Konuya ilgisi açısından yazıma geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Türk basınına yansıyan Türkiye’nin tanınmış yazarlarından Abbas Güçlü’nün şu ifadesini hatırlatarak başlamak istiyorum: “KKTC TÜRKİYE’NİN BAŞARISIZ PROJELERİNDEN BİRİ OLMAYA DEVAM EDİYOR.”
Türkiye’ye diklenmeyi marifet sayan bazı kesimler Abbas Güçlü de kimdir deyip hava kesebilir. Ancak, Abbas Güçlü’nün ne dediğine iyi dikkat edilmesi gerekir.
Öncelikle, Abbas Güçlü kötü niyetli olsa bu ifadeleri daha önce kullanıp KKTC’ye öğrenci akışını olumsuz etkileme potansiyelini deneyebilirdi. Dolayısıyla, bu açıklamaları bugünlerde yapması o denli önemini arttırmaktadır.
Abbas Güçlü’nün temelde söylediği KKTC Devleti o denli bilinçsiz yönetilmektedir ki, okyanustaki gemi gibi kontrolsüzce bir yerden diğer yere savrulmaktadır.
Abbas Güçlü, KKTC’de 70,000 öğrenciyi aşan ve 100,000 hedef konan yükseköğretim sektöründe sürdürülebilirlik açısından taban tabana zıt olan kumarhane, bet ofis ve casino olgusuna işaret etmekte ve bu konuda devletteki politikasızlığa vurgu yapmaktadır. YANİ HÜKÜMETLERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ADINA PARADOKSAL DURUŞU İÇERDE OLDUĞU GİBİ DIŞARIDAN DA GÖRÜLMEKTEDİR. BU GERÇEK YÜZÜMÜZE VURULDUĞU ZAMAN İSE FENAMIZA GİTMEKTEDİR.
Gelmiş geçmiş hükümetlerimizin ve halen tüm muhalefetin modern devlet anlayışı ve sürdürülebilirlik kavramı ile örtüşmeyen ve tamamen popülizm kokan davranışı ise Özelleştirme Yasası’nda değişiklik yapma girişimidir. Sözde eski KTHY çalışanlarının mağduriyetlerini gidermek için yapıyorlarmış…
Burada kimse eski KTHY çalışanlarına garazımız var diye lütfen ucuz mantık geliştirmesin... Mesele resmin büyüğünü görmek ve devletin sadece belirli bir gurubun mağduriyetini değil tüm vatandaşlarının mağduriyetini gidermeyi amaç edinmesi gerektiğini hatırlatmaktır.
Öncelikle Güney Kıbrıs’ta çalışırken işsiz kalan ve evine bir lokma getiremeyen insanımızın mağduriyetini kim giderecek?
Çalışanlarının yaklaşık yarısını oluşturan sefalet içinde yaşayan 50,000 kişilik asgari ücretlinin mağduriyetini kim giderecek?
Yukarıdaki sorulara ilaveten bir de dünyada özelleştirmenin neden yapıldığını tekrar hatırlatmakta büyük yarar vardır.
Özelleştirme sürdürülebilir olmaktan çıkmış kurumları etkin ve verimli kılmak ve kamu bütçesine olan kamburu kaldırmak için yapılmaktadır. Peki, başta Türkiye olmak üzere dünya da kaç ülke özelleştirilen kurumlardaki kamburu mağduriyet giderme adına bizim gibi iflas etmiş devlet bütçesine aktarmaktadır?
PEKİ, BUGÜN TARTIŞMALARIN YOĞUNLAŞTIĞI DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ALAH KORUSUN BATSA ORDA KAMUYA GÖRE ÇOK YÜKSEK MAAŞLARLA ÇALIŞANLARI MAGDURİYET YARATMADAN AYNEN DEVLETE Mİ İSTİHDAM EDECEKSİNİZ?
Cevizcinin çuvalından kahramanlık yapıp sözde mağduriyet giderme yerine vizyon sahibi bir devlet yönetiminin başlıca hedefleri aşağıdaki gibi olmalıdır:
• Özelleştirilen ve iflas eden kurumlarda gerekli tazminatlar ödenmeli ve bu kişilere gerekli meslek edindirme eğitimleri verilerek diğer sektörlerde istihdam edilmeleri sağlanmalı,
• Reel sektörün rekabet edebilirliği önündeki tüm engellerin kaldırılarak gelişiminin sağlanması ve bu yönde pazar mekanizması içinde reel sektördeki ücretlerin artması,
• Gelir dağılımında ve vergilendirmede adalet sağlayarak sefalet içinde olanlara sosyal devlet hizmeti verilmesi,
• Dillere pelesenk mevcut kayıt dışı eylem planının uygulanması için siyasi irade konulması
• Reel sektörün de rekabet edebilirliğini etkileyen kamu sektöründe gerçek anlamda bir reform için siyasi iradenin ortaya konması,
• Enerjide verimlilik için KKTC-TC Protokolünde taahhüt edilenlerin yerine getirilmesi ve
• Yukarıda belirtilen Yüksek Öğretim Sektörü ve turizm sektörü başta olmak üzere hükümet edenlerin sarılacağı vizyon ve temel hedeflerin sürdürülebilirlikten, rekabet edebilirlikten, verimlilikten ve etkinlikten taviz vermemesi gerekmektedir.
MAALESEF SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK, REKABET EDEBİLİRLİK, VERİMLİLİK VE ETKİNLİK SİYASİ PARTİLERİN MANİFESTOLARI VE HÜKÜMETLERİN PROGRAMLARINDA UNUTULUP GİTMEKTE OLUP GELMİŞ GEÇMİŞ HÜKÜMETLER TÜRKİYE İLE İMZALADIKLARI PROTOKOLLARA RAĞMEN MERHUM YILMAZ GÜNEY’İN İFADE ETTİĞİ GİBİ BAŞTA SENDİKALAR OLMAK ÜZERE BASKI GRUPLARININ, SİYASETİ FİNANSE EDEN BURJUVANIN VE YALAKA VE YAVŞAKLARIN TAHAKKÜMÜ ALTINA GİRMEKTEDİRLER.
SOZ SÖZLER:
“İnsanın onuruyla arasında çok ince bir tel vardır, o da sözdür”; “Tarlada izi olmayanın harmanında yüzü olmaz.”; “Bakmakla usta olunsa, köpekler\ kediler kasap olurdu.”; “Adamak kolay, ödemek güçtür”, “Av avlayanın, kemer bağlayanın.”