Vatandaşlık konusu bu ülkenin en çok konuşulan, tartışılan, istismar edilen konusudur.
Temel düşünce şu;
Nüfus artmalı, daha çok insan topluma kazandırılmalı ki, hem güneyle rekabet olsun, hem de eşitlik.
Bir de ekonominin çarkları daha fazla nüfus, daha fazla insanla daha iyi çalışsın, daha büyük bir ivme ile ekonomik büyüme sağlansın.
Bu ülkede ekonomi mi var?
Büyüme mi, yoksa daralma mı yaşanıyor?
Ülke ekonomisinin büyümesi mi önemli, yoksa devlet bütçesinin açık anlamında küçülmesi mi?
O çok övgülerle anlatılan ekonomik programda, ülke ekonomisini düzenlemek, geliştirmek mi hedef, yoksa bütçe açıklarının kapatılması devlet giderlerinin azaltılması mı amaçlanıyor?
Daha fazla insan, daha çok işsizlik, elde ki kaynakların daha da kıtlaşması değil mi?
Ülke kaynaklarının yetersizliği ortada, bunu daha fazla bölmek, mevcut pastayı daha da küçültmek ne fayda sağlar ki?
Devlet otoritesi, vatandaş yaptığı insana asgari yaşam standardını sağlamayacaksa hiç gereği yok.
Planlı, stratejik bir yapılanma olsa en başta nüfusunuzu bilirsiniz.
Nüfusunuza göre yol haritası belirleyip, adımlar atar, planlama yaparsınız.
Vatandaşlık her ülkede veriliyor.
Ülkenin şartlarına, kriterlerine, ihtiyaçlarına göre belirlenen gereksinimleri yerine getiren herkes, o ülkenin vatandaşı olmaya hak kazanabiliyor.
Bu ülkede bu konunun olması gerektiği şekilde yapıldığını kimse söyleyemez.
Zaten itiraz noktam da yapılış şekline ve bugüne gelene kadar kullanılan yöntemleredir.
Geçtiğimiz gün, İçişleri Bakanı Teberrüken Uluçay ile ADA TV deki programım da ülke gündemini değerlendirdik.
En önemli gündem maddemiz, vatandaşlık konusu ve yeni yasa çalışması oldu.
“Vatandaşlık olgumuz sınırsız olamaz” diyor İçişleri bakanımız.
Elbette olamaz, bunun ülke şartlarına göre bir dur noktası olmalı.
“Bu sistematiğin içerisinde yeni olan iki unsur var. Beyaz kimlik taşıyorken çeşitli haklardan yararlanma şansı olacak bu insanların. Her yıl çalışma izni, her yıl sağlık kontrolü yapmak zorunda kalmayacak. En temel sıkıntı çalışma izni çıkarmak, zaman zaman yaşadığı sıkıntılardan dolayı bunları yapamadıkları için de bir takım eksiklikleri, kendi hanelerine yazdırıyor olmak. En büyük sıkıntıları budur insanların.
Bu türden beklentileri olan insanlara önemli cevaplar verileceğini düşünüyoruz. Öte taraftan 11. Yıla geldikten sonra sıraya gelecek oluşu şunu getirecek; ülkemizde belli bir kapasite nezdinde vatandaşlık olgusunu yaratıp hayata geçirmektir önemli olan. Bu mantıkla yola çıktığımızda önce geriye dönük istatistikler üzerine çalışmalar yaptık. Seçmen sayısındaki artışa bir de vatandaşlıklara baktığımızda 10 yıl içerisinde ortalama 1500 ile 2000 arası vatandaşlık görülüyor, buna evlilik de dahildir. Biz de 11. Yılında sıraya girecek insanların vatandaşlık olgusunu bir orana tabii tuttuk. Bu oranla seçmen sırasındaki artış baz alınarak görüşülmüştür.”
İçişleri Bakanımız özetle bunları seslendirdi.
Her yıl 1500 ile 2000 arası vatandaşlık verildiği istatistiki bilgilerle belirlenmiş.
Bu yoldan gidilerek 11. yıla giren insanlar, sırayla vatandaşlık hakkı elde edecek.
İlk başta bir yığılma olacak ama sırayla bu yığılma eritilecek.
Beyaz kimlik olayı da uygulanmaya başlayacak.
Beyaz kimlik, sahibine çeşitli haklar sağlayacak.
Her yıl sağlık kontrolü, çalışma izni gibi önemli sıkıntılar giderilecek.
Söylediğim gibi hassas ve çok istismar edilen, siyasi beklenti ve çıkarlar için kullanılan bir konu vatandaşlık.
Ki birçok insan bu ülkeye katkı koymasına, bu ülkede çoluk çocuğa karışmasına rağmen vatandaş olamamış.
Vatandaşlık konusunu kullanan anlayışın derdi, buradaki tercih iradesini sistemli olarak etkilemek oldu hep.
Amaç gerçekten ekonominin, insan kaynağının daha fazla artırılması, daha etkin kullanılması olsaydı, özellikle ekonomiye yön veren kaynakların artırılmasına önem verilirdi.
Ülke kaynaklarını daha etkili, daha verimli, daha reel kullanımını artırın zaten gerisi kendiliğinden gelecektir.