN BİR TAKVİM ISRARINDA BULUNACAĞI YORUMU YAPILABİLİR.
Erdoğan, Rumların Kıbrıs sorununa yönelik devamlı olarak Türk tarafından birşeyler talep ettiğini ancak buna mukabil kendilerinin fedakarlıkta bulunmadıklarını “HEP, VER AĞACININ ALTINDA BULUNDUNUZ” söylemi ile dile getirdi. Bu tavırla, Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın sorunun çözümüne katkı koymadıkları mesajını verdi. Bunun yanında, adadaki tüm zenginliklerde her iki tarafın da ortak olduğunu “DOĞALGAZDA TÜM KIBRISLILARIN HAKKI VAR” şeklindeki ifadesi ile dile getirdi.
SON SÖZ: ÜRETMEDEN EKONOMİ, KARŞILIKLI DİYALOG VE EMPATİ YAPMADAN İSE BARIŞ OLMAZ