Uzman Dr. Muhabbet Koralp
Meme kanseri kadınlarda en sık tanı konulan primer kanser türü olup, akciğer kanserinden sonra kadınlarda ikinci sırada ölüm nedenidir. Ancak hastalığın erken tanıya yönelik tarama yöntemleri ile erken evrede yakalanarak tedavisi de olasıdır.
1970'lerden bu yana meme kanserinin görülme sıklığında artış yaşanmaktadır ve bu artışa modern, Batılı yaşam tarzı sebep olarak gösterilmektedir. Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde görülme sıklığı, dünyanın diğer bölgelerinde görülme sıklığından daha fazladır.
Meme kanserine karşı en iyi koruyucu yöntem erken teşhistir.
Mamografi ve klinik meme muayenesi meme kanserinin erken tanı ve tedavisini kolaylaştırmakta, mortalite hızını azaltmada güvenilir yöntemlerdir ve en büyük avantajı meme kanserinin elle hissedilebilmesinden önce belirlenmesini sağlamasıdır.
Günümüzde mamografinin tarama yöntemi olarak kullanılması, memekarsinomumortalitesini en az yüzde 25 oranında azaltmıştır. Amerikan Kanser Birliği sağlıklı kadınların 35-39 yaşlar arasında meme dokularının izlenmesine temel oluşturacak bir mamografi çektirmelerini, 40 yaşından sonra da her yıl tekrarlamalarını önermektedir. Tüm kanser olgularının %20-25’ında mikrokalsifikasyon görülmesi erken tanıda mamografinin önemini vurgulamaktadır. Mikrokalsifikasyonlar, mamografilerin büyük çoğunluğunda rastlanan bir bulgudur. Ayrıca mamografide alınan ışın dozunun 0,1 -0,2 rad ile sınırlı olduğu ve bu dozun güvenli sınırlarda kaldığı belirtilmektedir. Bu doz 14-20 saat uçak yolculuğunda aldığımız radyasyon dozu ile aynı olacaktır. USG’nin meme kanserinde taramada mortaliteye katkısını gösteren çalışma bulunmamaktadır. Ancak USG‘nin meme kanserini yakalamadaki etkisi üzerine özellikle mamografik olarak yoğun meme dokusu olan kadınlarda yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır.
Meme kanserinin birçok tipi vardır. En sık rastlanan duktalkarsinoma, memenin süt kanallarında başlar. Meme kanseri memenin dışına yayıldığında koltuk altındaki lenfatik nodüller en sık görülen yayılım yerleridir. Kanser hücreleri memenin diğer lenf nodlarına, kemiğe, karaciğer ve akciğere yayılabilir. Her kadın meme kanseri gelişme riskine sahiptir. Gerçekte meme kanseri gelişen kadınların çoğunda risk faktörleri belli değildir.
Meme kanseri riskini arttıran faktörler şunlardır:
• 50 yaş üzerinde olunması
• Yakın akrabalardan biri meme kanseriyse, (anne veya kızkardeş meme kanseri ise, 2-3 kat daha fazla)
• Daha önceden diğer memede kanser tespit edilmiş olması
• Adet görmeye 12 yaşından önce başlamış olması
• Hiç gebe kalmamış olması
• Adet görmesi 50 yaşından sonra da devam ediyor olması
EN FAZLA KUZEY AMERİKA’DA…
Meme kanseri Avrupa ve Kuzey Amerika'nın kadın popülasyonda en sık görülen malignite olup, tahminen 9 kadınlardan 1’i hastalığa yakalanma riski vardır. Batı ülkelerinde meme kanserlerinin yüzde 10’dan fazlası genetik predispozisyon göstermektedir. Kuzey Kıbrıs’ta meme kanser insidansı ile ilgili düzenli çalışmalar bulunmamıştır.
Meme kanseri tedavisinde erken tanı önemli olup, tarama programlarının meme kanseri morbidite ve mortalitesine olumlu katkısı olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Bazı dezavantajları ve bu nedenle de bazı karşıt görüşler bulunsa da; günümüzde MG etkinliği kanıtlanmış bir tarama yöntemidir. Ancak meme kanserlerinin yüzde 5-10’unda mamografik bulgu vermeksizin fizik muayene ile tespit edilmektedir. Bu nedenle klinik meme muayenesi de mamografik tarama ile birlikte uygulanmalıdır. Her ülkede olduğu gibi Kuzey Kıbrıs için de çok önemli sorun olan meme kanserinin erken tanınmasına yönelik tarama ve kayıt programlarının geliştirilmesi, standardize edilmiş, kalite kontrolüne sahip modern tedavi ve takip programlarının sadece kurumsal değil ülke çapında da uygulanması son derece önemlidir.